Şiber vana, kosva vana hele hele purjör vanaymış. Alman üretmiş, Batı üretmiş, Amerikalı üretmiş ve buralara kadar, şahinlerin, cilalı boylarıyla güzelim kara kargaların, minik serçelerin, geceleri yıldızların koynunu gıdıklayan en alımlı gözleriyle ishak kuşlarının ötüştüğü bu dağlara, Zigana'ya, Kaçkar'a nereden ulaşacaktılar? Sordum hep bir yarısı ağlamaklı dağlarımın kuzeyine, poyra...
Bu gece yeniden yaramı deştim
Sızlayan damarda düşündüm seni.
Lambalar üşürken sokağa düştüm
Köşede, kenarda düşündüm seni.
Nasıl anlatayım seni Alucra
İnsanın insanı duyduğu yersin.
Gül kokan dalında bülbüle icra
Geyiğin misk'ini yaydığı yersin.
Sorarsın sen bana bizim ülkeyi
Ülkede ne varsa yaşadık gördük.
Metreyle dolaştık yedi bölgeyi
Bölgede ne varsa yaşadık gördük.
Memlekete gidersin, yaylaların tadı yok
Baharda yeşerecek elması yok, dutu yok
Eski günün neşesi, gölgesi yok, adı yok
Ahırından çıkarıp köylünün danasını
Ağlattınız sonunda milletin anasını.
Vatandaşın maaşı bin altı yüz üç lira
Birikince fatura düşünür kara kara
Bakan Vekil ne bilsin, ödedi mi hiç kira
Hepsine teker teker elli sene az kızım
Milletini soyanı en tepeye yaz kızım.
Sabahlari öfkelan kurilduğu masada
Dedi ki bobasina 'huzur mi var yasada?'
Anasi bir taraftan 'ula etma' desa da
Ellerini duvara sürdi sürdi bağurdi.
Bizim lider kürsüde, "açılın açılın açılın" diyor kapılara ve açılıyor sonsuza değin konsol kirişin altındaki kapılar. Bir güç yerinden titretiyor ahaliyi, açılan kapıdan uzatarak elini yığınların işgal ettiği meydanlara. Olağanüstü, kalburüstü dinamizmiyle yepyeni bir koridor şekilleniyor sahada. Her zaman yaptığı gibi parmaklarını yukarı doğru, kavisli adrenalin yaratan içgüdüyle kaldı...