Bizlerin sesidir MHP, 47 yıllık siyasi tarihinin yaklaşık 20-25 yılını mücadelelerle geçirdi, bu yüzden belli bir çizginin dışına pek çıkamadı. Pekîi geri kalan yıllar da, işini eskiye nazaran daha rahat yaptığı yıllar da, mücadele den uzak yalnızca milletle hem hâl olup, milletin rızasını kazanmanın yettiği yıllar da ne yaptı ?
Siyasi ilerleyişinden bahsetmeyeceğim. Sorularım var ? Cevaplarını da kendim vereceğim, itirazı olanlar da cevaplarını versinler ki çare olalım ...
Ülkeye milliyetçiliği söylemin dışında aktarabildi mi ?
Hayır ! Çünkü yalnızca milliyetçi söylem, devamlı aynı hitâb, sürekli yüksek ses insanları uzaklaştırdı ! MHP yönetimi yüzünden milliyetçilik millete uzak, marjinal bir hâl aldı.
Halbûki böyle mi olurdu ? Bizler(MHP) terör konusu üzerine olduğu kadar, diğer bütün mes'elerde de söz sahibi olsaydık, söz sahibi olmayı geçtim söz etseydik ! İnsan hakları, çevrecilik, sanât, edebiyat, kültür, hayvanseverlik hangisinde varız, hangisinde bir çift laf ettik, hangisinde millete farkındalık yaratmak adına uğraştık ? Hiç birinde ...
19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya çıktığında kimse bu genç subaydan bu kadarını beklemiyordu. Milletin mücadele ruhunu tek bir beden de topladı, azim nedir cihana gösterdi !
Ümitsiz milleti ümitlendirdi, tasasız devlet erkânını saf dışı bıraktı, genelgeler yayınladı, savaşlar kazandı, meclisi kurdu ve sonunda Büyük Taarruzu planladı ... Çanakkale kahramanı Mustafa Kemâl, Çanakkale'de gördüğü milletin dinamizmini 19 Mayıs'ta ülkenin her tarafında harekete geçirdi.
Milli mücadele çetin geçti, Sakarya'da kesin zafer kazanılmasına rağmen tereddüt gösteriliyordu ! Kulisler kuruluyor, her yerde ne yapılacağı tartışılıyordu. Maddi imkânsızlıkların giderilmesi adına millete başvuruldu, millet elinde avucunda ne varsa bir çorap dahi orduya verdi. Gâzî Paşa bu savaştan zaferle çıkılacağından o kadar emindi ki milletten alınanların tek tek, isim isim not edilmesi için emir verdi, milletin böyle bir arzusu olmadığını bilmesi onu daha da cezbetti ...
Kâzım ve Fevzi Paşa'larla yaptığı istişare sonucu Güney ve Doğu cephelerini kapatıp hepsini İsmet Paşa'nın emrindeki Batı cephesine çekti. Artık ateş kor kor yanıyordu, Türk için düğün olan savaş Türk'ün ruhunu okşuyor, sabırsızlanıyordu ...
Telif Hakkı
© Ahmet Yekta @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Gündemin en sıcak tartışmalarından biri, darbe den sonra en çok telaffuz edilen kelime, liyakat !
Bir tarafta liyakat sistemine geri dönüşün gerektiğini söyleyenler, diğer tarafta şu anda zaten hayata geçirildiğini iddia edenler...
Liyakat nedir ? Sistem nasıl işler ?
Liyakat :
Türk dil kurumunda karşılığı, yetenekli, becerikli, eğil insan ... Ben berberim iyi kesim yapıyorsam yetenekliyim lâkin yeterli mi ? Değil, neden ? Tek başına yetenek bir yere kadar, çok yetenekli bir berber olsam bile, bu yeteneğin yanında bakımı iyi yapmaz, çalışma saatlerine uymaz, hoşgörüden taviz verirsem, hizmet eksiğimi tamamlamaz isem yalnızca yetenekli bir berber olarak kalırım. Liyakat bunların hepsini birleştirir bir insana programlar onu iyi berber sınıfına yerleştirir. En hakîm olduğum meslek kendi mesleğim olduğu için böyle bir örnek verdim, bu her şey için geçerli ille de liyakat, ille de liyakat ...
Liyakat sistemi :
En belirgin yönü demokrasi, herkese eşit mesafe de yaklaşan bu sistem, din, ırk, siyasi görüş tanımaz. Kim hangi işi en iyi yapıyorsa onu bulur, işin başına getirir, en tabandan tavana işleyiş böyle yürür. İşini iyi yapan, yaptığı işte yeteneği olan ve en önemlisi işine sadık bir birey bulunduğu kurumu da, etrafını da iyi tanır ve hakkıyla geldiği yerin kıymetini de bilir. Uzun uzadıya sistemin detaylarını yazmayacağım ama liyakat sistemin de iyi berber olamayan kimseye iş yaptırmazlar, isterse o mekân sahibinin oğlu olsun !
"Altı, yedi ağustos Tekir Bozkurt dolacak,
bu seneki Erciyes muhteşem olacak !.."
Uzun zaman oldu bu kadar heyecanlanmayalı!
Ozan Arif'in; "Altı, yedi ağustos Tekir Bozkurt dolacak, bu seneki Erciyes muhteşem olacak !.."
Sözünü ilk duyduğum da, tabiri caiz ise içimin yağları eridi...
Yüzbinlerce Ülkücü'nün tercihi her ne olursa olsun kucaklaşıp, gece ateşiyle fikir muhabbetinde demlenen Ülkü çayını yudumlayacağı müthiş buluşmayı yapacağı Erciyes yaylası bizim Ergenekon'umuz olacak...
İnanmış gönüller, imân etmiş yürekler orada atacak...
Herkesin gözleri ışıl ışıl umut dolacak.
Oğuzam
Türk menem
Bayatlardan Türkmenem
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan yürek menem
Can içre canan bilmişem
Gavim gardaş, nerdesen...
Oğuzam diye başlayan bu ağıt bizim, Türk'ün yüceliğini anlatan destanlarımız kadar, mazlum ağıtlarımız da var ...
Göçümüz bir başka destan, bir başka ağıt ! Türkistan'da Kürşad'ımız, Anadolu'da Osman'ımız, Mustafa Kemâl'imiz bugünler de çok kullandığımız sloganlaşan şu cümleyi manâsını yaşayarak haykırdılar;
" Biz bitti demeden bitmez ! "
İslâm toplum hayatına girdiği ilk yüzyıl da müthiş bir ün kazandı ! Ün kazandı diyorum, çünkü insanlığa bir nevî umut saçtı, herkes birbirine bu yeni inançtan, Hz. Muhammed'den (SAV) bahsetti ve bunun yanında O'nun verdiği mücadele ile yayıldı ! Dünyayı yeniden dizayn eden bu dinin Allah'ın dini olduğuna hemen herkes inandı, imân etti !
Sebepleri nelerdir ?
- Adaletle seslenişi...
- İnsan haklarına verilen önem...
(Köleliklerin olduğu bir dünya da ilk bu inanç bundan bahsetti...) - İnsanlar üzerindeki baskıyı kırması, toplumu yaşanır kılması ...
- İlîme, bilime verilen önem ...
- Ve bütün bunların yanında insan mantığında kabûl görür olması...
Bunları yazarken biz geldik aklıma, biz zaten böyle yaşıyoruz, biz Oğuz'lar ve dahî bütün Türk kavimleri böyle yönetiyor, yönetiliyoruz. Fakat dünyaya bu inancı yaymak gibi bir gayemiz olmadığından dünya bizim inancımızla tanışmıyor...Bizim inancımız tamamen Tanrı, doğa ve özellikle atalarımızın ruhları üzerine kurulu olduğundan yaymak derdinde değiliz ! İslâm'ı kabûl etmemiz de bu sebeple hiç zor olmadı. Çünkü Türk zaten bunların hepsini bilir ve imân eder, İslâm'ın bizlere emri bir tek ibadettir, çünkü İslâm'ın diğer emirleri zaten doğuştan bizimledir, Sultan Alparslan'ın deyişiyle;
Son dönem de yapılan terör operasyonlarını hepimiz destekliyoruz. Operasyonlara katılan yiğit kardeşlerimizin Allah yardımcısı olsun ... Bu konuda hepimiz hem fikiriz, ama gelin görün ki bu mücadele mücadele midir ? Hayır, neden hayır ? Gelelim... " Türk'ün gücünü göreceksiniz ? " Diyen amiri ne yaptınız ? Soruşturma başlatıp, geriye çektiniz !PKK'lı leşi şehirin içinde süründüren ...
Herkesin kendince bir yaşam biçimi, kendince bir fikri vardır.
Toplum da yerimizi bunlara göre belirleriz, bunlara göre ortam ediniriz, çevremizi bunlara göre kurarız.
Buraya kadar gayet normal. Anormal olana geleceğim ama önce aşırıdan öte aşırıcı ne demek onu bir belirteyim. Aşırıyı seviyor, aşırı yaşıyor, aşırı davranıyoruz ! Aşırılarımızı topluma empoze etmeye çalışıyoruz, öyle ki bizden düzgün yaşayan, bizden düzgün düşünen yok, kimseye saygı duymuyoruz ! Zaten neden saygı duyalım ki ? Haketmiyorlar, çünkü bizim düşündüğümüzü düşünmüyor, hayatını ona göre kurmuyor, o halde yanlış yaşıyorlar, neden saygı duyalım ki ?