Teknolojik Tekillik: Yakın mı uzak mı?

futurizm_cover

2000'lerin başları belki de milenyum rüzgârından olsa gerek, heyecanlı fütüristler için ciddi gazlarla dolu bir dönemdi. Moravec'in 1988'de yazdığı Mind Children ve Ray Kurzweil'in o görüşleri olabildiğince detaylandırdığı Singularity is Near kitabı ve İnsanlık 2.0 sloganlarıyla insanlık, kemerlerini bağlayıp yeni bir geleceğe doğru yolculuğa çıkmaya davet ediliyordu.

Kurzweil'a göre teknolojinin ve işlemci gücündeki fiyat-performans değerinin geometrik artışı(1-2-4-8-16-32...) kısa süre içinde dünyayı bambaşka noktalara götürecekti. O yıllarda Moore yasası yani işlemci hızının her 1,5 yılda 2'ye katlanması kendini iyiden iyiye hissetiriyor ve çok kısa süre içinde son kullanıcıya ulaşıyordu. Ayrıca dynamic programming çözümlerinin yaygınlaşmasıyla zor görünen problemlere çözümler bulunması, ilerde bu çözümlerin daha da makûl, polinomyal sürelerde yapılabileceği konusunda insanlığı umutlandırıyordu. Bu durumda işlemcilerin insan beyninin yerini almasına çok az bir zaman kalmıştı. İnsanoğlunun yapması gereken son icat kendinden daha zeki bir bilgisayardı. Sonrasını bilgisayarlar işi kendileri halledecek ve transhümanizm çağına geçecektik. Çok azı canlı bilinç ve büyük kısmı makina olan varlıklar olarak sinir ağlarımızdaki hız 10 milyona katlanmış bir şekilde uçup kaçacak, teknolojik tekilliğe ulaşıp galaksilere hükmedecektik. Başlarda hedefi 2030 olarak belirleyen Kurzweil daha sonra 2040 şeklinde bir güncelleme yapmıştı.

Sonra ne mi oldu? Moore yasası tıkandı. Artık işlemci hızı her 1,5 yılda 2 kat artmıyor. Çünkü ısınmaydı, atomik etkileşimlerdi derken birim alana sığabilecek transistör sayısında insanoğlu sınırlara dayandı ve silikona alternatif yöntemler için arayışa geçti. Nanotüpler, nanomanyetik devreler, kuantum bilgisayarlar gibi konularda araştırmalar devam etse de kısa vadede ışık görünmüyor. Ayrıca NP-Complete problemler için polinomyal bir çözümün varlığı konusunda ümidimizi günden güne kaybediyoruz. Bunun Türkçesi şu oluyor. Öyle problemler var ki eldeki işlemci kapasitesini iki katına çıkarmak çözüm süreni ancak milyonda bir seviyelerinde azaltabiliyor ve bunlar için daha hızlı çözüm sağlayan algoritmalar bulunamayacak. Bu da protein katlama ya da gezen satıcı gibi meşhur problemlerin kısa vadede yıkılamayacak duvarlar olduğu anlamına geliyor.

Aslında Kurzweil bu konuda gelebilecek eleştirilere daha 2005'ten beri hazırlıklıydı. Kitabı S eğrilerinin tekrarlandığı grafiklerle doluydu. Ona göre yeni bir teknoloji önce hızla etkisini gösterir, sonra yavaşlar, sonra yerini bir başka yeni teknolojiye bırakır ve ortalık çapraz bir hat üzerinde sürekli tekrarlanan S harfleriyle dolardı. Ama artık aşikâr olan bir vaziyet daha var ki 2040'a kadar Kurzweil'ın hayallerinin gerçekleşmesi zor. Bu konuda ciddi eleştiri yazıları çıkıyor. Ama Kurzweil geri adım atmıyor ve kendini savunmaya devam ediyor.

Şahsi fikrim insanlık olarak buzdağına toslamadığımız şeklinde. Ama fren yaptığımız kesin. 1980'lerden 2010'a kadarki hızlanma bir süreliğine yerini yavaşlamaya bırakacak. Sonra başka buluşlar, yine hızlanma, yine heyecan, yine tekillik hayalleri, yine bir engele toslama derken böyle böyle gidecek ve her seferinde Moravec'in, Kurzweil'ın hayallerindeki dünyaya bir adım daha yaklaşılacak. Tabi o zamana kadar dünya bir felaketle karşılaşmaz ve insanlık başka engellerle uğraşmadan bilime, teknolojiye kaynaklarını ayırmaya devam ederse. İlginç bir konu ve güzel tartışmalara sahne oluyor.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Sözde Müzik Grubu Olan Grup Yorum'un DHKP- C Terör...
15 TEMMUZ KALKIŞMASI

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin