ÇİN ESİRİ MÜSLÜMAN HALKLAR
Çin işgalindeki bölgelerde yaşayan Müslüman kökenli halkların çoğunluğu Türktür. Türk olmayan Taciklerin konuştukları dil itibariyle Farslarla akrabalığı vardır. ve Hui Müslümanları Çinli, Dongşiang'lar (Dongxiangzu) ve Bao'anlar(Bao'anzu)lar Moğol kökenlidir.
Çin'deki Müslüman milliyetlerin yaşadıkları bölgeler göre Tatar ve Özbek Türk nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yaşadığı anlaşılır iken, Dongşiang ve Salurlarda bu oranın %10'un altında olduğu görülmektedir. Çin'deki en büyük iki Müslüman grup olan Döngenler ile Uygurlarda ise durum daha da farklıdır. Kentlerde yaşayan Döngenlerin oranı tahminen %35 iken bu durum Uygur Türklerinde ise tahmini olarak %18 civarındadır.
Müslüman kökenli milliyetlere bir göz atarsak şu tablo öne çıkıyor.
1) Döngenler (Huizu)
Döngenler veya Tunganlar, bugün Çin'deki resmi adı ile Hui milliyetidir (回族-Huizu, Hui Milliyeti; 回-Hui Çincede "dönmek" anlamına gelir). Hui'ler ile bazı bölgelerde iç-içe yaşayan Uygur Türkleri başta olmak üzere Türkistan Türkleri onları Tungan/Tung'gan/Dungan şeklinde adlandırırlar. Hui'ler Şekil 2'de görüldüğü gibi Çin'in her tarafına yayılmış bir halk olmakla birlikte yoğun olarak Ningşia Hui Özerk Bölgesinde, Gansu, Çinghai, Yunnan ve Şinciang Uygur Özerk Bölgesinin bazı bölgelerinde yoğun olarak yaşamaktadırlar. 2010 yılında ülke genelinde yapılan resmi nüfus sayımında Döngenlerin toplam nüfusu 10,586,100 kişi olup Çin'deki 56 millet içinde üçüncü sırada ve azınlıklar içinde ise ikinci sıradadır. Yurt dışında ise Batı Türkistan'da özellikle Kırgızistan, Kazakistan ve az bir kısmi Özbekistan'da yaşıyorlar. Bu Cumhuriyetlerde yaşayanların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte toplam nüfuslarının 100 bin civarında olduğu tahmin edilir.
Döngenlerin Türkistan topraklarına göç edişleri Mançu-Çin ordularının bu bölgelere yaptığı istilası akabindeki iskân politikaları ile başlamıştır. Daha sonraları ise 1862-1873 yılları arasında meydana gelen Mançu-Çing imparatorluğundaki meşhur Döngen isyanlarının Mançu-Çin ordularınca kanlı bir şekilde bastırılmasıyla ilişkilidir. Yani isyancıların bir bölümü Türkistan'a sığınmasıyla Doğu ve Batı Türkistan'da 19. Yüzyılın sonlarına doğru "Dungan/Tungan" adında bir halk ortaya çıkmıştır.
Döngenlerin ecdatları Çin tarihinde genellikle "Huihui- veya kısaltılarak "Huimin-回民" şeklinde geçer (Gu&Luo, 2003: 544). Onların tarihî kökenleri hakkında Çin'deki Döngen uzmanları ve akademisyenler genellikle şu kanaati paylaşırlar (Ma, 2006: 125-129): "Döngenler Çin'in uzun tarihi geçmişinde daha geç ortaya çıkmış, genç bir millettir. Bunun nedeni Döngenlerin eski Çin'de var olan belirli bir boy veya aşiretler temelinde kaynaşarak gelişmiş olmamasıdır. Aksine farklı tarihlerde farklı ülkelerden Çin'e gelen farklı dil ve kültüre mensup insanlar ile Çin'in yerli milliyetlerine mensup insanların karışması sonucunda tamamen farklı bir millet olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Bu yabancı-yerli karışımı çok farklı periyodlarda farklı şekillerde gerçekleşmiştir. Bundan dolayı Döngenlerin ecdatları Tang ve Song döneminde "Fanke diye adlandırılan muhacirler ile Kubilay Han döneminde Çin'i fethetmek için gelip yerleşen başta Türkler olmak üzere diğer Müslüman gruplardır".
Bugünkü Döngen milletinin ortaya çıkışında en önemli unsur Cengizhan ordularıyla birlikte Çin'i fethetmek için gelen ve Moğollarla birlikte Çin coğrafyasında Yuan sülalesini kuran Müslümanlardır. Müslümanlar, Moğollar dönemindeki özel statülerini Yuan sülalesini yıkan Han Çinliler tarafından kurulan Ming döneminde kaybetmiştir. Ming sülalesinin yöneticileri, Müslümanları, Çin'deki yabancılar veya Moğolların işbirlikçileri olarak görmüştür. Bu tutum onların sürekli olarak dışlanmasına ve kültürel olarak sürekli Çinlileştirilmesi durumunu ortaya çıkartmıştır. Müslümanlar, Ming döneminden itibaren Çin dili ve kültürünü mecburi benimseyerek aslında var olan ana dillerinden ve kültürlerinden kopmuş ve Çin'e özgü Müslüman kültürel (etnik) grup olarak modern çağa ulaşmışlardır. Çinli Müslümanların 1860'lı yıllarda yönetime karşı başlattığı başkaldırısının çok kanlı bir şekilde bastırılmasıyla, İslamî medrese eğitimi ve düşünce tarzından sıyrılarak Konfüçyüs düşünce ve eğitim sisteminin temelli bir şekilde benimsemek zorunda kalmışlardır. Bundan dolayı Döngenlerde İslami felsefe ve düşünce egemen konumda olmamış, aydınlarının deyimiyle "İslami İnanç Çinlileşmiştir" veya "Konfüçyüs düşüncesi ile yorumlanmıştır" Artık Döngenlerin Müslümanlığı diğer İslami kavimlerden farklılaşarak bir nevi Çin tarzı İslam olmuştur. Bu tarz İslami anlayış Çin'de "Huiru İslami/回儒伊斯兰" adıyla anılmıştır. Günümüzde özellikle bazı Konfüçyanist bilginler, Çin'deki Müslümanlık üzerine uzmanlaşmış bazı kimseler bu kavramı güncelleştirmeye çalıştığı bilinmektedir. Döngen kökenli bazı aydınların, siyasetçilerin; yükselen Çin milliyetçiliğine paralel olarak şekillenen Müslüman karşıtlığının doğrudan Uygur Türklerine yönlendirilmesi maksadıyla, Döngen Müslümanlarının daha yerli ve Çinli bir halk olduğu, Konfüçyanist zihniyet ile asla sorunlarının olmadığı, kendi yurtlarında İslami devlet kurma ve Çin'den ayrılma gayelerinin bulunmadığı gibi vurgularla "Hui-Ru" anlayışını her an gündemde tutmaya çalışmaları, bir nevi politik strateji olarak görülebilir. Çünkü Müslüman Çinliler, Han Çinli toplumunda hayatta kalmayı en iyi bilen bir halktır.
Döngenler Hanzu (Çinli) dili ve yazısını erken dönemlerden itibaren özümsediklerinden dolayı egemen toplum ile diğer Müslüman milliyetlere nazaran daha kolay iletişim kurabilmiştir. Döngenlerin daha yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kendilerine özgü Çin lehçesini de yarattığı görülmüştür. Özellikle dini kavramların Çince telaffuzu ile kullandıkları bilinmektedir. Örneğin, "Anla/安拉" (Allah),"Gulan/古兰" (Kur'an), "Dunya/顿亚" (Dünya), "Yinsan/因散" ( İnsan), "Asiman/阿斯曼" (Gök), "Duositi/多斯提" (Dost), "Duşiman/杜什曼" (Düsman).
Ming dönemindeki yasaklardan sonra İslami ad ve soyadı yerine Çince ad ve soyadı aynen kullanmaya başlamıştır. En çok kullandıkları Soyadı ise "Ma-马" soyadıdır. Günümüzde Döngenlerin resmi kimlik ve evraklarda tamamen Çince ad ve soyadı kullanmaktadırlar. İslami isimler; sadece dinî inancı nispeten koyu olanların hafızalarında saklıdır, günlük iletişim ve resmî belgelerde yer almamaktadır. Yemek kültüründe ise sadece domuz eti veya haram olarak kabul edilenler dışında çoğu Çinlilerle aynıdır.
Günümüzde Döngen nüfusunun büyük çoğunluğu tarım ile uğraşırlar. Fakat döngenler geleneksel olarak esnaflık ve ticarete önem verirler. Özellikle ticaret Döngenlerde ecdat mesleği olarak bilinir ve ticarete yatkınlar. Günümüzde Çin'in Arap dünyası ile ticaret yaptığı önemli merkezlerde, örneğin Yiwu gibi kentlerde, yoğun Döngen nüfusu ve gençlerin başta aracılık, tercümanlık olmak üzere, hizmet sektöründe çok aktif olduğu, hatta çok büyük sermayeli Döngen holdinglerinin Çin ve Türk Cumhuriyetleri ile Ortadoğu arasında iş yaptığı biliniyor. Çin'de Döngenlerin, inşaat, gıda sektöründe başarılar elde ettiği özellikle süt ürünleri, helal gıda işleme gibi alanlarda etkin olduğu bilinmektedir.
1979 sonrasında başlayan "Reform ve Açılma", "Çin Tarzı Sosyalist Piyasa Ekonomisi" ve "Batıyı Kalkındıma Projesi" sürecinde, Döngenler sadece Çin'deki Müslüman milliyetler içinde değil bütün azınlıklar içinde en çok fırsat elde eden, sosyal, kültürel, politik ve ekonomik alanda gerçek manada kalkınma ve ilerleme sağlayabilen ender azınlıklardan sayılır. Diğer taraftan, Döngen aydınları, siyasetçilerinin engin Çin birikimi, Çin ile çok iyi ilişkileri olan Arap ve Fars ülkelerinin Çin'deki Müslümanlar ile olan ilgisinin genellikle Döngenler ve Döngen bölgesine yönelik olmasını sağlamıştır. Bundan dolayı devlet desteği veya karşı tarafın sağladığı burs imkanları ile Arap dünyası ve İran'a okumaya giden öğrenciler hep Döngenlerden olmuştur. İlgili ülkelerin Döngen bölgelerindeki eğitim, sağlık ve diğer alanlara sağladığı destek veya bağışlar diğer Müslüman bölgelerine özellikle Türk Müslümanların bölgelerine yapılmamıştır.
2) Uygur Türkleri(Weiuerzu): Günümüzde Uygur adıyla milletleştirilen veya bu ad ile anılan Türkler aslında, Türkistan coğrafyasında en erken yerleşik hayata geçerek Türk medeniyetinin temellerini atan Tanrıdağ Türklerinin devamıdır. Uygurların ecdadı tarihte ilk Türk İslam devleti olan Karahanlıları kurmuş ve Türklerin İslam ile müşerref olmasını sağlamıştır. Günümüzde Uygur adı ile adlandırılan Türkler aslında Kaşgar, İli ve Fergana vadisinde yaşayan başta Karluklar olmak üzere Türkeş/Türgiş, Yağma, Yağlakar, Çiğil gibi Türk boyları ile birlikte Turfan vadisinde yaşayan Uygurların toplamının adıdır.
Çin'deki 2010 yılına ait resmi istatistik verilere göre, Uygur Türklerinin Çin'deki toplam nüfusu 45 milyonu kişi olup Çin'in toplam nüfusunun 0.7555% teşkil eder, nüfus büyüklüğü itibari ile Çin'deki beşinci büyük milliyettir. Mutlak çoğunluğu resmi adıyla Şinciang Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan Doğu Türkistan'da, az bir bölümü ise Hunan eyaleti[39] başta olmak üzere Çin'in değişik kentlerinde yaşarlar. ÇKP'nin Çin'de hâkim olması ve Doğu Türkistan bölgesini de Sovyetlerin yardımıyla "savaşsız" bir şekilde Çin sınırlarına dahil etmesiyle SSCB ile kesin sınır hatları çizilmiştir. Çizilen sınırlar ile birlikte Uygur Türklerinin önemli bir bölümü SSCB sınırları içinde kalmıştır. Çin dışında yaşayan Uygurların en kalabalığı Kazakistan başta olmak üzere Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'da yaşamaktadır. Türk Cumhuriyetleri dışında en kalabalık Uygur nüfusu ise Türkiye ve Suudi Arabistan'da yaşamaktadırlar. 1990 sonrasındaki baskıların artmasıyla Uygurların yurtdışına göçleri başlamış, özellikle eğitimli olanlar Batı'yı ve Avusturalya'yı tercih etmişlerdir. Günümüzde başta Almanya olmak üzere, Belçika, Hollanda, Norveç, İngiltere, Fransa, ABD, Kanada ve Avusturalya'da Uygur diasporası şekillenmiş bulunmaktadır.
Uygurlar sadeleştirilmiş ve Türkçenin fonetik özelliklerine uydurulmuş Arap alfabesini kullanırlar. Uygur yazısı, Uygurların eğitim, öğretim ve günlük yaşamında çok yaygın olarak kullanılıyordu. 2003 yılında alınan sözde "çift dilli eğitim" özde ise "Çin dilli eğitim" modelinin istikrarlı ve zorunlu olarak dayatılmasıyla (mevcut yürürlükteki Çin yasalarındaki ilgili maddeler çiğnenerek) tek dilli (Çince) ve tek kültürlü (Çin kültürü) politika Uygur Türk toplumunun bütün katmanlarında uygulanmaya konmuştur. Bunun neticesinde Uygur Türkçesinin kullanım alanı hızla daralmaya yüz tutmuştur.
Uygurların yoğun olarak yaşadığı Uygur Özerk Bölgesi, ÇKP iktidarı sonrası Çin'deki en fazla göç alan eyalet veya Özerk bölgelerden biri olmuştur. İşbu göç bir devlet politikası olarak icra edildiğinden dolayı istikrar arz etmiştir. Bundan dolayı bölgede önceleri sadece Han Çinlilerin yaşayacağı suni veya uydu kentler Bingtuan/兵团[41] bünyesinde inşa edildi ise 1980 sonrasında Çinli göçünün geleneksel Türk yerleşim birimlerine yöneldiği, kentsel dönüşüm adı altında onlara hem istihdam hem yerleşim mekânları oluşturulduğu bilinmektedir. 60 yıllık Çinli göçü bölgenin etno-demografik yapısında çok belirgin değişimin yaşanmasına neden olmuştur. 1940-1982 yılları arasındaki Han Çinlilerin nüfusu %2500 artmıştır[42]. Resmi istatistiklerde 1945 yılında bölgedeki Han Çinli nüfusu sadece %6.2 dolayında iken bu rakam 1982 yılına geldiğinde %40.45'lere ulaşmış, 2008 yılında ise %39.2 olarak verilmiştir. Aynı dönem içinde Uygur nüfusu dramatik şekilde %82.7'den %46.1'e gerilemiştir[43]. Bahsi geçen istatistik verilerdeki Çinli nüfusa bölgedeki Bingtuan yapılanması içindeki 3 milyondan fazla Çinli nüfus dâhil değildir. Eğer Bingtuan nüfusu bölge nüfusuna dâhil edilirse, bölgedeki Çinli nüfusunun oranı yerli halk toplamını geçer. Bölgeye yönelik Çinli göçü Çin'in "Batıyı Kalkındırma" ve "Yeni İpekyolu" projeleri bağlamında günümüzde artarak devam etmektedir.
Uygurların bölgesi Çin'deki en zengin yeraltı ve yerüstü zenginliklerin (Petrol, doğal gaz, kömür, altın, demir, pamuk, hayvancılık, meyve ve sebze) bulunduğu bölge olmasıyla Çin sanayisi için vaz geçilmez olmuştur. Taklamakan Çölü yaklaşık 330 küsur bin kilometre kare yüzölçümü ile birlikte dünyanın ikinci büyük çölüdür. Çölün altı doğalgaz ve petrol yatakları ile doludur. Diğer taraftan bölge Batı Türkistan Cumhuriyetleri olmak üzere Güney Batı Asya'daki Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler ve Kuzeyde Rusya, Moğolistan gibi ülkelerle sınırdaş olmasıyla çok fazla stratejik öneme sahiptir. Diğer bir deyişle Çin'in Batıya açılan kapısıdır.
Günümüzde Uygur Türk toplumunun çoğunluğunu kırsal nüfus oluşturmaktadır. Aynı zamanda şehirlerde yaşayan esnaflar, tüccarlar ve aydınlar toplumun önemli bir kesimini oluşturmaktadır. Uygur Türklerinin sosyo-ekonomik ve sosyo politik durumları, 1990 sonrasında değişen dünya dengesi ve gelişen konjonktürel duruma bağlı olarak ÇKP'nin güvenlik algısını tamamen yeniden oluşturması ve Çin'de yükselen sosyalist piyasa ekonomisiyle birlikte ortaya çıkan Partili tekelci çıkar gruplarının bölgede hayali "terörist gruplar" uydurarak kendi konumlarını güçlendirme kaygısıyla (Uygurları) hedef göstermesi sonucunda giderek kötüleşmiştir. Bu durum Uygur Türk toplumundaki değişmeleri fazlasıyla menfi yönde etkilemiştir.
Özellikle 11 Eylül saldırıları sonucunda devletin genelde "Doğu Türkistan" özelde Uygur politikasında radikal değişimler olmuştur. Bölgeye ÇKP genel sekreteri ve en yetkili lider olarak atanan Wang Leçuan bölgeyi, özellikle Uygurları demir yumrukla en sert yöntemlerle 16 sene yönetmiştir. Bu süreçte Uygurların dini inancı tarihinin en kötü kısıtlamalarıyla karşılaşmış, dili ve kültürü eğitim-öğretim kurumlarından çıkartılmıştır. 5 Temmuz 2009 kanlı olaylar akabinde Wang Leçuan görevden alındıysa da yerine gelen Zhang Chunxian ve Chen Çuanguo Wang'i aratmayacak uygulamalara devam etmiştir. Bu durum, bölgedeki Uygur-Çinli çatışmasını çözülemez noktaya getirmiştir. Bazı istikrarlı ve derinlemesine uygulamalar Uygur Türk toplumunun bir nevi kültürel soykırıma maruz kaldığını açıkça göstermektedir.
3) Kazak Türkleri(Hasakezu): Çin'de yaşayan Kazakların mutlak çoğunluğu Doğu Türkista'nin(Uygur Özerk Bölgesi) İli Kazak Otonom Oblastı, Morı Kazak Otonom İlçesi ve Barıköl Kazak Otonom İlçesinde yaşarlar. Az bir kısmı ise, Gansu eyaletine bağlı Aksay Kazak Otonom İlçesi ve Çinghai Haişi Moğol-Kazak Otonom ilçesinde yaşıyorlar. Toplam nüfusu son yapılan resmi sayımlara göre yaklaşık 3.5 milyondur. Kazak Türklerinin esas nüfusu bugünkü Kazakistan Cumhuriyetinde yaşarlar.
Çin'de yaşayan Kazaklar 1959 yılına kadar Uygurlarla aynı yazıyı kullanmışlar, bu tarihten itibaren Uygurlarla birlikte bir ara Çincenin Pinyin sistemi temelindeki Latin alfabesine geçmiştir. Fakat bu yazının Çincenin etkisinde kalması gibi nedenlerden dolayı 1982 yılında tekrar Arap alfabesine geçmiştir. Bu tarihte kullanılmaya başlayan Kazak Arap Alfabesi Uygurların kullanmaya devam ettiği Arap alfabesinden farklılaştırılmıştır. Bunun nedeni ise, Rus ve Çin tarzı "Milletleştirme"deki akrabalardan uzaklaşma veya farkı vurgulama zihniyetinden kaynaklanmıştır.
Kazak Türkleri umumi Türk toplulukları içinde boy-uruk şuurunu en canlı tutan bir Türk boyudur. Çin'deki Kazakların çoğu Ulu Cüz ve Orta Cüz'e tabii boylardan oluşmaktadırlar. Ulu Cüz'e tabii olan Üysin, Alban, Dulat aşiretleri genellikle İli bölgesinde; Orta Cüz'e bağlı Nayman, Kerey aşiretleri Altay ve Çöçek bölgelerinde dağınık olarak yaşıyorlar. Sosyal örgütlenmesinde konar-göçer özelliklerini günümüze kadar korumuştur. Fakat daha önce kentlere yerleşen veya dağdan inen Kazak Türklerinde boy-uruk bilincin gevşediği, örgütlenme tarzlarında da değişim olduğu gözlemlenir.
Türkistan coğrafyasındaki şehirlileşme sürecinde konargöçer Türk boyları genellikle daha erken dönemde yerleşik şehir hayatına geçen (günümüzdeki yaygın adıyla) Uygur ve Özbek Türkleri ile bütünleşme sürecine girerler. Uygur Bölgesinde yaşayan Kazak Türklerinin bulunduğu vilayetlerin şehir ve ilçe merkezlerinde genellikle Uygur Türkleri yaşarlar. Şehir hayatına alışmaya başlayan Kazak Türkleri yukarıda bahsi geçen süreci tamamlamaya başlarlar ve yerleşik (Uygur) Türk kültürü ile bütünleşmeye başlar.
Kazak Türklerinin yaşadıkları bölgeler Doğu Türkistanın 'nin en önemli hayvancılık merkezleridir. Kazaklar genellikle koyun, at, deve sürerler. Fakat Çin'in "Doğu Türkistan" politikasındaki değişimlerinin etkisiyle Kazakların yerleşik hayata geçirilmesi süreci de hızlandırılmıştır. Sadece 1999 sonu itibariyle 700 bin kişi (Kazak toplam nüfusunun 60%) yerleşik hayata geçmiştir. Kazak Türklerindeki yerleşik hayata geçiş onlardaki sosyo-kültürel değişimi hızlandırmıştır. Özellikle Çinlilerin yoğun olduğu bölgelerde yerleşik hayata geçişleri, onların ikinci nesillerinin hızla Çin dili ve kültürü ile bütünleşmesi sürecini ortaya çıkartırken, diğer taraftan yerleşik hayata uyum sağlamakta zorlananlar arasında alkolizm ve benzeri sosyal sorunların hızla yayıldığı görülmüştür.
Diğer taraftan Kazak Türklerin dini inanç yönünden Sünni Müslüman olmalarına rağmen, konar-göçer yaşam tarzlarından ötürü güçlü mescit, medrese kültürü oluşamamıştır. Göktanrıcı inançlarla ilgili ritüellerin önemli izleri günümüze dek devam etmiştir. Bahşilar yakın zamana kadar Kazaklar arasında hastalıkların tedavisinde önemli rol üstlenmişlerdir.
Bugün Doğu Türkistan Kazakları tıpkı soydaşları Uygurlar gibi büyük baskı altındadır.Çin işgal yönetimi,şimdiye kadar Doğu Türkistanlı Kazakların Kazikistan'daki yakınlarını ziyaret etmelerine her hangi bir engel çıkarmıyor ve onlara nisbeten müsbet ve ayrıcalıklı bir uygulama yapıyordu.Bu yıldan itibaren Kazakistan'ın uzun süreli ikamet belgesi sahibi 300 bin Kazak Türkü'nün bu yeşil kartları ile Kazakistan'a gidip gelmelerini engelledi.Kazak din adamaları ile Kazak Türkü aydınları sebepler,suçlamalar ve iftıialarla tutuklayarak onları de Kardeşleri Uygurlar gibi sindirmeye ve onlar gibi hepsetmeye başladı.Kazak Türklerin yaylakları ile hayvanlarına zorla el koyarak ve gasbederek onları Çin İşgal,talan ve Sömürge Ordusu olan Bingtüen'e peşkeş çekti. Kazakları geleneksel geçim kaynakları olan hayvancılıktan uzaklaştırdı.Onları evlerinden,mülklerinden yaylalarından ve hayvanlarından ayırarak Uygurlar gibi Kazak Türklerini işsiz,aşsız ve açlığa mahkum ederek ekonomik soykırım yapmaya başladı.Çince öğrenimini Kazak çocuklarına da zorunlu hale getirdi. Kazak Türkçesi başta onların örf adet gelenek ve göreneklerine karşı kısıtlama,sonra engelleme ve daha sonra ise.yasaklamalar getirdi. uygulamaya Kazak Türklerine de etnik, dini ve kültürel soykırım uygulamaya başladı.
Kazakistan'ın ülkesindeki Kazak nüfusunu çoğaltma ve güçlendirme sloganıyla başlatılan Kazakistan dışında yaşayan Kazakların Kazakistan'a göçüne Uygur özerk bölgesindeki Kazak Türkleri de aktif iştirak etmiştir. Kazakların, Kazakistan'a göç etmeleri için yerel yönetimler kolaylık sağlamış ve günümüzde çok sayıda Kazaklar Doğu Türkistan'daki evini barkını satarak Kazakistan'a göç etmektedir. Göç edenlerin yerini Çinli göçmenler doldurmaktadır. 2012 yılında Uygur Özerk Bölgesine Bağlı Sancı Hui/Döngen Özerk oblastinin Mori Kazak Otonom ilçesinde yaptığımız saha çalışmasında iki yıl içinde sadece bir köyden 40 aile Kazak Türkünün Kazakistan'a göç ettiğini, onların göç etme sürecine yerel yönetimlerin tüm kolaylığı sağladığını yerinde gördük.
4) Dongşiang'lar (Dongxiangzu): Çin'in Kuzeybatısında yaşayan Moğol dilli Müslüman halktır. Kendilerini "Sarta" olarak isimlendirirler. Fakat Çinlilerce yaşadığı bölgenin adı olan "Dongxiang" ile adlandırılmıştır. Yoğun olarak Gansu Eyaletine bağlı Linşia Döngen Özerk Oblastının Dongşiang Özerk İlçesi ile Guanghe, Hezheng, Kangle gibi ilçelerde ve az bir kısmı ise Lanzhou ve Uygur Özerk Bölgesinde yaşarlar. 2010 yılında yapılan son nüfus sayımında Dongşiangların toplam nüfusu 1 milyon kişi civarındadır.
Geçmişte Çince kaynaklar hep "Dongşiang Müslümanları/Dongxianghui" ve "Dongşiang Moğolları/Dongxiang Menggu" şeklinde kaydetmiştir. ÇKP iktidarı sonrasında ayrı bir azınlık olarak kabul edilmiş ve millet adı olarak "Dongxiang" kabul edilmiştir.1954 yılında Dongşiang Özerk Köyü kurulmuştur.
Günümüzde Dongşianglar Moğolcanın farklı bir lehçesini konuşurlar. Fakat kendilerine ait milli yazıları yoktur. Moğolca ile %40-%50 oranda aynıdır. Ayrıca Bao'an, Doğu Sarı Uygur ve Tu milletleri ile kendi dilleri aracılığıyla anlaşabilmektedirler. Dongşiang dilinde Türkçe, Tibetçe, Çince çok sayıda yabancı sözcükler vardır. Günümüzde, Dongşianglar Çin yazısını yaygın olarak kullanmaktadırlar. Çünkü kendi yazısının olmamasından ötürü eğitim-öğretim tamamen Çin dili ve yazısı ile yürütülmektedir. Bundan dolayı 9 yıllık zorunlu eğitim sürecine dâhil olan herkes Çince biliyor demektir. Ayrıca, Çin dili ve kültürünün etkisi ile Çin tarzı ad ve soyadının çok yaygın olduğu bilinmektedir.
Dongşiangların kökeni ile ilgili olarak en yaygın kanaat ise üç çeşit söylem üzerinedir: ilki, doğrudan Moğolların devamı görüşü; ikincisi ise Moğollar döneminde Türkistan bölgesinden Dongşiang bölgesine gelerek yerleşen değişik halklar; üçüncü görüş ise, Döngenlerin de ecdadı sayılan yerli "Hui Hui"ların Moğol ve Çinlilerle karışarak ortaya çıktığı görüşüdür.
Dongşianglar genellikle tarım ile uğraşırlar. Bulundukları yerlerin topraklarının verimsizliği ve kuraklığından dolayı son yıllarda Dongşiang erkekleri bölgelerinin dışına çıkarak çalışmaya başladığı veya ticaret ile meşgul oldukları bilinir. Ayrıca, hayvancılık ve el sanatları (halı, kilim dokumacılığı ve hayvan derilerinin işlenmesi) ile de geçimlerini sağlıyorlar. Gansu eyaletinin önemli şehirlerinde lokanta işletmeye başladıkları özellikle yöresel yemek olan "Dongşiang Haşlaması" ile ünlendiği bilinir.
5) Kırgız Türkleri (Ke'erkezizu): Kırgızlar ŞUÖB'nin Kızılsu Kırgız Otonom Oblastında ve az bir kısmı İli vadisinde yaşarlar. Heilongjiang eyaletine bağlı Fuyu ilçesinde de çok az sayıda Kırgızlar vardır. Toplam nüfuslar 186 bin civarındadır.
Kırgız Türklerinin mutlak çoğunluğu hayvancılıkla geçimin sağlarlar. Az kısmı ise çiftçilik veya hayvan ticareti ile meşgul olurlar. Fakat 1980'li yıllardan itibaren yerleşik hayata geçilmesi teşvik edilmiş olup günümüzde nüfusun yarısından fazlası yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayata geçenler genellikle Uygur Türkleri ile etkileşim içindedirler. Çünkü Kırgızların yaşadığı bölgenin baskın nüfusu ise Uygur Türkleridir.
Kırgızlar dini inancı İslamiyet'in Sünni mezhebindendir. Kırgızlar yaşam tarzlarından ötürü daha sade İslami hayat yaşarlar. Sadece Çin'in Kuzeydoğusunda Mançurya bölgesindeki Fuyu ilçesinde yaşayan ve günümüzde artık tamamen Çinlileşmiş olan Kırgızların Şamanist inançlarıyla birlikte Tibet Budizm'ine taptığı bilinir.
Kırgızlar 1980'lere kadar hemen hemen Uygurlar ile aynı yazıyı kullandıysalar 1980 sonrasında Kırgızların çevresinde baskın ve yaygın olan Uygur Türklerinden ayrı olduklarını vurgulamak amacıyla Uygur Arap alfabesinden farklılaştırılmış bir Kırgız Arap alfabesi oluşturmuşlardır. Fakat nüfusunun çok yoğun olmaması ve çevresinde yaşayan Uygur veya Kazak Türkleri ile çok kolay kaynaşabildiğinden dolayı Tanrıdağı'nın güney kentlerinde yaşayan Kırgızların çoğu Uygurlarla aynı yazıyı, kuzeydekiler ise Kazaklarla aynı yazıyı, Fuyu'dekiler ise Çinceyi kullanırlar. Kendi yazılarını ise bölgede çıkarttıkları bazı dergi ve gazetelerde kullanırlar.
Kırgızistan'ın bağımsız bir devlet olarak sahneye çıkması ile birlikte Kırgızlardan bazı kimselerin Kırgız-Çin arasındaki, sosyal, kültürel ekonomik ilişkilerde aktif olmaya başladığı görülmüştür. Kırgız yetkililerin de pasif olsa dahi Çin'deki Kırgızlarla ilgilendiği, iki ülke arasındaki bazı ilişkilerde köprü görevi görmesini göreceli olarak sağladığı bilinmektedir. Diğer taraftan Kırgız devleti veya aydınlarının telkinleriyle Uygur-Çin anlaşmazlığında olabildiğince Uygurlardan uzak durmaya çalıştığı çok net olarak gözlenmiştir.
6) Salur Türkleri(Salazu): Salurlar Çinghay (Köknur) eyaletinin Şunhau Salur Otonom İlçesi ile Hualong Döngen otonom ilçesi ve Gansu eyaletini Jishishan Bao'an ve Salur otonom ilçesinde yaşamaktadırlar. Geri kalan kısmı Çinghai, Gansu ve Uygur bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. Toplam nüfusları 130 binden fazladır. Salurların %80'den fazlası Şunhua Salur Özerk İlçesinde yaşarlar.
Salurların bulunduğu bölgeye 700 sene öncesinden itibaren Türkistan'ın Semerkant çevresinden göç ettikleri genel olarak kabul görmüştür. Ayrıca, Salurların sözlü kültürü, dil ve örf-adetleri günümüz Türkmenistan'ın Doğu bölgelerindeki Türklerin şivelerine daha yakındır. Salurların Moğol Yuan Sülalesi döneminde bulunduğu bölgeye geldiği ve bu dönemdeki Türk Müslümanların avantajlı konumlarından istifade ederek mekân tuttuğu tahmin edilebilir. Bulunduğu bölge günümüzde dahi Han Çinlilerinin nispeten az olduğu Tibetli, Moğol, Döngen milliyetlerinin çok olduğu bölgedir. Daha sonraki süreçte Salurlar bu farklı gruptaki milliyetler ile karışık evlilikler yapmıştır. Karışık evliliklerde özellikle dışardan gelin aldığı, çok nadiren kız verdiği söylenir. Bu durum günümüzde de yaygındır. Dolayısıyla, Salurlar kendi dillerini korumakla birlikte Çinceye de hâkimdirler.
Günümüzde Salurların kendi milli dilleri var fakat milli yazısı yoktur. ÇKP iktidarına kadar Türki Yazık dedikleri bir Arap alfabesine dayalı yazısının olduğu biliniyordu. Fakat 1954 yılında yönetim Salurları kendi milli dilleri olan fakat yazısı olmayan milliyet kategorisinde değerlendirmiştir. Bundan dolayı, Salurların eğitim-öğretimi sadece Çin dili ve yazısı ile yapılmaktadır. Okur-yazar olanlar Çin yazısını yaygın olarak kullanırlar.
Salurlar genellikle İslami ad ve soyadı kullanmalarına rağmen okula gidenler zorunlu olarak Çin tarzı ad ve soyadı kullanmaya başlamıştır. Resmi kimliklerde kullanılan ad ve soyadının giderek Çince olması durumu yaygınlık kazanmıştır.
Günümüzde Salurlar genellikle, çiftçilik ile geçimlerini sağlarlar. Fakat kentlere yönelik nüfus hareketliliğinin de olduğu, özellikle lokanta sektöründe Döngenler ve Uygurları taklit etmeye başladığı bilinmektedir. Bundan dolayı bugün Çin'in büyük ve orta ölçek kentlerinde helal yemek satan orta ve daha düşük sınıfta Salur lokantalarını görmek mümkündür. Uygurların Çin metropollerinde ve kentlerinde barınması ve iş yapması çeşitli kısıtlamalar ile imkânsız hale gelirken, onların yerini yavaş yavaş Salurların aldığı da gözlemlenmektedir. Salurlar, Uygurlara nazaran Çinlilerle daha iyi iletişim kurabilmekte veya Çinliler açısından "daha az tehlikeli" grup olarak algılanmaktadır.
Salurlar Sünni Müslümandırlar ve Çin'e geldiklerinden itibaren yerleşik hayata geçmeye başlamış ve mahalle kültürünün yaygınlaşması ile her mahallede mescit, medrese yaygınlaşmıştır. Günümüzde, Salurların yaşadığı bölgelerde küçük büyük yaklaşık 100 mescit veya cami vardır.
Son yıllarda Salurlar ile Türkmenistan aydınları ve Türkmenistan'ın Pekin büyükelçiliği ilgilenmeye başladığı, bazı Salur gençlerinin Türkmenistan'a eğitim için gittikleri de bilinmektedir.
7) Tacikler(Tajıkezu): Çin vatandaşı olan Taciklerin tamamı Uygur Özerk bölgesinin Kaşgar vilayetine bağlı Taşkurgan Tacik Otonom İlçesinde yoğun ve Yarkent, Poskam, Kargalık ilçelerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. Son nüfus sayımında (2010) Taciklerin toplam nüfusu 51 bin kişi olarak kaydedilmiştir.
Pamir yaylasında yaşayan Tacikler hayvancılık ve avcılık ile geçimlerini sağlarken, ovada yaşayanlar Uygur Türkleri ile aynı yaşam tarzını benimsemişlerdir. Son yıllarda artan stratejik ve güvenlik yatırımları nedeniyle devlet Taciklerin Pamir yaylasından daha aşağı bölgelere özellikle Kaşgar'ın Yopurgha ilçesine iskân ettirmeye başlamıştır. Neredeyse zorunlu iskân kategorisinde olan bu süreçte devlet Taciklerin yerleşik hayata alışması için her açıdan destek sağladığı, fakat onların isteksiz davrandıkları görülmüştür. 2007 yılında işbu iskân bölgesinde yaptığımız araştırmada Taciklerin haklı olarak iskân sürecine direndiklerini yerinde gördük. Tacikler genellikle rakım 2500-5000 metrede yaşayan bir halk olmasından ötürü, rakım 1000 metre dolayında olan Kaşgar'ın köyleri onları öncelikle sağlık açısından olumsuz etkilrmiştir. Ayrıca, kadar kurak ve sıcak iklime alışık olmayan Taciklerin yaz aylarında fırsat buldukça Pamir'e kaçtıkları ortaya çıkmıştır. Fakat iskân siyasetinin bir devlet politikası olmasından ötürü, genç nesillerin daha hızlı bir şekilde uyum sapladığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, genç nesillere sağlanan imkânlar onlar açısından daha cazip gelmiştir.
Pamir yaylasında yaşamaya devam edenlerin önemli bir bölümü özellikle 11 Eylül sonrasında "Atlı Sınır Muhafız"ı olarak Çin hudut birliklerine yardımcı olmaya başlamışlardır. Uygur Türklerine yönelik yürütülen operasyonlarda veya sınırdaki kaçak geçişlerin önlenmesinde devlete çok yardımcı olduklarından ötürü Çin'deki en "sadik" azınlık olarak medyada ve ÇKP arenasında takdir edilmiştir.
Taciklerin kullandığı dil Hint-Avrupa dil ailesinin İran Dil grubu Pamir şubesine bağlı bir çeşit İrani dildir. Günümüzde Tacikler arasında kullanılan Tacikçenin sözlüğünde çok sayıda Uygur Türkçesine ait kelimeler olmakla birlikte son yıllarda hızla çoğalan Çince kelimeler mevcuttur. Taşkurgan dışında yaşayan Taciklerin hemen hemen tamamı Uygur Türkçesini kendi aralarında iletişim dili olarak kullanırlarken, Taşkurgan'da yaşayan Taciklerin mutlak çoğunluğu Uygur Türkçesini biliyorlar. Öyle ki, 2007 ve 2012 yıllarında bölgede yaptığımız saha çalışması esnasında en güzel Uygur Türkçesini konuşan Taciklere şahit olduk. Üstelik yaşları 60'ın üzerinde olanların konuştuğu Uygur Türkçesinin ise Çincenin ve medya Uygurcasının hiç etkisinde kalmamış otantik ve saf Uygur Türkçesi olması çok düşündürücü idi. Hatta bir yaşlı Tacik kadını 70 yıllık ömründe Kaşgar şehrine dahi hiç gitmemiş, ama Uygur Türkçesini o kadar tatlı ve güzel konuşuyordu. Fakat onun torunları artık ne Tacikçe ne de Uygur Türkçesi konuşabiliyorlardı. Sadece Çince konuşuyor ve ninesi ile iletişim kuramıyor veya kurma ihtiyacı dahi hissetmiyordu. Bu durumdan devlet memuru konumundaki Tacikler memnun iken, diğerleri pek memnun değildi. Onlara göre, eğitimin Uygur Türkçesi ile devam ettirilmesi en azından Tacikçenin korunmasını sağlarken, çevresindeki ve bölgesindeki yaygın kullanım dili olan Uygur Türkçesini öğreniyorlardı. Dolayısıyla Tacik ve Müslüman kültüründen kopmuyorlardı. Fakat şimdi Çince eğitim ile yeni nesiller hem Tacik dili ve kültüründen hem Müslümanlıktan uzaklaşıyorlardı.
Tacikler'in kendilerine ait milli bir yazısı yoktur. Uygur yazısını yaygın olarak kullanagelmişlerdir. 2000'li yılların başlarına kadar Taciklerin bütün eğitim-öğretim Uygur Türkçesi ile yapılıyordu. Bundan dolayı Tacik kökenli biri genellikle Uygur okullarında okur ve Uygurlar ile aynı sınava girerek üniversiteye gidiyorlardı. 2000'li yıllardan sonra, özellikle 2003 yılından sonra tamamen Çince eğitime geçmiştir. Bu durumda yeni neslin çoğu Çinceyi öğrendikçe Tacikçeden uzaklaşmıştır. Çünkü Tacikçe ile Çince arasında herhangi bir geçişlilik bulunmamaktadır.
Taciklerin daha önce doğa dinlerine sonra Budda dinine inandıkları biliniyor. Bölgedeki arkeolojik kazılar ve folklorik çalışmalar buna işaret ediyor. Taciklerin İslamiyet ile tanışması Türklerin İslamiyet'e geçişi ve Karahanlı devletinin İslamiyet'i Devlet dini olarak belirlemesi ve Budist çevrelere yönelik İslami yayma çalışmaları ile doğrudan ilişkilidir. Taciklerin tamamen İslamlaşması ancak 17. Yüzyılda tamamlanmıştır. Tacikler konargöçer olmakla birlikte Taşkurgan ilçesinin dışında yaşayanların çoğu Uygurlar ile içiçe yaşamakta ve yerleşik yaşam tarzını sürdürmektedirler. 18. Yüzyılların başlarına kadar Tacikler arasında Sünni Müslümanlık yaygın iken bu tarihten itibaren Şii mezhebinin İsmailiye kolunun hızla yayıldığı görülmüştür. Tacikler günümüzde Çin'deki tek Şii mezhebinde olan Müslüman milliyet olarak bilinir.
Son yıllarda Tacikler ile Çinliler arasında artan karışık evliliklerin oranı Uygur bölgesindeki Müslüman milliyetler arasında ilk sırayı almaya başlamıştır.
8) Bao'anlar(Bao'anzu): Çince adları Bao'an milliyeti olan bu Müslüman halk dünyada sadece Çin'de yaşıyorlar. Bao'an milliyeti genellikle Gansu eyaletine bağlı Ji Shıshan Bao'an, Dongşiang ve Salur Özerk İlçesinde yaşarlar. Az bir kısmı ise dağınık olarak Lanzhou, Linşia, Çinghai, Tibet ve Uygur Özerk Bölgesinde yaşıyorlar. 2010 yılında yapılan son nüfus sayımına göre Bao'an milliyetinin toplam nüfusu 20 bin kişi civarındadır.
Bao'an milliyetinin konuştuğu dil Moğolca olup, daha çok Moğol kökenli halklardan Tu (Moğol) ve Dongşiang'lara yakındır. Kendine ait milli bir yazısı yoktur. Tarihte Çinli ve Dmngenlerle sıkı ilişkilerde olduklarından dolayı Çin dili ve kültürünün etkin etkiside kalmıştır. Bao'an dilindeki Çince sözcüklerin oranı yaklaşık %40 civarındadır[48].
Bao'an miliyetinin kökeni hakkında üç çeşit görüş vardır. İlki günümüzde konuştuğu dilsel özelliklerinden dolayı Moğol kökenli bir halk olması gerektiği. Yani İslamiyet'i kabul eden Moğolların Bao'an bölgesinde Tibetli, Çinli ve Döngen gibi milliyetlerle karışması sonucu ortaya çıkmış olduğu yöndeki görüş. İkincisi ise, Çince kaynaklarda geçen "Bao'an Hui保安回" tanımlamasına binaen onların Döngen olabileceği yönünde geliştirilen bir görüş. Üçüncü görüş ise Moğollar dönemindeki Müslüman Renklilerin Bao'an bölgesindeki diğer milliyetlerle kaynaşması sonucu şekillenmiş bir halk olduğu görüştür.
Sonuç olarak Bao'an milliyeti Moğolca konuşan sayıca fazla olmayan, aynı zamanda Çin dili ve yazısının etkisinde kalmış bir halktır. Bao'an adı da Çinliler tarafından verilmiş coğrafya'ya dayalı bir addır. Yani Bao'an bölgesinde yaşayanlar anlamında "Bao'anlı/保安人". Bao'an milliyeti genellikle çiftçilikle geçimlerini sağlayan bir halktır. Çeşitli bitkileri ekip biçerler. Bunun haricinde ek olarak bıçakçılık mesleği yaygındır. Bao'an milliyeti Döngenler gibi ticaret işlerinde de başarılı bir halktır.
Bao'an milliyeti Sünni Müslüman olmakla birlikte, Bao'anler arasında Nakşibendi tarikatının bazı kollarının yaygın olduğu da bilinir. Bao'an bölgesinde bulunan Mescit ve Camiler Bao'anlerin örf adet ve gelenek göreneklerinin korunması ve yaşatılmasında çok önemli işlevler görmüştür ve görmektedir.
Bao'an milliyeti dili olan ve yazısı olmayan bir halk olduğu için eğitim-öğretim ve kültür aktarımı Çin yazısı ve kültürü aracılığı ile olmuştur. Bu durum, Bao'an milliyetinin dini inancını koruduğu müddetçe Döngenleşeceği ve zamanla kendi dilini unutacağı durumunu ortaya çıkartmıştır.
9) Özbek Türkleri(Wuzibiekezu): Çin'deki Özbekler, sadece Uygur bölgesinde yaşıyorlar. Genellikle büyük kentlerde oturuyorlar. Sadece bir kısmı, Sancı Döngen Oblastı'na bağlı Mori Kazak Otonom İlçesinin Danangou Özbek Otonom köyünde (resmi olarak 1987 yılında tesis edilmiştir) yaşıyorlar. Son nüfus sayımına göre, Özbeklerin toplam nüfusu 10 bin kişi civarındadır.
Özbekler genellikle Uygurlar ile iç-içe yaşarlar. Sadece Özbek otonom köyündekiler ve Altay vilayetindekiler Kazaklarla iç içe yaşamakta ve günlük iletişimde Kazak Türkçesi ve yazısını kullanmaktadırlar. Özbeklerin sosyal ve kültürel özellikleri Uygur Türkleri ile hemen hemen aynı olmasından ötürü her alanda iç-içe geçmiştir. Sayılarının bu kadar az gözükmesi aslında bu benzerlikten kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı kendilerine ait bir yazı icat etme ihtiyacını hissetmemişlerdir.
Bölgedeki Özbeklerin çoğu ticaret ile meşguldürler, sadece Özbek köyünde yaşayanlar hayvancılıkla geçimini sağlarlar. 2012 yılında işbu köyde yaptığımız saha çalışmasında Özbek olarak adlandırılan grubun aslında sosyal ve kültürel olarak daha çok Kazak Türklerine yakın oldukları gözlemlenmiştir. Ayrıca yaşam tarzı olarak da Kazaklarla aynıdır.
Özbek Türkleri Türkistan'da Uygur Türkleri ile birlikte en dindar ve yerleşik kültürü en güçlü Türk boyu olarak bilinir. Sünni Müslümandırlar ve Uygur bölgesindeki diğer Müslüman gruplara nazaran daha dinine bağlıdır. Sadece hayvancılıkla uğraşan Özbek köyündekiler yaşam tarzından dolayı daha gevşek bir İslami inanca sahip olduğu gözlemlenir.
10) Tatar Türkleri(Tataerzu): Çin'de yaşayan Tatarların tamamı Doğu Türkistan (Uygur Özerk Bölgesin)de yaşıyorlar. Onların toplam nüfusları son nüfus sayımına göre yaklaşık 3500 kişidir. Tatar nüfusunun bu kadar az veya geçmişe nazaran az olmasında en önemli etken 1980 sonrasında sürekli olarak bölgeden dışarıya göç etmeye başlaması veya başta Uygur Türkleri olmak üzere karışık evliliklerin yaygınlaşmasındandır. Yurtdışına göçler genellikle Avusturalya başta olmak üzere Tatar diasporasının daha güçlü olduğu ülkelere yönelik olmuştur.
Bölgede kalan Tatar Türkleri genellikle Ürümçi, İli, Altay bölgelerinde yaşarlar. Kazakların etkisinde kalarak geçimini hayvancılıkla sağlayan bir diğer Tatar grubu ise, Sancı Oblastına bağlı Daçuangou Tatar Otonom köyünde toplu olarak yaşamaktadırlar. Onların dili dâhil tüm gelenek görenekleri Kazaklarla hemen hemen aynıdır.
Tatar Türkleri, bölgeye 19. Yüzyılın sonlarına doğru ticaret ve marifet işleri için gelmişlerdir. Özellikle Ceditçi hareketin etkisiyle çok sayıda Ceditçi Tatar aydınları İdil-Ural bölgesinden Uygur Türk bölgesine gelerek, yerli Türklerinin eğitim, kültür işlerine azımsanmayacak kadar büyük katkılarda bulunmuşlardır. Uygur Türkleri bu katkıları ve fedakârâne çalışmalarından dolayı Tatar Türklerine daima saygıda bulunmuşlardır. Tatar Türkleri bölgedeki laik ve çağdaş yaşamın öncüleri olarak da kabul edilmişlerdir.
Bölgede yaşayan Tatar Türkleri sayılarının az ve dağınık oluşlarına bakmaksızın kendi şivelerini korumayı bilmişlerdir. Eğitime en çok önem veren halk olmasından ötürü sadece Çin'deki Türk dilliler içinde değil hemen hemen bütün azınlıklar içinde eğitim düzeyi en yüksek olan bir Türk topluluğudur.
Yeni 100 yılı içinde Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin 19.2 kat nüfus artışıyla eğer Çin işgal yönetimlerince soykırım gerçekleştirilmemiş olsaydı, Doğu Türkistan'ın nüfusunun 1970–1980 arasında 100 Milyon olması gerekirdi. Doğu Türkistan dışında, Çin de özellikle Gansu eyaletinde Kazak, Kırgız, Tatar, Özbek, Salar ve Yuğur Türkleri azınlık olarak yaşamaktadırlar. Çin de azınlık olarak yaşayan Türklerin nüfusu 2 milyon civarındadır. Bu Türk gurupları içinde ise Kırgızlar yıllık % 4 gibi yüksek bir nüfus artış hızına sahiptir. Diğer Türk gruplarının nüfus artış hızı da gayet yüksektir.(15) Çin, Doğu Türkistan Türklerinin İstiklâl mücadelesini, Çarlık Rusya'sı, Komünist Rusya ile işbirliği yaparak bastırabilmiştir. Sovyet Rusya'nın dağılmasından sonra ise Çin, Doğu Türkistan Türklüğünü sindirebilmek için yine Rusya ile işbirliği yapmaktadır.
Eğer Çin yönetiminin açıkladığı gibi Doğu Türkistan da 5-6 milyon civarında Türk olsaydı; Çin Doğu Türkistan Türklerini sindirmek, yok etmek için Çarlık Rusya sının, Komünist Rusya'nın, ve günümüz Rusya sının yardımını istemezdi.Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin nüfusu 60 milyona yakındır.
Doğu Türkistan dışında, Çin de özellikle Gansu eyaletinde Kazak, Kırgız, Tatar, Özbek, Salar ve Yuğur Türkleri azınlık olarak yaşamaktadırlar.
Bugün Çin faşizmi Müslüman dinine ve Müslüman dinini benimseyen Türk kökenli Uygur ve Kazak Türklerine savaş açmıştır.Çin sömürgeciliği İslam dinini Çinlileştirme önünde bir engel olarak görüyorlar.Bu yüzden Çin işgalindeki Müslüman dininden halkların asimile edilmesi için öncellikle islam dininin yok edilmesi gereğine inanıyorlar.
Kaynakça:
HANG, Meng /孟航, "Çin'deki Müslüman Nüfusun Dağılım Durumu Üzerine İnceleme/中国穆斯林人口分布格局浅析", Kuzeybatı Milliyetler Araştırmaları/西北民族研究, 2004/4, ss.76-96.
HO, Wai-Yip. "Mobilizing the Muslim minority for China's development: Hui Muslims, ethnic relations and Sino-Arab connections". Journal of Comparative Asian Development, 2013, 12.1, ss.84-112.
HOWELL, Anthony & FAN , C. Cindy, "Migration and Inequality in Xinjiang: A Survey of Han and Uyghur Migrants in Urumqi", Eurasian Geography and Economics, Vol. 52, No. 1, 2011, ss. 123.
HONG, Ding /丁宏, Döngen Kültürü Araştırmaları/东干文化研究,Merkezi milliyetler üniversitesi yayınevi/中央民族大学出版社, 1999.
HONG, Ding/丁宏 ve Zhang Guojie/张国杰, 20. Yüzyılda Çin Müslümanları /百年中国穆斯林, 宁夏人民出版社, 2002.
HONGYAN, Peng /彭红艳, Sun, Qiuyun/孙秋云, "Çin'de Azınlık Sosyolojisinin İçeriği ve Yöntemi Üzerine — Ma Rong'un Azınlık Sosyolojisi Araştırmaları Üzerine Tartışma/我国民族社会学内涵与方法述论—兼议马戎的民族社会学研究", Zhongnan Milliyetler Üniversitesi Dergisi (Beşeri ve Sosyal Bilimler) 中南民族大学学报, 2005/6.Sayı, ss. 22-26.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.