YAPAY ZEKÂ
yeni süper güç ve Türkiye
Daha çok siyaset yazan biri olarak yapay zekâ konusunu yazmak elbette hadsizlik olarak yorumlanabilir.Konu çok teknik görülebilir ama her gelecek tasarımı/öngörüsü esas itibariyle siyasidir. Ancak toplumların geleceğini şekillendirenler -öyle sanılsa bile- siyasetçiler değildir. Toplumların geleceğini düşünürler, fikir adamları, sanatçılar şekillendirir ve eserleriyle yön verirler.
Yapay zekâ son zamanlarda chat gtp vesilesiyle çok konuşulur oldu. (Ondan çok daha başarılı uygulamalar var.) Hatta Birleşmiş Milletler toplantılarına konu oldu. Medyanın bir kısmı konuya magazinsel bir bakış açısıyla ilgi duyuyor ama ülkemizde yapay zekâ ile ilgilenen ve kullanan teknik insanlar dışında pek ilgi duyulmuyor. Oysa düşünürler, yazarlar, sanatçıların da konuya ilgi duyması ve fikirler üretmesi gerekiyor.
Yapay zekâ ile ilgili yazarken öncelikle çok kısa bir durum değerlendirmesi yapmak gerekir. Bilgisayar, internet, akıllı telefon ve nihayetinde yapay zekâ uygulamalarının neredeyse tamamı Silikon Vadisi çıkışlıdır. Yapay Zekâ çağını başlatan yer Silikon Vadisi'dir. Silikon Vadisi'nin baskın konumu nedeniyle ABD bütün bu işlerden büyük ticari gelir elde eden ilk ülke oldu. Askeri ve teknolojik süper güç ABD, bilişim sektöründe de liderliği elinde tutarak gücüne güç kattı.
Daha sonra hiç beklenmedik şekilde kendisine bir rakip çıktı. Yöneticilerinin çok ferasetli kararı neticesinde Çin, bilişim sektörünün önünü açtı, hızla sayıları milyonları bulan bilgisayar ve yazılım uzmanları yetiştirmeye başladı. Çinli gençler önce yurtdışında eğitim görürken, hızla açılan okullar ile ülke kısa sürede bir bilgisayar ve yazılım mühendisleri cennetine dönüştü. Buradaki sosyoloji bizim 1960'larda yaşadığımız sosyolojiye çok benziyor; Yükselmek için okumaktan başka çareleri yoktu ve sokak lambaları altında var güçleriyle okumaya odaklandılar.
Çin, ikinci adım olarak yapay zekâ girişimcilerine büyük maddi destekler sağladı. Silikon vadisi benzeri bölgeler, şehirler oluşturdu. Pek çok girişim iyi sonuçlanmadı ancak, pek çoğu da başarıya ulaştı ve Yapay Zekâda Çin devrimini başlattı. Çinli girişimciler önce silikon vadisi uygulama ve ürünlerini taklit ettiler. Zamanla kendi özgün ürünlerini geliştirmeleriyle giderek artan bir üretim çılgınlığı başladı.
Yapay zekâ dediğimiz şey veri toplamak, büyük veriye sahip olmakla ilgilidir. Büyük veriye sahip olan öne geçer. Amerikan firmaları bazı alanlarda mesela finans, sağlık, hukuk gibi alanlarda yıllardan beri tutulan düzgün ve gerçek veriye sahipti ve ilk yapay zekâ uygulamaları bu alanlarda kullanıldı. Çin, 1 milyar 350 milyonluk nüfusuna ve komünist sistemine rağmen gerçek ve düzgün veri bankalarına sahip değildi ve bazı toplumsal alışkanlıkları bilişim firmalarının veri toplamasını engelliyordu. Örneklendirmek gerekirse,internetten yaptığınız her alışveriş veriye dönüşür ve yapay zekânın sizi tanımasını sağlar. Veri çoğaldıkça hakkınızda çok daha düzgün kararlar verir. Çinliler görmedikleri bir ürün için ön ödeme yapmak istemiyorlardı ve bu yüzden internet alışverişleri çok kısıtlıydı. Alibaba bunu fark etti ve alipay ile bu sorunu çözdü. Müşterinin yaptığı ödemeyi emanete alıyor, ürün tesliminden ve müşteri onayından sonra satıcı firmaya ödeme yapıyordu. Bu yöntem Çinlilerin internet alışveriş alışkanlıklarını tamamen değiştirdi ve insanlar uygulamalar üzerinden işlem yapmaya başladılar. Çin, bugün pek çok konuda Amerikan şirketlerinden çok daha büyük veriye sahip ve Çinli firmalar Amerikalı rakiplerini ticari büyüklük olarak katlamaya başladılar.
Büyük veri meselesinde ülkemizin durumunu soracak olursanız, getir veya martı gibi girişimler dışında veri toplayabilen bir sistemimiz yok. Bu alanda "yokuz" diyebiliriz. İtiraz edenler olabilir, o zaman onlara şöyle cevap verilebilir; ülkemizde kaç sığınmacı var, biliyor musunuz? Oysa Amerika ve Çin bileğimize taktıkları bir saatle günde kaç adım attığınızı, nerede gezdiğinizi, sağlık kayıtlarınızı, mimiklerinize kadar her şeyimizi biliyorlar. Bizim ise ne ülkemiz ne de dünya hakkında hiçbir verimiz yok. Büyük soru şu: Bütün dünyadan büyük veriyi nasıl toplayabiliriz? Eğer yapay zekâ çağında yer almak istiyorsak, büyük veri toplama işine bir çözüm bulmalıyız. Benim bir çözümüm, bu konuda bir fikrim var ama size söylemem.
Yapay zekâ ile ilgili başka bir yanlış algımız daha var. Biz sanıyoruz ki yapay zekâ sanal, elle tutulamayan gözle görülemeyen bir şeydir. Aslında yapay zekâ, uygulamalarının arkasında çok büyük bir donanım barındırır. Sadece bilgisayarları veya akıllı telefonları da içermez. Birbiriyle haberleşen ve koordineli çalışan pek çok cihazı içerir. Buzdolabınızdan market arabalarına, fabrikalardaki üretim hatlarına kadar aklınıza gelebilecek her türlü cihazın yani donanımın üretilmesi gerekir. Bu yönüyle tam anlamıyla bir fiziki üretim yapılır. İşte Çin, bu donanım üretimi konusunda neredeyse tekel olmuş durumdadır.
Yapay zekâ tarafından kontrol edilen uygulamalar, cihazlar ve hatta yollar ve şehirler geleceğimizin bir gerçeğiyse, bu cihazların yazılımları ve fiziki donanımların yapılması işi geleceğin mesleklerindendir. Her ne kadar yazılımcılarımız başka ülkelere kaçsa da, Ülkemizin yazılım noktasında iyi bir yerde olduğu söylenebilir. Aslında yazılımın önemi gittikçe azalıyor ve iş artık mühendislik boyutundan çıkıp teknisyenlik boyutuna doğru geriliyor. Çünkü yazılım işi açık kaynağa dönüştü ve hemen her konuda yazılım kütüphaneleri oluştu. Siz ne kadar saklamaya çalışırsanız çalışın, yazılımınızı birilerinin bulup kopyalaması da her zaman mümkündür. Bu durumda bizim ülke olarak işin donanım kısmına odaklanmamız, yapay zekâya uygun cihazlar üretebilecek bir eğitim politikası yürütmemiz gerekiyor. Aksi halde dünyanın geleceğinde olmayacağız. Yapay zekâ cihazlarında kullanılacak en temel ürünler sensörler, yani algılayıcılardır. Maalesef birkaç ar-ge girişimi dışında bu sensörleri üretemiyoruz, üretebildiklerimizin komponentlerini yani kullandığımız çip, entegre, vs gibi malzemeleri de yine ithal ediyoruz. Hatta mühendislerimiz mükemmel devre kartları tasarlıyor ama bu kartların basımı yine Çin'de yapılıyor.
Çin, hem büyük veri hem de donanım sektörleri vasıtasıyla ekonomik ve askeri olarak Amerika'yı yakaladı ve bugün itibariye dünyanın iki süper gücünden birisi haline geldi. Bütün Dünya, Amerika ve Çin arasında yapay zekâ pazarı olarak sömürülmeye başlandı ve Çin'in hâkimiyeti giderek artacak. Çünkü Amerika'nın üsten bakan, benim ürettiğimi kullanacaksınız yaklaşımının aksine Çin, bölgesel işbirlikleri yapıyor ve yerel firmalar aracılığıyla hem çok daha fazla yerel veri toplayıp, yerele çok daha fazla donanım-ürün satıyor.
Yapay zekâ çağında iki süper güç bütün dünyayı paylaşıyor. Bu şartlar altında biz nasıl ayakta kalacağız? Esas soru budur; bu soruyu, gördüğünüz yerde iktidar muhalefet fark etmez, her siyasetçiye sorunuz, bakalım cevap verebilecekler mi?
Not: Bir sonraki yazımda Yapay Zekâ ve işsiz bırakacağı yüz milyonlarca insan üzerinden falcılık yapacağız. Mesela futbol maçlarını yapay zekâ yönetecek ve hakemler işsiz kalacak. Aslında bu kötü bir şey değil, bir daha eyyam yapamayacaklar, yapamayacaklar da işsiz kalan hakemleri biz ne yapacağız?
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.