Hareketin Hareketleri !
"Ölmez bu hareket, ölmez bu dava..."
Ozan'ımız Arif Şirin'in destansı parçasını hepimiz biliriz, dilimize pelesenk olmuştur. Yazı boyunca mırıldanmanızı sağlayacağını düşündüğüm için böyle başladım...
Destansı başladı. Tabutluklarla denendi, sürgünlerle devam etti, işkencelerle son bulmadı ! Bulacak gibi de değil. Bu hareket memleketin dertleriyle dertlenen üç beş idealistin hararetli hareketleri sayesinde gençliğe hitabedeki görevi kendine borç bilen gençlerin kanlarının deliliğini içine çekti. Bu delikanlı hareket aynı anda bilginde bir yürüyüştür.
1969'da Mhp adını alan hareketin ilk mücadelesi ülkeyi saran Komünizm tehlikesi olmuştur. Tertemiz ideallerle kurulan bu hareket memleketin geleceği adına böyle bir mücadeleyi üstlendi, hem de devlete rağmen!
Komünistler, Kürdçülerle birlikte her gün yeni yeni olaylar çıkarıyor, milletin huzurunu bozuyor bunu da halkların kardeşliği, işçi hakları gibi temiz sloganlarla yapıyor. Ama İslâm'a hakaretten kendilerini hiç almıyorlar, hemen her ortamda milletin dinine, imanına küfürler yağdırıyorlar.
Bizim antilaik İslâmcı unsurların o Atatürk'e binbir türlü hakaret edip dinsiz diye her yerde bağıran unsurların sesleri içine çekilmiş, pısırık pısırık olanları izlerken kudretli Albay haykırdı; " Ya Allah Bismillah Allahuekber ! "
Komünistler de dahil herkes şaşırdı, bu Türkçülere ne oldu ? Milletin derdiyle dertlenen demiştim ya işte milletin derdine derman oldu bu haykırış, hareket mücadeleyi ülkenin dört bir yanına saldı, hareketçilerin adı Ülkücüler oldu, komünistler İslâm'a saldırdıkça, Ülkücüler İslâm'a sarıldı. Tehlike ülke bütünlüğü ve tedavisinin raporu Başbuğ Türkeş'te mevcut. Türkeş bu antiislâmcı komünistlere karşı sıkı bir İslâmcı çizgiyle hareket etti. Hareketin bu İslâmcı çizgisi içeride de kimilerince rahatsızlık yarattı ama o komünizme karşı nasıl hareket edeceğini çok iyi biliyordu, onları dinlemedi, belki onlardan oldu iki de bir ama diyorum ama milyonları arkasına aldı ülkeden belâyı uzaklaştırdı... Devlet ihtilâl yaptı, Komünistlerle birlikte Ülkücüler de alındı, yapılanların mükâfatı koğuşlar, işkenceler, idamlar oldu, 5000'e yakın şehit verdi hareket ! Bir an olsun tereddüt etmedi hiç biri. Türkeş mahkemeler de hak, hukuk, adalet için çırpındı, o hiç bir zaman kendini düşünmedi hareket için harekete geçenlere dedi ki;
"Eğer baskılara işkencelere dayanamazsanız, Türkeş yaptırdı deyin ..."
4 buçuk 5 yıl süren bu işkence bitti, bu arada hareketin asi yüreği Abdullah Çatlı Asala terör örgütüyle mücadele etti, Avrupa'da Ermeni avına çıktı, müthişte bir ün kazandı, hareketin Reisine dünya Reis diyordu artık. Asala bitti ! Hareket her alan da mücadelesini gösterdi...
PKK belâsı türedi, bu defa ülkeyi bizim antilaik İslâmcı'lar yönetiyordu ve onlar din kardeşiyiz adıyla hareket ediyor, dağdakilere Kürd kardeşimiz diyorlardı. Türk'lüğü yük görüyor, Atatürk ilkelerine saldırıyorlardı. Hareket bir yan dan Polis Özel Harekata adam yetiştiriyor, onları göreve dahil ediyor, bir yandan da bunlarla mücadele ediyordu...
"Daima hedefiniz Turan olsun."
Diyen Başbuğ, Azerbaycan için Elçibey'le birlikte canla başla mücadele ediyor, Elçibey'e Ülkücü komandolar gönderiyordu, bununla da kalmayıp Doğu Türkistan davası için İsa Yusuf Alptekin'e destek veriyor maddi manevi yanlarında bulunuyor, Kerkük'e sevdasını her yerde haykırıyor, hatta Gagauz Türk'lerini işaret ediyor oradaki ırkdaşlarımızın derdini bize hatırlatıyordu. Abdulcemil Kırımoğlu'yla Kırımlı oluyor yüreğimizi dağlıyordu, hareketin Başbuğ'unu yalnızca bizler değil Türk dünyası da Başbuğ biliyor, seviyor, sayıyordu ...
Hareket bütün bunları yaparken içimizden birileri Ümmet dedi hani Ümmetçiliğimiz ? Türkeş net cevapladı;
"İslâm halihazırda yüce bir dindir, İslâm'ı yaymak gibi bir gayemiz yok, Osmanlı'nın da Ümmetten neler çektiğini iyi biliyoruz, bu sebepledir ki Ümmetçi değil Milliyetçiyiz!"
Bu sefer de aşırı Türkçülük yapıyorsun diye hareketten ayrılanlar oldu, daha önce aşırı İslâmcı'sınız diye ayrılanlar vardı, şimdi de Türkçü'sünüz diye ! Dönemsel tehlikelere göre dönemsel geçişler yapılıyor ve tarih hareketi haklı çıkarıyordu!
Öyle dönemlerde öyle mücadeleler verdi ki hareket mücadele den kafayı kaldırıpta milletten oy istemeye gidemedi, 3 5 vekille memleketin bütün dertlerini üstlendi, az yetkiyle çok söz sahibiydi hareket ! Tarih 4 Nisan 1997 ! Başbuğ Türkeş kalp krizi sonucu vefat etti...Ülkücüler son Başbuğ'unu bir daha görülemeyecek bir cenaze töreniyle uğurladı.
Yine dönüşümün eşiğindeydi hareket ama bu defa bilge bir dönüşüm değil, mecburiydi ! Kurultay toplandı yeni genel başkan seçildi, Devlet Bahçeli!
Yeni kurallar geldi, beyaz çorap giyilmeyecek, sarkık bıyıklar kısalacak veya kesilecek, tesbih çekilmeyecek, daha kurumsal hareket edilecekti ...
Mücadeleler bir yere kadardı, millete gidilecek oy istenecek, yetki alınacak bu yetkiyle hareket edilecekti ki öyle de oldu tarihinin en yüksek oyunu aldı hareket %18 ... Ülkücüler şendi, mutluydu, DSP, MHP, ANAP hükümetinde 13 bakanlığımız vardı, genel başkan, Başbakan yardımcısı oldu. Her şey iyi gidiyordu ki Apo'yu asamadı hükümet, bizimkiler de bu işi eline yüzüne bulaştırdı, haklıyken haksız duruma düştüler. Bugün bile hâlâ haklılıklarını açıklayamadılar, çünkü adamlar beceriksiz!
Sonraki seçim de baraj altı kalan hareketin genel başkanı istifa etti. Genel merkez önünde nasıl bir sevgiyse artık kendini yakanlar bile oldu istifa etmemesi için, bunlara dayanamadı geri döndü ! Sonrasında Erciyes Kurultay'ını da yasakladı, Turan yalnızca kelime de kaldı, tabanla araya mesafe kondu, seçimden seçime Ülkücüler vatan kurtardı ! Dedik ki varsın bizimle arası kötü olsun, milletten oy alsın hareketi söz sahibi yapsın, memleketi AKP belâsından kurtarsın, hayır milletle de arası kötü ! Bunların döneminde hep ezilenler Ülkücüler oldu, Ülkücü memurlar hem iktidardan baskı yedi, hem genel merkezden, Ülkücü öğrenciler canlarını ortaya koydular, bir gün olsun ( Ülkü Ocakları'nı tenzih ederek söylüyorum ki onlara başka bir yazı da geleceğim ) arkaların da duran olmadı, Ülkücü esnaflar yok sayıldı!
Bunlar geldi geleli savunmadayız, her seçim Devlet Bahçeli'nin ne kadar iyi bir adam olduğunu anlatmaktan, bu soruya muhattap olmaktan yapacaklarımızı anlatamadık, her seçim daha biz Bahçeli'yi anlatırken seçim kaybettik ! Her seçim bu sefer AKP'nin önüne geçemezsek daha kötü olacak diye çalıştık, hiç bir seçim önüne geçemedik ve her defasında daha kötü oldu.
Böyle böyle geldik bugünlere, göz göre göre kendi hatalarıyla kaybettik ! O kadar mücadeleye rağmen strateji geliştiren %3, %5 oyla söz sahibi olan bir hareketi hem mücadeleden çek, hem de itibarsızlaştır sonra da oh ne âlâ hareket bizimdir de!
Mustafa Yıldızdoğan'ın bir seçim şarkısı var;
''Geçmek lâzım, geçmek lâzım,
harekete harekete geçmek lâzım!
Seçmek lâzım, seçmek lâzım,
hareketi hareketi seçmek lâzım...''
Bu şartlar da hadi geçelim harekete nasıl geçeceğiz? Hadi biz harekete geçemiyoruz, hareketi seçtirelim diyoruz, yine diyorum bunlarla nasıl seçtireceğiz?
Ama artık kararlıyız hep bir ağızdan GİT diyoruz.
Gidin gidin de Turan hayallerimiz yeniden yeşersin, Erciyes'imiz kutla dolsun, gidin efendim gidin de biz Atatürk'ün, Türkeş'in çocukları şen olsun...
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.