Vatan KIRIM’a dair Av. Namık Kemal BAYAR’la söyleşi
SÖYLEŞİ: Ahmet YEKTA
Bu söyleşi 2016 Aralık'ında yapılmıştır, vatan Kırım'ın mevcut hükümette 'yeni!' gündem olması münesebetiyle tekrar yayınlamanın faydalı olabileceğini düşündüm.
Av. Namık Kemal Bayar, 1993 yılından bu yana Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'nde aktif olarak görev alıyor. Halen Dünya Kırım Tatar Kongresi GenelSekreterliği, Türkiye'de kurulu Kırım Tatar Teşkilatları Platformu İcra Komitesi üyeliği ve Kırım Tatar Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütüyor.
Öncelikle merhaba Namık Kemal bey, nasılsınız ?
Teşekkür ederim. İyi demek adettendir. Ancak vatan Kırım, Doğu Türkistan, Türkmeneli'nde yaşananları gördükçe her Türk insanı ne hissediyorsa o haldeyiz demek daha doğru cevap olacaktır.
Bize Kırım'dan bahseder misiniz ?
Kırım İskitlerden bu yana bir Türk yurdu. Ancak Türklerin tam olarak Kırım yarımadasına egemen olmaları M.S. 6. yüzyılda. Yani Anadolu'dan çok önce Türk yurdu olmuş bir coğrafya ve on beş asırdır bu egemenlik devam etmiş.
Kırım Türk ve dünya tarihindeki bilinenin aksine çok büyük. Altın Orda ya da daha doğru adıyla Ulu Ordaİmparatorluğu döneminde Türk boyları Kırım'a tamamen yerleşmiş ve yarımada halkı Müslüman Türk unsurlar haline gelmiş.Ulu Orda'nın yıkılmasından sonra bugünkü Litvanya topraklarında doğup büyüyen Hacı Geray, Ulu Orda'nın varisi olarak Kırım'a gelmiş ve Kırım Hanlığını kurmuş. 1141 yılında kurulan bu hanlık, Ulu Orda'nın en uzun ömürlü varisi olmuş. Rivayet odur ki; herne kadar bununla ilgili bir belgeye rastlanmasa da Osmanlı'nın da varisi olmuş.
Kurulduğu 1441 yılından itibaren Kırım Hanlığı, Kafkaslardan Almanya içlerine kadar doğu ve kuzey Avrupa'nın en önemli, siyaset belirleyici devletlerinden birisi olmuş. 1476 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile olan ittifak da bu önemini daha da katlamış. Sanılanın aksine, 1476 ittifakı Kırım Hanlığının Osmanlıya bağlanması ya da bir eyalet olması değil. Bu algı, ittifakı bize hep yanlış yorumlatmış. Bu iki bağımsız devletin askeri ve siyasi alanda ittifakı belki de dünya tarihinin en uzun solukluve en iyi işleyen ittifakı. Kırım Hanlığı, esasında hem içişlerinde hem de dışişlerinde bağımsızlığını sürdürmüş.
1783 yılında Kırım Rusya tarafından işgal edilerek Kırım Hanlığı ortadan kaldırılmış. Bu tarihten sonra Kırım Türk ve Müslüman ahalisi olan Kırım tatarlarına karşı baskı ve zulümler hemen başlamış. Kırım tatarları, Rusya tarafından yapılan baskılardan kurtulmak için Osmanlı topraklarına göç etmeye başlamışlar.
Esasında bu göçlerin tamamını sürgün olarak adlandırmak mümkün. Çünkü,çok büyük bir baskı var, Ruslaştırma ve asimilasyon uygulamaları Kırım Tatarları üzerinde Rusya tarafından 1783'ün hemen sonrasında başlıyor ve bugün dahi devam ediyor. Bütün bunları karşısında Kırım Tatarları çareyi kitleler halinde ''Ak topraklar – Hak topraklar'' dedikleriOsmanlı topraklarına göç ederek kurtulmakta buluyor. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırmaya göre1783 – 1922 yılları arasında Kırım'dan Osmanlı topraklarına göç eden Kırım Tatarlarının sayısı 1.2 Milyon.
Elbette bu Göçler, Kırım da yaşayan Kırım Tatarları'nın nüfusunu azaltıyor.1783'te %96 olan nüfus oranı, 1944 %48'lere yani yarı yarıya düşüyor. Kırım Tatarlarının boşalttığı yerlere Ruslar yerleştiriliyor. Kırım'ı Tatarsızlaştırma politikası bu şekilde 1944'lere kadar işliyor.
Elbet, arada Gaspıralı İsmail beyin öğrencilerinin kısa soluklu Kırım Tatar Mili Hareketi'nin bugünlere emsal olan bir olay da yaşanıyor. Bu, 1917 yılında kurulan Kırım Tatar Demokratik Halk Cumhuriyeti. Gaspıralı'nıın öğretileri ilham alan bu devletin anayasası, bugün Kırım Tatar Mili Hareketi'nin ana prensiplerini şekillendiriyor.Bu devletin tarihteki en büyük önemi; insanlık tarhinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilen ve devletin parlamentosu olan Kurultay'da 5 kadının halk tarafından seçilmiş miletvekili olması.
Kısa ömürlü bu devletin Bolşevikler tarafından yıkılmasından sonra Sovyet Rusya Kırım'ı bir kez daha işgal ediyor. 1921-22Suni Açlığı, 1932-33 Suni Açlığı Sovyetler Birliği'nin kendisisine tehdit olarak gördüğü Kırım Tatarları ve Ukrain halkını yok etmek için gerçekleştirdiği katliamlar. 10 milyon civarında insan bu suni açlıklarda, Holodomor katliamında komünist rejim tarafından öldürülüyor. Yine 1930'larda Kırım Tatarlarının aydınları, halkın ileri gelenleriBüyükZiyalı Katliamında Sovyet rejimi tarafından idam ediliyor ve onbinlercesi Ural dağlarına sürülüyor. Bu sürgün bizim tarhimizde Ural Sürgünü olarak anlatılır.
Nihayet Rusya, 18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım'da yaşayan bütün Kırım Tatarlarını bir gecede havya vagonlarına doldurarak vatanlarından sürgün ederek Kırım'ıTatarsızlaştırma amacına ulaşmak istedi. Büyük Sürgün'de Kırım Tatarlarının %46'sı sürgün yollarında ve sürgün edildikleri yerlerde hayatını kaybetti.ResmiSovyet kayıtları çok daha az rakamlardan bahsetse de bizdeki kayıtlara göre 193.000 insan bu sürgünde hayatını kaybetti. Sürgün'ü yaşayanlardan halen hayatta olanların anılarını dinlemek dahi insanın uykularını kaçırmaya yetecek türde.
Ne var ki, Stalin Rusyasının Kırım Tatarlarına yönelik bu soykırım ve yok etme çabaları boşa çıktı. Kırım Tatarları, 1950'li yılardan itibaren Kırım Tatar Milli Hareketi etrafında, rejimin bütün baskılarına rağmen toplanarak direnişlerine, vatana dönüş mücadelelerine başladılar. Bu mücadele 1980'lerin sonunda kazanıldı ve bugün 350.000 civarında Kırım Tatarı vatana dönebildi.
2014 Rus İhlakından sonra Kırım'da neler değişti?
2014'te Rusya'nın yaptığı eylemi''ihlak'' olarak nitelendirmek bir suça hukukilik katıyor. Bu, tamamen hukukun çiğnendiği bir eylem, hukuk önünde bir suç. Bu sebeple biz buna ''işgal'' diyoruz.
İşgalden sonra Kırım'da değişmeyen hemen hemen hiçbir şey yok. Ukrayna'nın Kırım'a egemen olduğu dönemdeki özgürlüklerin, hakların hiç birinden bahsetmek artık mümkün değil. Yarımadanın ekonomisi neredeyse çöktü. 17 bini Kırım Tatarı olmak üzere 35 bin insan, Rus işgaline karşı çıktıkları için cezanlandırılmak korkusuyla yarımadayı terk etmek zorunda kaldı. Buna karşılık Rusya içlerinden 70 bine yakın şoven Rus Kırım'a yerleştirildi. Bu rakama Kırım'a yığılan 60 bin Rus askeri ve onların ailelerini eklediğimizde 3 yıla yakın sürede Kırım'a yerleştirilen Rus nüfusunun boyutlarını görmek mümkün. Yarımada adeta bir askeri üsse dönüştürüldü.
Bir yabancı uzmanın deyimiyle Kırım bugün insan haklarının kara deliği oldu.
Kırım'da neler oluyor?
Bir önceki sorunuza cevabı biraz daha açmakta yarar var. Kırım'ın işgaline karşı direnen Kırım Tatarları ve az sayıda Ukrain oldu. Putin Rusya'sıKırım Tatarlarının direncini kırabilmek için önce onlarca vaat sıraladı. Ancak biz bu vaatleri 1918 Sovyet Rusya işgalinde de duymuştuk ve sonrasında yaşanlardan ders almıştık.Kırım Tatarları, bu vaatlerin hiç birine kanmadı ve inanmadı. İşgale karşı pasif direnişimiz, işgalin hemen arkasında başladı.
Kitlesel bir hareketten çekinen işgalci güçler ilk aylarda Kırım Tatarlarına ait mahalleri ve köyleri kuşattılar. Ramazan Kadirov'a bağlı Çeçen güçler, Sırp Çetnikler, Bulgar ATAKA militanlarından oluşan çeteler,Rus birlikleri insanlarımızı abluka altına aldı. Silahsız insanlarımızı tehdit ettiler.
Devam eden dönemde,Kırım Tatar halkının efsanevi yolbaşçısı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu,Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov gibi pek çok Kırım Tatar lideri ve aktivistine Kırım'a giriş yasağı getirerek,lider kadroları Kırım'dan sürerek halktan koparmaya çalıştılar.Milli okullarımız,camilerimiz işgalci güçlerle basılarak arandı.Yüzlerce eve baskın yapldı.Şu an bile ev baskınları haberleri her hafta gelmekte.Yüzlerce insanımız gözaltında.Pasif direniş eylemleri nedeniyle para cezaları verildi.
Kırım tatar halkının özyönetim organı olan halkın oylarıyla seçilmiş Kırım Tatar Milli Meclisi hakkında sözde mahkemelerinde dava açılarak kapatma kararı aldılar.
Milli Meclis Başkan Vekili Ahtem Çiygöz ve 22 Kırım Tatarı 3 yıla yakın süredir tutuklu. Dünya Kırım Tatar Kongresi Genel Sekreter Yardımcısı Ervin İbragimov'un da aralarında bulunduğu 15 insanımız kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı ve kayıp. 9 insanımız şehit edildi.Hepsinin işkence edilmiş bedenleri bulundu.
Bugün Kırım'da insan haklarından bahsetmek mümkün değil.Ana dilinde konuşan insanlarımız sokaklarda darbe ve tacize uğruyor.Ölenler ya da kaçırılanlar için toplu dua merasimleri yasaklanıyor.Mevlana Hazretleri'nin mesnevi'si de dahil pek çok kitap yasak.Pek çok Kırım Tatarı işten çıkarıldı.Ticarethaneleri yoğun denetimlere tabi tutuluyor.Kırım Tatarı Milli Meclisi ile en ufak bir irtibatınız varsa takip altına alınıyorsunuz . Sosyal Medayda işgale karşı en ufak bir yorumunuzdan sonra evinizi FSB gelip basıyor.Kırımda olanlardan özetleyebileceğim bunlar.
Kırım'da faaliyet gösteren Kırım Tatar dernek ve basın,yayın organlarına bir baskı var mı ?
İşgalcilerle işbirliği yapan satkınlardan iseniz bir baskı yok.
Ama yok eğer işgali ve Putin rejimine karşı iseniz Kırımda yaşama hakkınızda yok.Kırım Tatar Milli televizyon kanalı ATV,Kırım Haber Ajansı,Lale Çocuk Kanalı,Radyo Meydan gibi pek çok medya kuruluşumuz bugün vatandan sürgün edildi ve Ukraynadan yayınını sürdürmeye çalışıyor.Pek çok gazete ve dergimiz ya kapandı ya da internet üzerinden faaliyet göstermeye çalışıyor.İşgale karşı bir sivil toplum kuruluşu iseniz zaten faaliyet göstermeniz mümkün değil.
Kırım bizim için ne ifade ediyor ?
Türkiye bizim için ne ifade ediyorsa,Kırım'da aynı şeyi ifade ediyor.
Türk hükümeti Kırım konusunda kendisine nasıl bir yol çizmelidir ve bunun yanında Türkiye'deki dernekler nasıl bir çalışma yürütmelidir ?
Sorunuzun ikinci kısmandan başlayarak cevaplandırmak daha doğru olacak.Türkiye'deki Kırım Tatar derneklerinin büyük bir ekseriyeti,Kırımda Rus işgalinin tanımama ve bu işgali sona erdirmek için mücadele etme fikrinde birleşerek Kırım Tatar Teşkilatları Platformunu oluşturdu. Bir iki dernek ise bunu dışında kaldı ki bir tanesinin doğrudan Rusya tarafından kurulduğunu çok iyi biliyoruz.
Türkiye'de bir araya gelen bugün itibariyle 44 teşkilat,2015 yılında Dünya Kırım Tatar Kongresi'nin Ankara'da ikinci kez Genel Kurul yapmasını sağladı.Kongreye 16 ülkeden 183 Kırım Tatar Sivil Toplum Kuruluşu 400 civarında delege ile katıldı ve kongrenin temsil ve icra organlarını oluşturdular.Esasında dünya çapında sivil toplum kuruluşlarını bu şekilde bir araya getirebilmek v etek vücut olarak mücadele kararı almak dahi Türkiye'deki derneklerimizin tarihi bir başarısıdır.
Elbette yapılacak ve yapılması gereken bir çok iş var.Bir kere,derneklerin Türkiye'de ya da dünyada Kırım'ın gündemden düşmemesini sağlaması gerekiyor.Rusya'nın yürüttüğü hibrit savaşa,propaganda savaşına karşı bugün elimizdeki en önemli kuvvet derneklerimizdir.Hem ulusal,hem de mahalli medya kuruluşlarında Kırım'ın ve Kırım Tatarları'nın gündemde tutulması derneklerimizin ana işlevi olmalı.Bu Türkiye özelinde siyasi arenada lobi gücünün de oluşmasını ve hükümete baskıyı sağlayacak.
Maalesef ki Türkiye,Rusya'ya karşı Kırım'ın işgalinden sonra başlatılan Uluslar arası yaptırımlara katılmadı.Ancak,bununla birlikte Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve Kırım Tatarları'nın haklarına sürekli olarak destek verdi.Bu aşamada Türk hükümetinin Kırım'la ilgili politikalarını oluştururken çok dikkatli bir yol izlemesi gerekiyor.Mesela,işgalcilerle işbirliği yapanların Türkiye tarafından düzenlenen hiçbir resmi ya da yarı resmi organizasyona davet edilmemesi gibi. Türkiye'nin uluslararasıyaptırımlara katılması başından beri Kırım Tatarlarının arzusu. Ama bugüne kadar gerçekleşmedi ve yakın gelecekte de gerçekçi olmak gerekirse gerçekleşmeyecek de. Türkiye, bir şekilde Kırım Tatarlarını desteklemeye devam etmeli ve edecek de. Ama bunu yaparken sahanın nabzını iyi tutabilmeli. Aksine davranışların Kırım Tatarlarının Türkiye'ye güven ve inancını kaybetmesine sebep olabileceğini iyi ölçmeli.
Bir tarafta Rusya, diğer tarafta Ukrayna Kırım bizim derken, Kırım kimindir ?
Kırım, hukuken Ukrayna'ya bağlı bir özerk cumhuriyet. Kırım'ın yerli halkı ve tarihi sahibi ise Kırım tatarları. Rusya,Kırım'da hep işgalci oldu.Ona sadece gaspçı demek yeterli.
2015 Ağustos ayında Ankara'da yapılan Dünya Kırım Tatar Kongresi Genel Kurulu'na katılan Ukrayna Dışişleri Bakanı Klimkin,''Kırım'ın Ukraya'ya Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti'' olarak döneceğini ilan etti.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko'da Ukrayna Anayasası'nın Kırım Özerk Cumhuriyeti'ni düzenkeyen bölümünün ''Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti'' olarak Parlemento'ya talimat verdi ve çalışmalar başladı.
Sanırım bu gelişmeler sorunuzun cevabını veriyor.
Avrupa Parlementosu'nda Kırım'ın hakkını Türk devletlerinin değil de, Avrupa devletlerinin savunmasının nasıl yorumluyorsunuz?
Avrupa Kırım'ın stratejik öneminin tamamen farkında. Kırım Gürcistan gibi değil.Gürcistan'ın işgali Rusya için Kafkaslarda taktik bir avantaj sağladı. Ama Rusya Kırım'ı işgal ederekhem Karadeniz'e hakim oldu, hem de Balkanlar ve Doğu Avrupa'yı tehdit edeceği bir sıçrama taşına sahip oldu. Bu ise bütün Avrupa'yı doğrudan tehdit eden bir gelişme. Nitekim, son günlerde Balkan ülkelerinde yaşanan Rusya mahreçli gelişmeler bu tehdidin gerçeğe doğru evrildiğinin de göstergesi.
Türkiye ya da diğer Türk devletleri ise bu stratejik kaybın kendileri içini tehdit olduğu algısında dahi değiller.Kazakistan'ın kuzeyinin iyi takip edilmesi, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında Rusya'nın Ermenilere verdiği iyi analiz edilmesi lazım. Ama ne Kazakiskan ne de Azerbaycan'ın Rusya'nın gerçek amacı hakkında kaygısının bulunmadığı düşüncesindeyim. Türkiye ise Kırım'ın ilk işgalinden 90 yıl sonra Yeşilköy'de kilise kuran Rusya ordusunu hatırlasa tehdidin boyunu görecek. Ama gündemi maalesef farklı.
Kırım Tatar'larının yurtdışına dönük iletişim faaliyetlerindekazandığı tecrübe, Türk dünyasının geri kalanına nasıl bir işlev üstlenebilir?
Esasında şunun altını çizmekte fayda var. Kırım Tatar Mili Hareketi, insan hakları,demokrasi,hukuka saygı ve adalet ilkeleri etrafında oluşmuş, çatışmasızlığı, pasif derinişi esas alan bir hareket. Milli hareketin tarihi oluşum ve gelişiminde evrensel insan hakları ve hukuk değerleri, insansanlık bilinci ve anlayışı hakim olmuş. Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen mücadele de bu değerler özümsenerek sahiplenilmiş ve bütün eylemin ana eksenine bu söylem hakim olmuş. Anti kominist ve anti sovyer hareketler de Kırım Tatarlarıın bu kitlesel mücadelesinden büyük güç almışlar.Saharov, İlya Gabay, Piotr Grigorenko gibi Sovyet insan hakları aktivistleri Kırım Tatar Milli Hareketi'nin hem içinde olmuşlar hem de birlikte çalışmışlar.
Tüm bu tarihi gelişim tüm dünya da Kırım Tatar Mili Hareketi'ne çok büyük saygınlık kazandırdı. Bugün dahi milli hareket bu temel prensiplerden asla taviz vermeden yürütülüyor. Dünya da bugünkü iletişim çağında Kırım Tatarlarının daha yakından tanıyor ve saygınlık her geçen gün artıyor.
Bugün, Türk dünyasının geri kalanı da bu tecrübeden faydalanmalı. Birincisi, temel değer ve felsefelerini Kırım Tatar Mili Hareketi'nin temel değerleriyle aynılaştırmalı.
İkincisi olarak, temsil organlarının güçlendirmeli ve dinamik hale getirmeli. Pek çok uluslar arası raporda yerli halklar ya da azınlıklar için örnek ve benzersiz bir özyönetim organı olarak tanımlana Kırım Tatar Mili Kurultayı ve Kırım Tatar Milli Meclisi yapıları örnek alınmalı. Esasında Kırım Tatarlarındaki bu yapılar, Türk tarihinde ve kültüründe var olan yapılar. Biz, Türk milletinin Kurultay kurumunu biraz modernleştirdik ve geliştirdik. Özde var olanı yeniden uygulamak güçlü bir temsil organı için yeterli. Buna şimdi bir de Dünya Kırım Tatar Kongresi'ni ekledik. Kongre, diaspora organizasyonlarından sorumlu olarak çalışıyor.
Son olarak, tüm bu kurumlar aynı zamanda gelecek kuşaklar için bir okul olarak düşünülmeli. Bizim seçtiğimiz yol haklı ve uzun soluklu bir mücadele. Edindiğimiz her tecrübeyi eksiksiz bizden sonraki nesillere aktarmak ise millete karşı borcumuz. Bir hürriyet mücadelesi veren diğer dalları bu bilinçle hareket etmeli.
Son dönem de Türk medyasında da birkaç gazete gaflete düşerek Kırım'ı Rus toprağı olarak gösterdi, bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir ?
Hatay'ı Suriye toprağı, Doğu Anadolu'yu Ermenistan vs. toprağı olarak gösteren yabancı gazete ve medya organları hakkında ne düşünüyorsak, Türk medyasında Kırım'ı Rus toprağı gösteren, Rusya yanlısı yapan; işgal altında eziyet çeken kardeşlerini anlamak yerine Rus turist gelsin, aman Ruslara patlıcan satalım yoksa batacağız diye haber yapan medya organları hakkında aynı şeyi düşünüyoruz.
Son olarak Kırım'daki Tatar vatanseverler nerde ve neden Kırım'da değiller, üzerlerinde bir Rus baskısı var mıdır?
Kırım'daki Tatar vatanseverlerin 350 bini şu an Kırım'da yaşıyor. Üzerlerindeki Rus baskısına, şovenist saldırılara karşı vatan Kırım'da direnişlerine devam ediyorlar. Baskı anlatılamaz boyutta. En son bir dostumuzla Kiev'de buluştuk, sohbet ettik.Vedalaşırken şöyle dedi:''Bir sonraki toplantıya katılamayabilirim. Muhtemelen hapishane de olurum.'' Bunun söylerken korku ve endişenin zerresi yoktu yüzünde. Rusya'nın kaybedeceğine inanç ise tamdı.
Maalesef ki lider kadronun ve Meclis üyelerinin bir kısmı ise Kırım'a giremiyorlar.Onlara Kırım'a giriş yasağı konuldu. Yani sürgün edildiler. Onlar, dünyanın her yerinde mücadeleye devam ediyorlar. Elbet Mekke'ye dönüş yakındır…
Vatan Kırım'ın özgürlüğünde tekrar görüşmek üzere…
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.