Topluma Hâkim Olan Linç Kültürü ve Siyasetçilerin Sorumluluğu
Ülkede ekonomiden, siyasete her şey kötü gitmeye devam ettikçe gündemi değiştirmek için yeni bahaneler ve linç edilecek yeni insanlar aranıyor.
Son 1 haftada gündemi değiştirmek için seçilen linç kurbanları Sezen Aksu ve Sedef Kabaş oldu.
Sezen Aksu 5 sene önce söylediği bir şarkıda geçen 'Selam söyleyin o cahil Havva ile Âdem'e'' sözü için İslam'a hakaret etmekle suçlandı.
Sedef Kabaş ise sosyal medya hesabında yazdığı bir atasözü yüzünden Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı.
Aslında iki konuda da konuşulacak, mevzu olacak bir şey yok. Biri şarkı sözü, diğeri atasözü.
Dünyadaki tüm hukuk devletlerinde hiçbir sanatçı yazdığı bir şarkı sözünden linç edilmez. Hiç kimse yazdığı bir atasözü yüzünden tutuklanmaz.
Çünkü biri şarkı sözüdür, diğeri atasözü. Biri sanattır, diğeri dilimize yerleşmiş, sözlü edebiyat
Ancak Türkiye'de bir fikir beyanı bile sayılmayacak şarkı sözleri ve atasözleri sanki ciddi bir fikir beyanıymış gibi değerlendirilip ciddi bir mesele olabiliyor.
Bunun nedeni toplumda son 20 yıldır yerleşen linç kültürüdür.
Sosyal medya normalde güzel bir şey ama Türkiye'de linç kültürünün merkezi oldu.
Herkesin elinde bir telefon, canı kimi isterse onu linç edebiliyor.
Haddini bil Sezen Aksu
Haddini bil Sedef Kabaş
Herkese bir had bildirme, herkese bir ayar verme modası var.
Bunların hepsi avuç içi kadar bir telefonla yapılıyor ve insanlar bir telefon tuşlarıyla baskı altına alınabiliyor.
Peki ya bunları yapanlar kimler?
Bir kısmı paralı troller, bir kısmı da sıradan insanlar
İkisinin de ortak yönü hiç pişmanlık duymaması.
Lafını söylüyor, linç ediyor sonra da telefonunu yanına koyup işine gidiyor, yemeğini yapıyor, hayatına devam ediyor.
Bu normal bir ruh hali değil. Bu hem psikolojik bir rahatsızlık hem de ahlaksızlık.al
Bu anormal durumu yaratanlar kimler? Tabii ki ülkeyi yönetenler.
Siyasetçiler sadece siyasetçi değildir. Aynı zamanda topluma örnek olan, toplumun kendisine rol model olarak aldığı insanlardır. Çünkü siyasetçiler de sanatçılar gibi, yazarlar gibi, sporcular gibi toplumun gözü önünde olan insanlardır. Bu yüzden söyledikleri her şey, kullandıkları üslup toplumu da etkiler.
Ülkenin başında olan Cumhurbaşkanı Cuma namazında eline mikrofon alıp ''Hz. Âdem ile Havva anamıza dil uzatanın dilini kopartmak görevimizdir'' derse insanlar tabii ki bir sanatçıyı söylediği bir şarkı sözünden dolayı linç eder.
Bir Cumhurbaşkanı her fırsatta muhalefete cibilliyetsiz, hain, terörist derse insanlar elbette fikir ayrılıklarından dolayı birbirlerine hakaret ederler.
Cumhurbaşkanı'nın neden böyle bir üslup kullandığı çok açık. Geçmişte kendisini üslubu yüzünden eleştirenlere ''Benim siyaset tarzım budur'' demişti.
Yani Cumhurbaşkanı toplumu kutuplaştırmayı, kaos yaratmayı bir siyaset tarzı olarak görüyor. 20 yıldır bu siyaset tarzını da istikrarlı bir şekilde sürdürdü.
Ancak bu böyle devam edemez. Toplumun sevdiği sanatçıları sanatı yüzünden linç ederek, muhalif herkesi tutuklayarak bir yere varılamaz.
Bir ülkede sanatçılar özgürce sanatını yapamıyorsa, yazarlar istediğini yazamıyorsa o ülkede gelişim olamaz.
Bir ülkede cahil kalabalıklar, aydın kesime haddini bildirme yarışına girdiyse o ülkede fikir özgürlüğü olamaz.
Sezen Aksu haddini bilsin, Sedef Kabaş haddini bilsin. Peki, kim konuşsun? İki lafı bir araya getirmekten aciz, vasıfsız insanlar konuşsun.
Hayal ettikleri Türkiye işte bu
BARIŞ ATAGÜN
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.