TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?
Seçimlerden önce duruma şu partinin veya bu ittifağın gözlüğünden değil de, veriler üzerinden bakan herkesin hemfikir olduğu bir konu vardı:
Kazanan kim olursa olsun, ekonomik açıdan çok ama çok sıkıntılı bir dönem ile karşı karşıya olduğumuz.
Ve maalesef böyle düşünenler haklı çıktı.
Millet İttifakı'nın kazandığı takdirde, ekonomik açıdan Türkiye'yi bekleyen büyük bunalımla baş edebilecek bilgi ve birikime sahip kadrolarının var olup olmadığı sorgulanırken, seçimin galibi eski ve yeni hükümet olunca atılması gereken adımlar ve çözülmesi gereken problemlerle yönelik ciddi bir planlarının olmadığını görmek konuyu dikkatlice takip eden birçok kişiyi hem hayal kırıklığına uğrattı, hem de şaşırttı.
Belki bazılarınız "Ne yani Cumhurbaşkanı'nın birden söylediklerini unutup tersini uygulayacağını mı sanıyordun?" diye sorabilirler.
Açıkçası; Evet!
Durumun vehameti ve önemini dikkate alarak böyle yapacağını umuyor ve düşünüyordum.
Bir kere herkesin kabul etmesi gerekiyor ki, bu sarayın ilk ters dönüşü olmazdı. Zaten ne derse desin, tek kelimesini sorgulamadan alkışlayan bir çoğunluğu var ve hali hazırda seçimleri de kazanmış…
„Allah affetsin, kandırıldık, yanıldık, helalleşelim…" gibi sözlerle daha rasyonel, yani akılcı, bir ekonomi politikasının önünü açarak Mehmet Şimşek'in ünlü rasyonelliğe dönüş çağrısının „…sayın Cumhurbaşkanımızın da takdir ettiği gibi…" bir cümle ile başlamasını sağlayabilir, felakete sürüklenmek istemiyorsak yapılması elzem olan reformlara çok daha sağlam bir meşruiyet kazandırabilirdi.
Ama şimdi her ne kadar herkes sayın Şimşek'in 'rasyonel zemine dönüş' ile Kavcıoğlu'nu muhatap aldığını söylese de, hepimiz irrasyonel zeminin asıl kimin tarafından oluşturduğunu gayet iyi biliyoruz.
Ve sarayın tavrı ve son açıklamaları da hatanın gerçekten anlaşılmış olduğunu ve durumun ciddiyetinin kavranıldığını göstermemekte.
Ragıp Soylu'nun kaleminden middleeasteye.com isimli sitede yayımlanan makaleye göre1 seçimlerden önce saray ve Mehmet Şimşek defalarca buluşmuşlar ve bu görüşmelerden birinde Şimşek saraya elindeki tüm verileri kapsayan bir sunum yapmış. Erdoğan bundan hiç hoşnut olmayarak buna gerek olmadığını, Şimşek'in sözünün kafi olduğunu defalarca söylese de, Şimşek 'Verileri bizzat görüp neler olup bittiğini kendiniz anlamanız gerekli' diyerek verileri göstermekte ısrarcı davranmış.
Yani bütün bunları okuduktan sonra Mehmet Şimşek'in daha bir kayıtsız şartsız söz sahibi olacağı bir reform süreci beklerdim ama gerek ikinci turdan sonra kısa da olsa Mehmet Bey'in isminin resmen telafuz edilmeyerek geçen süre, gerek Merkez Bankası Başkanı'nın kim olacağına dair belirsizliğin daha da uzun sürmesi, gerekse Kavcıoğlu'nun yeni görevi ve hala faiz konusunda bir açıklama yapılmamış, yeni bir adım atılmamış olması direksiyona oturtulan, oturan Şimşek'in gerektiği ve istediği kadar da 'bağımsız' olmadığı izlemini yaratıyor. Ve bu belirsizlik de ekonomiye güveni ve güvenle beraber yurtdışı yatırımcılarının gelmesini engelliyor.
Böyle bir ortamda iki akşam evvel saraydan böyle bir açıklama geldi:
„Bazı arkadaşlar "Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor" gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama hazine ve maliye bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası'yla atmasını kabullendik, "Hayırlı olsun" dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik."
R. T. Erdoğan,
13 Haziran 2023, KKTC ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşü
Açıklamanın bu kısmı sanki biraz 'Ya aslında ben de inanmıyorum ama arkadaşlar çok ısrar ettiler, bu şekilde başaracaklarını söylediler. Madem öyle ben de bıraktım ama gerekirse buradayım ve müdahale ederim.' tadında gibi.
Şunu herkesin kabul etmesi gerek;
Türkiye uzun yıllardır kendi imkanlarının çok ama çok dışında hareket ediyor, çok dışında yaşıyor.
Bu kadar borca dayalı cömertliğe bir gün fatura kesileceği zaten kesindi.
Dolayısıyla ekonomiyi tekrar rayına yerleştirmenin ağır bedeli olacak.
Faizler artması gerek, faizler artarsa iç talep ve yatırım düşecek, belki birçok kurum maalesef küçülmeye veya iflasa sürüklenecek vesaire, vesaire… Yani zor günler kapıda.
Bu kadar olumsuz ekonomi iktidarı da olumsuz etkiler. Gerçi bence bu muhalefet olduğu sürece sarayın asla siyasi endişe duymasına gerek yok ama yine de popülaritesine kaybetmemek için bir noktadan sonra reformlara müdahale edip onları etkisiz hale getirir veya zorlaştırır mı?
Mesela bir gün çıkıp „Ya bakın o kadar ısrar ettiler, biz de madem çok istiyorsunuz o zaman deneyin dedik. Ama gördüğünüz gibi tek sonuç yıkım, iyiye giden bir şey yok, onun için biz başından beri doğruyu söylediğimiz gibi ‚Nas-Ekonomisine' devam ediyoruz…" tadında bir beyan duyabilir miyiz?
„…"Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor" gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım…" ifadesinden böyle bir beyana ihtimal vermek çok mu abes veya art niyet olur?
Eğer yanılmıyorsam, ileride böyle bir çıkışın maaliyeti ödenemeyecek kadar yüksek olur, şimdiden uyarayım.
Günümüzde bile Türkiye'ye kalan tek çıkış yolunun İMF olduğunu iddia edenler var, ki ben bunlara inanmıyor ve kasıtlı bir yıprandırma kampanyası olarak algılıyorum. Ama bu tür yorumların 'bu şekilde devam edilirse' veya 'yeterli kararlılık gösterilmezse' diye başlayanlarını da maalesef yalanlayamıyorum.
Ve şu bilinmeli ki IMF bizim gibi ülkelerle hiçbir zaman masada sadece 'ekonomi'yi tartışmaz.
'Toplumsal reformlar' ister ve bunların bedeli ağır olur.
Lanet olası 'İkiz Yasaların' ne zaman imzalandığını ve kimler tarafından meclisten geçirildiğini unutmayalım. Gerçi dönemin Başbakan Yardımcısı MHP Genel Başkanı'nın o yasaları imzalamaya çok hevesli olduğunu ve onun için krizden önce imzaladığını iddia edenler var.2 Ama o dönemin şartlarında bize ne kadar ağıra mal olan (ekonomik açıdan demiyorum, olayın ekonomik boyutu toplumsal boyutuyla kıyaslandığında çok da kayda değer değildi.) İMF'nin, bugün %10'a varan bir etnik kürtçü parti seçmeni ve iddialara göre 5 ile 13 milyon arasında sığınmacı sayısı ile, bize nelere mal olabileceğini düşünmeyi size bırakıyor ve sadece soruyorum:
Tehlikenin farkında mısınız?
Hazır 2001'lere gitmişken sarayın açıklamasının diğer kısmına da gelelim.
„Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6'ydı, enflasyon da 6,2'ydi. O zaman yine bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakan'ımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman 'düşük faiz, düşük enflasyon' teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum."
R. T. Erdoğan,
13 Haziran 2023, KKTC ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşü
Biliyorum, hala bir çok kişi 15 Temmuz'a kadar MHP Genel Başkanı'nın 'muhalif' olduğunu düşünenler var ama aslında kendisi ta 57. Hükümet'e ortakken bile AKP'nin tek başına iktidara gelebilmesi ve sonra da tek başına iktidarda kalabilmesi için gereken her şeyi yaptı.
Dolayısıyla şu 'düşük faiz, düşük enflasyon' AKP'nin ekonomi politikasının değil, 57. Hükümet'in IMF ile yaptığı sözleşmenin eseridir. Sonra bu sözleşmenin ağır faturasını 57. Hükümet olarak çektiler ve tam ekonomik reformlar olumlu etki göstermeye başlayacakken bir 'erken seçim kararı' sayesinde AKP iktidara geldi, getirildi ve reformların tüm meyvesi gümüş tepsi ile kendi kucaklarına düştü.
Yani 'bu düşük, faiz düşük enflasyon' bedelsiz elde edilmedi.
Türk halkı ağır bedel ödedi, AKP 'Benim başarım' diye üstüne kondu.
Ve bugünümüz 2001 öncesi ile kıyaslandığında 2001 çok masumane kalıyor.
Yani eğer düşük faiz, düşük enflasyona dönmek istiyorsak, ödememiz gereken bedel çok daha büyük olacaktır.
Bunu ya biz, kimsenin dayatması olmadan, sırf ekonomik olarak ödeyeceğiz.
Ya da burnumuzun doğrusuna gidip, kaçınılmaz olan ekonomik bedellerle beraber, bir de bize dayatılan milli bütünlüğümüzü tehdit eden toplumsal bedellerle beraber ödeyeceğiz.
Lütfen bunu evvela herkes idrak etsin, sonra bana 'Bayrak inmez, Ezan dinmez' edebiyatı yapsın.
1 Bakınız: Turkey: How Mehmet Simsek convinced Erdogan to drop his low interest rate policy, Ragıp Soylu, middleeasteye.com, 13 Haziran 2023
2 Bakınız: İkiz yasalar (İhanet yasası) nedir? Kaç yılında imzalandı, Milli Gazete, 14 Haziran 2021
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.