Sözüm bir yerlere çarpıp geri dönecek yine. Toprağa, suya, dağa, taşa ve deli deli esen rüzgârlara. Hızlandıkça yamaçlarda katılaşan, âdeta duvardan setlere dönüşen rüzgârlara... Önce bir şeyler akacak tepemden topuğuma, tane tane, çiy gibi... Metalden yağmurlar yağacak saçlarıma. Sonra o yağmurlar ter misali boncuk boncuk akıp gidecek benden. Üzerimde hiçbir şey kalmayacak tenimdeki ger...
Elli dördüncü baharımı görmeye gittim, doğduğum topraklara. Yanımda kardeşlerim anam ve manevi kardeşliğe seçtiğim arkadaşlarımla birlikte. Çocukluğumun ilk yıllarında suyun şarkısını dinlediğim topraklar her daim çeker beni. Düşlerimde tam bu derenin kıyısındaki küçük bahçeye eski köy evlerinin aynısını yapıp, yaşlılığımda derenin akışındaki melodileri dinleyerek o son günü beklemek var...