Hızlıca dışarı çıktı, akşam saatleriydi, kapının sesini duyduğum gibi peşinden yürüdüm. _Selin dedim nereye böyle? Çabuk eve dön! _ Geliyorum baba, telaş yok dedi._ Hayır, telaş büyük, geri dön! Koşuyorum bunları söylerken. Nefesim kesiliyor, ağlamak istiyorum, kızım nereye koşuyor böyle? Bilmiyor mu dünyamızın artık çekilmez, rezil bir hâle geldiğini. Hastalıklarla boğuşuyoruz yavrum, g...
Telif Hakkı
© Nazmi Sancar Yıldırım
yalnızlığın saati daha vurmamışken üçekesilmiş sokak sesleri şehrin uyuduğunu sanıyorlareksik çocuklaroysagözlerinin önünde upuzunderin bir çizgide yürüyorlar gerçeğin saçlarınıhiç örmediğin içintutuyorsun elinden bütün riyalarınzaman da bileniyor bıçak gibiah yaşamakyorulur mu güzelekırılmış bir salıncak babasından imzalı karnekirpiğine oyalanmış esrik bir türküçok sonrasandıklarda...
bir oyunda
şiirimi saklasın çocuklar
yüzümden dökülen bin parça
yağsın kar -uzun uzadıya say
gözlerim görmesin varsın
sevildiğinizi bilsem yeter bana
içimi yılmadan çeken dağlar
Kızım İlbilge, sana derim dinle!
Fitne, fesadı bil de uymayasın.
Sözüm bir dinle, dahi iki anla!
"Sözdür" dedin mi mümkün caymayasın.
Çocuk feryadı değdi "İmdat" diyen çağrıya
Nasıl dayansın kuzum böyle derin ağrıya
Ninni söyler şiirim yitip giden yavruya
Oralardan sesimi duyuyor musun Halep?
ağlamasını bilir bizim çocuklar
annemizin üzerimize örttüğü yorgan gibi
sıcacıktır gözyaşları
vakit hasrete durur
gecedir, ayazdır, soğuktur
saklar karanlık hıçkırıklarını
sesleri boğuk boğuktur
kurnası kırık çeşme ile yıkadım yokluğumu
çok damla düştü varlığıma boş yere
tarla yeridir dünya dediğin
ölüm soluyan başakların benzi soluk
hasat vakti payıma düşen yığınla nefessiz ciğer
kavgamın vergisi bir ölü çocuk
başı kopuk, gözleri hala ağlamaklı
Telif Hakkı
© Nazmi Sancar Yıldırım