ŞİMDİ BİR GÜNEŞİN BATIŞI GİBİ Ülkücüler eskiden İLKESİ ve ÜLKÜSÜNE göre duruş sergilerdi. Ülkücülük (paha) değer biçilemez bir onurdu. Şan, şöhret, para, pul, makam, mevki hiçbir güce eğilmezdi. Sayları az, ama marka değerleri, kaliteleri çok yüksekti. Şimdi ayağa düştü. Ülkücülük artık kimsenin umurunda değil, neredeyse herkes konumuna göre duruş sergiliyor. Durumuna göre iyi, dur...
VER PARAYI BUL KARAYI Son 10 yılı kapsayabilen ve güncel sayılabilen istatistiki veriler Türkiye'deki okur ortalamasında romanın %33 , öykünün %27'lik bir payının olduğunu göstermektedir. Geriye kalan oranları tarih, deneme, siyaset, sosyoloji, psikoloji vesaire oluşturmaktadır. "Türk edebiyatında roman ve öykü türündeki yeğin okuma oranlarının esas belirleyicileri kadın okurlarımızdır."...
Kaldı mı cevapsız kaldı mı söyle
Başlara sorduğun soru Mustafa?
Cevapsız yaşamak kolay mı böyle
Gördün mü zorluğu, zoru Mustafa?
Meydanın dört bir yanını aydınlatmak için kurulan büyük meşaleler tutuşturulmuştu. Karanlığın çökmesi ile evlerinden çıkan halk yüzünde gülücükler ve kendi ürettikleri sloganları haykırarak meydana doğru ilerliyordu, artık. Bugün önemli bir gündü. Tam 32 yıl önce bugün özgürlüklerini kazanmışlardı. Şenliğe her yıl olduğu gibi bu yılda katılmayan tek isim yaşlı Boarte idi. Huysuz bir yapı...
Menfaatçi tipleri "birazcık" anlatalım,
Bir arsız kodamanın kulağın çınlatalım,
Sağır olmayanlara sözümüz dinletelim,
Ünleyelim, dinleyin! Bel aşağı durumlar,
Haktan uzak yorumlar, yıktı çoğu kurumlar.
"Azgın muhalif" demişsin arkamdan,
"Muhalif" tamam da, "azgın" sülalen!
Hıyara özenip tatma sirkemden,
Turşuluk hıyorto, "bezgin" sülalen!
Türkmenistan televizyonunda izlemiştim. Yüzlerce aksakallı adam ayağa kalkıp devlet başkanı olacak diktatörü alkışlıyorlardı. Türk kültüründe aksakallı yaşlılar bilgelikle özdeşleştirildiğinden bir diktatöre yönelik bu abartılı sevgi gösterisine anlam verememiştim. Sonradan öğrendim. Meğer bu yaşlıların hepsi devlet memuruymuş ve görevleri de sadece diktatörü dakikalarca ayakta alkışla...
Telif Hakkı
© Bülent Yılmaz @ tahtaPod.com | Tüm hakları sakldır
Toplum, sanki sürekli olarak bir risk altındaymış gibi korkutularak, bu tehlikede olma duygusu topluma empoze edilerek -sürekli- bir korku kültürü oluşturulabilmektedir. Bu korku kültürü. Bu korku kültürü sayesinde de toplum, kendisini sürekli gerçek sandığı -ancak çoğunlukla sûni- riskler ile karşı karşıya olduğunu düşünür. Hal böyle olunca bu kültür,bir süre sonra topluma yerleş...