GÖNĞÜL DAĞI DİYEMİYEN NEŞET'İ SAHİPLENMESİN!
Efendim, göğnümüzü göğçe tasvir eden engin insan Neşet Ertaş, bizim Neşet Ağa Hakk'a yörüyeli hayli zaman oldu. Bu zaman zarfında hakkında çok söz ettiler.
Çalışmalar birbirini kovaladı. Kimisi bildi de bildirdi; kimisi de bilmeden bildim dedi, bildirmeye kalktı. Neşet'i bilmeyen Neşet anlattı, boz görmeyen, yoz bilmeyen, sapa samana dokunmayan, kerpiç damda kamış altında yatmayan, şorak suvaklı kara örtü dama sırt yaslamayanlar Neşet'i anlattı.
Biz Bozkır bebeleri, omzunun bi yannı düşük olan gara suratlı uşaklar, güneşin bozu köz ettiği yerde yaşayanlar da ancak Neşet'e üzülüp durduk. Kaybettik dedik. Evel diner idik gene dinedik... Neşet öldü diyemedik; "yoruldu getti" dedik...
Amma bir furya koptu. Harman yerinin talazı gibi bir afat. Evet bir afat bu çünkü bize ipey zarar verecek bir talaz... Biz, bizi; bizden olanı görmeyince, görsetmeyince köye giren cingan hesabı bizi başkaları deşirecek.
Birtakım sol neşriyatta, sola yatkın televizyonlarda, sola tutkun aydınlarda aşırı bir Neşet düşkünlüğü göze çarpıyor. Sanki Neşet, sol cenahta yetişmiş, fraksiyonlarında yer almış, eylemlere methiyeler düzmüş, kökü de zaten buradan gelen bir sanatçı gibi yansıtılıyor. İşte bizi rahatsız etmesi gereken budur.
Efendim Neşet'in kaynağı köydür. Köyü Abdal köyü... Abdal dediğin ne? Türkmen'in hası. Alevi Bektaşi kültürü içinde Türk Halk Kültürü'nü ases haliyle mıhafaza edendir Abdal. Buz gibi Türk'tür Abdal. Dîvan'a karşı, Farsî'ye karşı Türkçüdür Abdal. Garip'tir Abdal Neşetçe... Fahırdır, fıkaralıkla yoğrulandır. İki dönüm tarlası dahi yoktur da deşirir mecbur kalınca. Bozkırın sert bağrında, boz renginde sanat yapar Abdal. Töresi vardır, töresinin işlediği yöresi vardır Abdalın. Ağlendirir milletti amma hep bir yanık, hep bir buruktur...
Şimdi bizi anlatmak kolay, bizi anlatmak hoş; lakin bu hoşluğu yapmadık mı ki daha dün Neşet'i yeni tanıyanlar "filozof, aydın" gibi kelamlarla onu anlatmaya kalkar?
Neşriyatta sözü geçen, kalemi çizen böyüklerimden istirhamımdır: Neşet'i "Alaman ilinde hapishanelerde güneşi doğmazken" dahi dineyen bizler; havalandırdığı bozlaklarda bozkırın kaderimize yazdırıp alnımıza vurduğu bozluğu anımsayan bizler, bozkırın bozkurt nefesli balaları olan bizler; dünün Moskof kâbeli böğünün liboş sesli çakallarına Neşet Ağa'mız yedirmiyek.
Deli
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.