ÖLÜM
Güneş, son nefesini vermek üzere,
kaydı penceremin önünden aşağı.
Nazlı gelin edalı, akşam karanlığı,
Olmayacak sabahın habercisi mi acep?
…
Ölüm, sanki karşı kapının arkasında,
Göz kırpıp kırpıp kaçıyor bana,
Hem arzulayan, hem naz yapan
Bir sevgili misali, içimi yakıyor.
…
Şıngır mıngır bir sedye sesi koridorda,
Belki bir yaşam geliyor, belki de gidiyor.
Bir telaş ki ama ne telaş
Uçuşuyorlar sanki, başucumda sedyeler.
…
Haydi git öteye, ne olur ölüm!
Yarın oğlumun yaş günü de var.
Karım gelecekmiş ziyaretime,
İnce parmaklarıyla sarılmış
Sarma getirecekmiş bana;
Kokusuna hasret, nefesine muhtacım.
Bırak beni ölüm bir sabahlık kadar.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.