ZULME AÇIK MEKTUP
Zulmün ebedî saltanata erer sanırsın
Bir zulüm göster ki, milleti ebedî sarsın
Göster ki şu dünyada varmış bir esaret
Diyelim, şu volkanları zapt etti nihayet
Bir aşağılık kuşatma, bir sinsi hüner
Asırlık bir namusu, kirletecekmiş meğer
Onca zaman süzülmüş ufkunda göklerin
Şu nam-ı ayça, indirilirmiş, bakın, seyredin!
Zannetmem umman ile gökler bir olsa
İttifâkla tüm alem, şu etrafa toplansa
Bir dirhem istiklâlini vermez bu millet
Ama sen yine de herkes gibi niyet et!
Hak, adalet ve şeref, eşit değilmiş güce
Demek gücü elinde tutan zulmetmiş, yüce
Ancak bu hesabı tutan bir melek var, olmalı
Gördüm: Türk'ün şanlı evladı vurdu onları
Mâzisi kahramanlıklarla kaynayan milleti
Demek sahipsiz bellemek, böyle kolay idi
Her karışını kanımla beslediğim memleketi
Ne yazık! Parçalayacakmış, bir sırtlan ve tilki!
Durdum, sessiz ve sisli bir akşamın ortasındayım
Sanki istilânın kifayetsiz zulmünde, feryattayım
Seyrettim, serin toprakların bağrında et yığınları
Parçalanmış mı dersin? Türk'ü parçalamak arzuları?
Devşirilmiş, bir sürücesine dünyanın her yanından
Koşup, salyalar akıtarak, donanmış gelene bak!
Sonra çıkıp Çanakkale mabedinde, Dur Yolcu diyene
Yedi düveli Anadolu yaylasında, boğup, dövene bak!
Lâkin, yâd etmen içindir, bunca beşeri zulmet
Anlatıyorum ki sende aklınla mukayese et
Yarın çok geç olur kaçmak için, bulunmaz diyara
Bir açık mektup bu, dikkat et, bunca söz sana!
Öyleyse, Edirneyi tut evladım, balkanlara doğru yürü
Bastığın yer toprak ola, Manastır, Niş ve işte Sofya
Diyen Orhan adlı Türk evladını, muhakkak deden bilir
Halbuki oğlu Murad Sultan, Kosova da epey sevilir!
Hem öyle sevilir ki, yüz binden fazla bir haç ordusu
Toplanmış meydanda, karşılamak için, bekliyor onu
Üstelik nasıl bir sevgi, herkes orada, Muradın iki misli
Ama o meydanda, onca herif ki sekiz saat dayanabildi...
Tuna nehri kıyılarında, Niğbolu'nda karşı karşıya
Geldik zulümle yeniden, ve hindu, yamyam ve belâ
Tam yüz otuz bin kişiydi, o dehşetli, gaddâr kıyamet
Ancak başlarıyla beraber koptu, kesildi haçlı zulmet
Germenlerin gazına gelen, Macar uyduruğu
Elçiye zevâl edip, vurdu Behram Çavuşu
Arkasından Kanunî, oturup Mohaç Ovasında
İntikâmlar demleyip içti, Belgrad kapısında.
Deniz tanrısı neptün yahud Andrea Doria,
Preveze'ye gelmiş, üç yüz bin donanmayla
Duymuş, hemen kükremiş, bizim Barbaros
Ne de olsa ziyareti pek sever Kaptan-ı Derya
Harb-î umumî denilen, belânın pençesinde
Az mı hırpalandık, yurdumu vermem diye
Sönen bir ışık sandın, yanıldın, batan güneşti
Her güneşin batması çünkü, doğmak içindi...
Anıl Kunt
11.02.2018
Asırlık bir namusu, kirletecekmiş meğer
Onca zaman süzülmüş ufkunda göklerin
Şu nam-ı ayça, indirilirmiş, bakın, seyredin!
Zannetmem umman ile gökler bir olsa
İttifâkla tüm alem, şu etrafa toplansa
Bir dirhem istiklâlini vermez bu millet
Ama sen yine de herkes gibi niyet et!
Hak, adalet ve şeref, eşit değilmiş güce
Demek gücü elinde tutan zulmetmiş, yüce
Ancak bu hesabı tutan bir melek var, olmalı
Gördüm: Türk'ün şanlı evladı vurdu onları
Mâzisi kahramanlıklarla kaynayan milleti
Demek sahipsiz bellemek, böyle kolay idi
Her karışını kanımla beslediğim memleketi
Ne yazık! Parçalayacakmış, bir sırtlan ve tilki!
Durdum, sessiz ve sisli bir akşamın ortasındayım
Sanki istilânın kifayetsiz zulmünde, feryattayım
Seyrettim, serin toprakların bağrında et yığınları
Parçalanmış mı dersin? Türk'ü parçalamak arzuları?
Devşirilmiş, bir sürücesine dünyanın her yanından
Koşup, salyalar akıtarak, donanmış gelene bak!
Sonra çıkıp Çanakkale mabedinde, Dur Yolcu diyene
Yedi düveli Anadolu yaylasında, boğup, dövene bak!
Lâkin, yâd etmen içindir, bunca beşeri zulmet
Anlatıyorum ki sende aklınla mukayese et
Yarın çok geç olur kaçmak için, bulunmaz diyara
Bir açık mektup bu, dikkat et, bunca söz sana!
Öyleyse, Edirneyi tut evladım, balkanlara doğru yürü
Bastığın yer toprak ola, Manastır, Niş ve işte Sofya
Diyen Orhan adlı Türk evladını, muhakkak deden bilir
Halbuki oğlu Murad Sultan, Kosova da epey sevilir!
Hem öyle sevilir ki, yüz binden fazla bir haç ordusu
Toplanmış meydanda, karşılamak için, bekliyor onu
Üstelik nasıl bir sevgi, herkes orada, Muradın iki misli
Ama o meydanda, onca herif ki sekiz saat dayanabildi...
Tuna nehri kıyılarında, Niğbolu'nda karşı karşıya
Geldik zulümle yeniden, ve hindu, yamyam ve belâ
Tam yüz otuz bin kişiydi, o dehşetli, gaddâr kıyamet
Ancak başlarıyla beraber koptu, kesildi haçlı zulmet
Germenlerin gazına gelen, Macar uyduruğu
Elçiye zevâl edip, vurdu Behram Çavuşu
Arkasından Kanunî, oturup Mohaç Ovasında
İntikâmlar demleyip içti, Belgrad kapısında.
Deniz tanrısı neptün yahud Andrea Doria,
Preveze'ye gelmiş, üç yüz bin donanmayla
Duymuş, hemen kükremiş, bizim Barbaros
Ne de olsa ziyareti pek sever Kaptan-ı Derya
Harb-î umumî denilen, belânın pençesinde
Az mı hırpalandık, yurdumu vermem diye
Sönen bir ışık sandın, yanıldın, batan güneşti
Her güneşin batması çünkü, doğmak içindi...
Anıl Kunt
11.02.2018
Yayınımıza abone olun
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.