DUR DİYEBİLECEK MİYİZ?

Ülkücüler olarak bu kötü gidişe dur diyeceğiz..
Ülkücüler üzerinden koltuk davası verenlere dur diyeceğiz.
Bizi biz olmaktan çıkaran paramparça bölen anlayışla dur diyeceğiz.
Ülkücüler olarak esas kavga yeni başladı.
Çok büyük bir oyun bu.
Bir yandan Türk milletinin sigortası ülkücüler ayak oyunları ile saf dışı bırakıldı diğer yandan  parçalandı.
12 Eylül amacına daha yeni ulaştı. 12 Eylül amacına ulaşırsa bu işten en çok ihtilalin destekçisi emperyalist güçler  de amacına ulaşmış demektir.  Bize düşen bu oyunu BOZMAK...
Ama nasıl?
İşin can alıcı noktası bu.
Bu oyun nasıl bozulur?
Pis bir oyun.
Oyunun kurucuları çok akıllı. Her türlü tezgah altı oyun var bu adamlarda.
Biz ülkücüyüz tezgaha düşmeyiz demeyin sakın. Bu ülkede en çabuk kandırılan grup ülkücüler. Yeter ki birileri vatan millet bayrak din desin bizim cenaha yeter inanın.
Bizim için sevgide de nefrette de sınır yoktur. Seviyorsak güveniyorsak sınırı tanımayız. Bu durumda nasıl bu oyunu bozacağız?  Sadakat terörü yaşıyorsak bu gün bunun tek sebebi bu kayıtsızlık değil mi?
Sadakati davaya olmayanlar bu gün milli mutabakat hikayesi ile avunuyorsa iyi düşünmek gerek.
Nasıl bitecek bu ıstırap?
Öyle sloganlarla olmuyor bu iş.
Bir şekilde güç olmak zorundayız.
Örgütlü bir hareket olmalıyız.
Samimi olmalıyız.
Uyanık olmalıyız.
Daha bir günlük gazeteyi haftalık bir dergiyi adam gibi yaşatamayan bizler neyi nasıl durduracağız?
Sadece dünü anlatarak olmuyor yaşadık gördük.
O zaman yeni bir ruh ile yeni bir yol çizmeliyiz.
Bilmem anlatabildim mi?

KURTUN ayağına diken batmış. Dağda acıdan inleyip duruyormuş. Yoldan geçen çakala seslenmiş dikeni çıkarıversin diye. Çakal :
- Sen kurtsun, ben senden korkarım demiş. Ancak ayağını bağlatırsan çıkarırım.
Çakal , dikeni çıkardıktan sonra ayağını çözmeden savuşmuş.
Kurt, biraz sonra oradan geçen tilkiye ayağını çözdürtmüş. Doğru inine girip karısıyla yavrularına:
- Haydi, demiş, buradan göçüyoruz.
- Niçin, diye sormuş ailesi.
-Çakalın kurt ayağı
bağlayıp, tilkinin çözdüğü yerde duramam da ondan, demiş ...


Doğan Ay