İHVANCI PRİZMA VE LİBYA TEZKERESİ

ihvan

Hava bir cinayet silahı gibi soğuk. Arabamı Bafra'da bir parkın kenarına çekmiş cep telefonumdan haberleri okuyorum. Gökyüzü kararmış, çirkin bir suratla ağlar gibi yağmur döküyor. Telefonu kapatıp ince ince yağan yağmuru izlemeye başladım. Biraz ileride bir çöp konteynırı var. Yarım saat içinde iki kadın ve bir yaşlı adam gelip çöpleri karıştırdı. Onlar çöpü karıştırırken insanlar umursamaz bir tavırla hiç bakmadan yanlarından duygusuz birer nehir gibi akıp gittiler. Manzara içimi acıttı. Utandım. Kadınlardan biri üzerinde ince bir kazak başını iyice omuzlarının içine çekerek çöpten bir şeyler alıp elindeki poşete attı. Sonra mezarlık gibi gözleriyle etrafa utangaç bir bakış atıp uzaklaştı. Elimdeki cep telefonunda okuduğum haberlere baksanız Libyaya asker gönderiyoruz, aleme nizam veriyoruz. Dünya çöpten karnını doyuran Türkler karşısında çaresiz! 

Tekrar cep telefonumdan haberlere dalıyorum. Şok bir haber. "İranın kılıcı" lakaplı General Kasım Süleymani Amerikanın bir helikopterden attığı füze saldırısıyla Bağdat'da öldürülmüş. Bölge gergin. İranın misillemesiyle bölgede büyük bir savaşın çıkmasından korkuluyor. İranın mollaları intikam çığlıkları atıyor. Ama bu sefer karşılarında sokakta çevirip saçları göründüğü için dövüp aşağılayacakları güçsüz İranlı kadınlar yok. Saldırıyı yapan dünyanın en güçlü ve acımasız emperyalist ülkesi. Mollaların intikam çığlıklarında bile bir denge gözleniyor. 

Amerika Kasım Süleymaniyi öldürdü diye Cüppeli Ahmet Hoca ve çeşitli islamcılar sevinç çığlıkları atıyorlar. Süleymani Fars molla rejiminin radikal bir şii dincisi olması hasebiyle çok da sempati duyduğumuz birisi değildi. Bir yanda şii ekseni kurmak isterken Ermenilerin katlettiği onca Azerbaycan Türkü şii olmasına rağmen Ermenistana her türlü desteği verenler de bu mollalardı. Bunların şii dinciliği bir zamanlar Komünizm adı altında sovyetlerin Rus milliyetçiliği yapmasına benziyor. Bu nedenle Fars jeopolitiğinin kılıcı olarak hareket eden Süleymaninin ölümüne ağıtlar yakacak değiliz. Ancak Amerikan emperyalizminin bu cüreti bizler için de bir uyarıdır. İran dize getirildikten sonra hedef tahtasında hangi ülkenin olacağı malumumuzdur. Bu yüzden mezhepçi manyaklıktan en rezil şekilde nasiplenen dincilerimizin sevinç çığlıkları hepimizin midesini bulandırmalıdır. 

Bir başka haberde Libyaya asker göndereceğimiz yazıyor. İktidar çevreleri bu tezkerenin milli çıkarlarımız gereği olduğunu söylüyor. Libya ile yapılan son deniz anlaşmasının General Hafter tarafından iptal edileceği varsayılarak bu operasyonun milli çıkarlarımız için kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Peki General Haftere gidip bu anlaşma hakkında ne düşündüğü sorulmuş mu? Hayır. Peki biz Libyadaki Milli Mutabakat Hükümetini ne zamandır destekliyoruz? Deniz anlaşması imzalandıktan çok daha önce. Demek ki gerçek neden bu değil. İç savaşta taraf olup bu hükümete verdiğimiz desteğin gerçek nedeni Serrac hükümetinin İhvancı olması. Bu yüzden Mısır yönetimi de ihvancıların karşısındaki Hafteri destekliyor. Yani ihvancılık bize milli dava diye yutturuluyor. 

Haritaya bir bakış atmak deniz anlaşması için asıl yanaşmamız gereken ülkenin Mısır olduğu gerçeğini önümüze koyacaktır. Peki biz karşılıklı kıyılarımız olan ve anlaşmamız halinde Doğu Akdenizde rahatlıkla Güney Kıbrıs ve İsrail bloğunu by pass edebileceğimiz Mısır yönetimi ile neden yan yana gelemiyoruz? Devlet başkanı Sisi darbeci olduğu için mi?

Dışardan bakınca AKP iktidarı Sisi ye karşı tavrını ilkesel bir düzleme oturtmaya çalışıyor. Peki o halde soralım. Neden Sudanın devrik başkanı darbeci El Beşir ile al takke ver külah bir ilişki içindeydiniz? Uluslararası af Örgütünün raporuna göre El Beşirin ordusu Darfurda tam 90 bin kişiyi katletti. 2-3 milyon insan yurtlarından edildi. Nasıl oluyorda dünyanın bir çok ülkesine girişi yasaklanmış 90 bin kişinin katili bir darbeci ile el ele gezen Tayyip Erdoğan Sisi ye gelince diplomatik teamüllere ve milli çıkarlarımıza kökünden aykırı söylemlerle Sisiye yüklenebiliyor. Sebebi basit. El Beşirin öldürdükleri ihvancı değildi. Mesele ne ilke meselesi ne de milli çıkarlarımız. Sadece ihvancılık, sadece islamcılık, sadece Arapçılık. 

İhvan ideolojisini varoluşsal bir tehdit olarak gören Mısır yönetimi Libyada Hafteri destekliyor. Mısırın Libya ile karasal sınırı var ve bizim göndereceğimiz askerlerimize aradaki mesafe nedeniyle hava desteği verme şansımız yok. Mısır ise Hafteri hem karadan hem de havadan destekleyebilir. Peki böyle bir felaket senaryosuna Anadolunun sıvasız evlerinden gelen Mehmetçiği sürmenizin sebebi nedir? Hava desteği olmayan Mehmetçiğin kanının ve olası yenilginin vebali ülkemizi yöneten ihvancıların üzerinde olacaktır. Bu milletin çocuklarına yeni yemen türküleri besteletecek bu akılsızlık acilen son bulmalıdır. 

İslamcılık emperyalizmin ölüm öpücüğüdür. Çünkü emperyalistler islamcıların eline geçmesini sağladıkları ülkelerde gerçekle fantazinin arasındaki bağın koptuğunu, bilimsel düşüncenin yerini imam hatiplerin ve ilahiyat fakültelerinin alacağını bilirler. Böyle bir ülke kendi içinde laik dinci çatışmasıyla içeriye doğru çökecek ve enerjisini kaybedecektir. Tüm kurumlar bilimsel perspektif yerine dogmalarla düşünen kadrolarla doldurulur. 15 temmuz darbesinde fetöcü generallerden birisi olan Mustafa Kurutmaz'ın Isparta Dağ Komando okulunda kaybolan bir tüfeğin bulunması için kışlaya onlarca cinci hoca çağırdığı medyaya yansımıştı. Bunlar Fetöcü, bu kadarı AKP de olmaz derseniz birkaç gün önce "Mehdiyi beklerken ortamı hazırlamamız gerekir" diye açıklama yapan ordudan atılma eski bir dinci generalin halihazırda devlet başkanımızın danışmanı olduğunu hatırlatalım. 

Osmanlıyı yıkan islamcı fantaziler bugün devletimiz için yeniden milli beka sorunu haline gelmiştir. Libyada olası bir yenilgi sadece Mehmetçiğin kanının boşa akmasına neden olmayacak, Amerikanın Vietnamdan kaçarken yanlarında getirdiği yandaş vietnamlılar gibi gemilerle yenilen taraftan yüzbinlerce Libyalı bedevinin ülkemize taşınmasıyla da sonuçlanabilir. Bu bedevileri hiçbir zaman geri gönderemeyebiliriz. Türkiyede bulunan beş milyona yakın Suriyeli Arap nufüsa birkaç milyon kuzey afrikalı ihvancı bedevi eklediğimizde ne kazanmış olacağız? Yerli ve Milli politika diye diye hem zihniyet hem de etnik olarak göz göre göre araplaştırılıyoruz. 

Yerli oto, yerli iha, milli silah gösterileriyle gözleri kamaştırılan milletimiz AKP nin ülkeyi nasıl bir uçuruma soktuğunu göremiyor. İslamcılar son 20 yılda onmilyonlarca gencimizin girdiği sınavlarda yolsuzluk yaparak tüm kamu kadrolarını dönüştürdüler. Bugün sözlü mülakatlar ile yandaş avukatların hakim kadrolarına atandığı, KPSS sınav birincileri yerine mülakatlar eliyle yandaşların atamalarının yapıldığı bir ülkeyiz. Hukukun, Adaletin, Liyakatin yok edildiği bir ülkede yerli oto da yapsanız iha da yapsanız çöküşe engel olamazsınız. 1989 da Sovyetler çöktüğünde havacılık ve uzay teknolojisinin birçok alanında dünyanın en ilerisindeydi. Ancak birkaç ay içerisinde Sovyet ordusunun generalleri sokakta tank satıyor, Rus kadınları da Karadenizde on tl karşılığı erkeklerle fuhuş yapıyordu. 

Liyakatin, hukukun olmadığı yerde her başarı iddiası bir propaganda malzemesinden ibarettir. Özgür medyamız olmadığı için bizlere gerçekleri söyleyecek insanlar seslerini duyuramıyor. Yalanların gürültüsünde gerçeğin sesi cılız kalıyor. Dünya bizi kıskanıp islamcı siyasilerimiz aleme nizam verirken halkımız karnını çöplerden doyuruyor..

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Türk İşi Dondurma Filminin Gerçek Hikayesi: ”Broke...
Bir Kitap

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin