Merve Kavakçı’nın Büyükelçi Olarak Atanmasının Gerçek Nedeni
1999 seçimlerinde TBMM ye türbanıyla girerek tepki çeken ve sonrasında ABD vatandaşı olduğunu gizlediği için vekilliği düşürülen Merve Kavakçı, Türkiye'nin yeni Kuala Lumpur büyükelçisi oldu.
Aslında bu atamaya hiç şaşırmadım. Yıllardır "başörtüsüyle meclise girdiği için kovulan dindar bayan" diye lanse edilerek sözde başörtüsü mağduru gibi gösterilen Merve Kavakçı'nın AKP iktidarı döneminde ödüllendirilmesi bence geç bile kalındı.
Sözde bu atamayla 1999 yılındaki olayın rövanşı alınmış oldu. "Bakın sizin Meclis'ten kovduğunuzu biz Büyükelçi yaptık" diyerek geçmişten intikam alındı. AKP nin her zamanki hali desek yanlış olmaz. İktidara geldikleri günden beri geçmişle kavga eden bir iktidarın sıradan hesaplaşma kokan icraatlarından biri…
Madem bu atamayla geçmişten rövanş alındı. O halde biz de şu soruyu soralım.
Yaklaşık 20 yıldır toplumun çoğunluğunun "Başörtüsü mağduru vekil" zannettiği Merve Kavakçı gerçekten başörtülü olduğu için mi vekil olamadı?" HAYIR.
Merve Kavakçı'nın vekilliği başörtülü olduğu için değil ABD vatandaşı olduğunu gizlediği için düşürüldü. "Başörtülü olduğu için vekil olamadı" iddiası gerçekleri gizlemek için uydurulmuş dincilik kokan bir yalandır.
Merve Kavakçı'nın vekilliği ABD vatandaşı olduğu için düşürüldüyse insanın aklına şu 2 soru gelebilir:
Başörtülü Müslüman bir kadın neden ABD vatandaşı olur?
ABD vatandaşı olduğunu neden gizler?
Birinci soruya cevap vermek için Merve Kavakçı'nın babasına bakmamız gerekiyor.
Merve Kavakçı'nın babası Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı 35 yıldır ABD de yaşayan bir akademisyen…
Yusuf Ziya Kavakçı ABD de yaşayan diğer Türk akademisyenlerinden biraz farklı biri… Yani basit biri değil
"Islamic Association of North Texas" ve Suffa Islamic Seminary'nin kurucu dekanı olan Yusuf Ziya bir İslam hukuku hocası, aynı zamanda Dallas Merkez camisi imamı.
Yusuf Ziya Kavakçı'yı diğer akademisyenlerden ayıran özelliği elbette bu unvanları değil.
Prof. Kavakçı bu unvanlarının yanında ABD hükümetinin resmi İslam sözcülüğü görevini de yürütmektedir.
Anlayacağınız Prof. Kavakçı ABD'nin İslam sözcüsü yapacak kadar güvendiği bir kişidir. O kadar ki Teksas parlamentosunun açılışında konuşma yapıp dua okutacak kadar değer verdikleri bir insandır.
Ayrıca Papa XVI. Benedictus'un bile ABD ziyaretinde görüştüğü isimlerden biridir. Katoliklerin ruhani liderinin görüştüğü bir Müslüman'ın ABD deki saygınlığını anlatmak için başka bir örneğe gerek yok.
Babası ABD'ye hizmet eden ve ABD hükümetinin saygı duyduğu Merve Kavakçı'nın kendisi de Texas Üniversitesi Bilgisayar mühendisliği mezunu.
ABD'nin resmi sözcülüğünü yapmış bir akademisyenin kızının ABD vatandaşı olması şaşırılacak bir durum değil.
Asıl sorulması gereken Merve Kavakçı'nın neden ABD vatandaşı olduğunu gizlediğidir. Bir insan neden vekil olmadan önce ABD vatandaşı olduğunu gizler? Daha da önemlisi neden Fazilet Partisi "yapma" dediği halde bir anda Nazlı Ilıcak'ın kolunda türbanıyla meclise girerek meydan okur?
Bu durum sadece cesaretle açıklanabilir mi? Meclise meydan okuyacak kadar cesursa neden aynı cesareti ABD vatandaşı olduğunu açıklayarak göstermedi? Soruları uç uca ekleyince insanın aklına her şey bir oyun muydu sorusu geliyor.
Merve Kavakçı meclise türbanıyla girerken olay çıkacağını çok iyi biliyordu. Partisi de bunu bildiği için "yapma" dedi. Ancak parti kararına uymayarak meclise girerek hem kendini mağdur ilan etti hem de partisine zarar verdi. Bir süre sonra ise ABD vatandaşı olduğu ortaya çıktı. Fazlasıyla ilginç ve kafa bulandıran bir durum…
Merve Kavakçı'nın şimdi büyükelçi olması da 1999 daki meşhur olay kadar ilginç…
Merve Kavakçı 1 ay önce Türk vatandaşı oldu ve daha dikkat çekici olanı ise eşi Prof. Cihangir İslam "devleti katil ilan eden" Kürtçü akademisyenlerin bildirisine imza atanlardan biri olduğu için son KHK ile görevinden uzaklaştırıldı. Cihangir İslam'ın nasıl bir bildiriye imza attığını anlama açısından imza attığı bildiriden sadece 1 maddeyi paylaşmak istiyorum.. İşte Merve Kavakçı'nın imza attığı bildiriden bir madde
"Hendekler ve barikatlar denilen olay bugünkü kargaşanın sebebi değildir. Kürtlere 1919'dan bu yana verilip tutulmayan sözlerin, son olarak da müzakere masasının devrilmesinin yarattığı hayal kırıklığının ve Kürtlere uygulanagelmiş boğucu baskının günümüzdeki koşulları sonucudur."
Kürtlere 1919 da verilipte tutulmadığı iddia edilen söz sözde Kürdistan vaadidir. Kısacası Kürdistan'ın kurulmasını isten bir akademisyenin eşi Türkiye'yi Büyükelçi sıfatıyla temsil edecek.
Bir Türk vatandaşı olarak Türk milleti adına soruyorum.
Devlete katil diyen bir Kürtçü bildiriye imza atan bir akademisyenin eşi nasıl Türkiye'yi Büyükelçi sıfatıyla temsil edebilir? Bu durumun bir HDP li vekilin eşinin Büyükelçi olmasından farkı nedir?
İkincisi; yıllardır devlete hizmet etmiş diplomatlar varken neden 1 ay önce Türk vatandaşı olmuş birisi gökten iner gibi Büyükelçi yapılır? Bu haksızlıktır. Kul hakkıdır. Liyakate aykırıdır.
Merve Kavakçı'nın kaç yıllık bir diplomatlık geçmişi var ki Büyükelçi yapılıyor? Hangi liyakat esasına göre bu karar alındı?
Hem Kürtçü bir akademisyenin eşi hem de 1 ay önce Türk vatandaşı olduğu halde Merve Kavakçı'nın Büyükelçi atanmasının nedeni sadece 1999 yılındaki meclisten kovulma olayının rövanşı mıdır? Yoksa ABD vatandaşı olduğu için bizim bilmediğimiz başka nedenler mi var?
Çünkü normal şartlarda eşi Kürtçülükten ihraç edilmiş ve 1 ay önce Türk vatandaşı olan hiç kimse böyle bir göreve getirilemez. Bu atamanın normal bir açıklaması olamaz.
Nedeni ne olursa olsun Türkiye'de adaletsiz uygulamalara bir yenisi daha eklenmiştir. Sonra da niye adalet için yürüyorsunuz diyorlar.
FETO'culukla uzaktan yakından alakası olmayan insanlar haksızlığa uğrarken kocası KHK ile ihraç edilen, Nazım Kıbrisi'nin önünde diz çöken ve sadece 1 aydır Türk vatandaşı olan biri hiçbir tecrübesi olmayan bir göreve atandı. Biz adalet için yürümeyelim de kim yürüsün.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.