OLUP BİTENLER ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
İYİ PARTİ'liyiz ya; bir kaç İYİ PARTİ'li dost, arkadaş bu genç adamın istifasını hatırlatarak, ne düşündüğümü sordular. Kendisini; ismini duymanın dışında yakinen tanımıyorum. Hiç bir zaman İYİ PARTİ'de yönetim şeması ve isimlerin ne ve kimler olduğu üzerine oturup analizler yapıp, tesbitlerim üzerinden de kulisler yürütme ihtiyacı duymadım. Bir de baktım bu genç delikanlı ile inanmışlık ve adanmışlık üzerine benzeşiyoruz. Yani onun da benim de İYİ PARTİ'deki varlığımız; siyasetçi kimliği edinmek, paye sahibi olmak değil inanmışlık ve adanmışlığımız olduğunu fark ettim.
1990 doğumlu bu gencin birkaç yazdıklarını ve hakkında yazılanları okudum. Yaşıtlarına göre kendisini yetiştirmiş, oldukça özgüven sahibi birisi. Özgüveninin verdiği cesaretle düşücelerini "Acaba şu ne der, bu ne düşünür" endişesine kapılmadan doğrudan söyleyen birisi olduğu anlaşılıyor.
İşte bu doğallığı; bilgi, birikim; buna dayanan özgüveninin neden olduğu biraz asilik, biraz çılgınlığının sağladığı idealist ruh hali Meral Hanım'ın dikkatini çeker ve beğendiği bir yazısını bahane ederek kendisini arar. Böylece başlayan yakın diyalog kendisini Meral Hanım'ın konuşma metinlerini yazmaya kadar götürür.
Evet, şimdi bu üretken ama aynı zamanda az tecrübeli genç adam; özgüvenin tetiklemesi ile tecrübesizliğine mağlup olup İYİ PARTİ'den istifa etmiş.
Belki de geçmişten gelen, daha önce de GİK'den istifa etmesine neden olan 15 Temmuz ve Muhsin Yazıcıoğlu'na dair twit'leri üzerine işittiği ithamlar, verdiği mücadele sonrası en son olarak Ensarioğlu ve Hasan Seymen'in Türk milliyetçiliği ideolojik bakış ve duruşuna taban tabana zıt söylemleri belli ki kendisini istifa noktasına taşımış.
Kendi mantığı içinde gerek 15 Temmuz süreci gerekse Muhsin Başkan ile ilgili ortaya koyduğu düşüncelerini ifade ediş biçimi tartışılabilir olsa da; nihayetinde Muhsin Bakan'ın MHP'den ayrılma nedenin temelinde ideolojik nedenler vardı. Yanlış ifade ediş şekli ile doğru bir şeyi dile getirmişti. Yine 15 Temmuz üzerine kullandığı ifade şekli tartışılabilir olsa da; orada da 15 Temmuz vakasını muktedirlerin dayattıkları algılar üzerinden değil, kendi gözlemleri üzerinden okumak istediğini ifade etmiştir. Bunun nedeni de birey olarak güçlü bir kişilik yapısına sahip olmasıdır.
Bence böyle çok yönlü, özgüven sahibi, üretken; hele de genç birisinin istifası İYİ PARTİ için bir kayıptır. Bahadır Dinçaslan'ın dikkat çeken söz ve düşüncelerinin İYİ PARTİ'nin kuruluş felsefesine ters bir tarafı yoktur. Esas sorgulanması gereken; bu genci istifa noktasına taşıyan İYİ PARTİ'de ki bir kaç "Yaşlı amcaların" söyledikleridir.
Dolayısıyla Meral Hanım'a acizane önerim bir şekilde bu delikanlının gönlünün alınması ve kazanılmasıdır.
Bahadırhan kardeşime de yine acizane önerim; İYİ PARTİ'de hep beraber gözlemlediğimiz yanlışlar karşısında bırakıp gitmek değil, sahip çıkmak için varlığımızı en azından Nisan 2020 olağan kongremize kadar sabırla sürdürmemiz lazımdır. Siz de Meral Hanım'dan hiç bir şikayetiniz olmadığını dile getirdiğinize göre; buradan çıkarmamız gereken sonuç hep beraber Meral Hanım'a sahip çıkmamız gerektiğidir.
İYİ PARTİ Nisan 2020 oğlan kongresinde parti yönetiminin; hatıra, iltimasa, hatta dayatmalara matuf şekillenmiş yönetim yerine Meral Hanım duygu, düşünce ve hakimiyeti ile oluşan bir parti yönetiminin oluşacağına inanıyorum. Dolayısıyla, bu anlamda partimize de Meral Hanım'a da sahip çıkmamız gerekmektedir.
Anne lütfen ölme
Temelinde eğitim eksikliğinden kaynaklanan sorunlara bir de ekonomik sorunlar eklenince; sorunlar sarmalında boğuşmaktan yorgun düşen bedenlerin cinnet hali sanki toplumun genel hali oldu.
Yemek programları ve aynı simalarla sürdürülen kadrolu siyasi tartışmalardan fırsat bulup, toplumun eğitimi ve psikolojine yönelik programlar için zorunlu yaptırırım kararı alınıp, uygulanmaya konsa illaki olumlu sonuçlar elde edilecektir.
Artık belli bir süre aralığında işlenen cinayetler tek tek evveliyatı ve sonrası ile ele alınıp incelenip, elde edilen sonuçlar üzerinden tedbirler alınmalıdır. Vuku bulan bu tür olayların; cehaletin hüküm sürdüğü klasik bir üçüncü dünya ülkesi görüntüsü vermesi her şeyden önce yöneticilerimizi utandırması gerekir.
Din ve ahlak öğretisinin bile siyasal düşünceler üzerinden bireylere, dolayısıyla topluma empoze edilmesi yolunun tercih edilmesi; modern ahlak anlayışının umursanmamasına neden olduğu gibi, inançlı insanların sıkıntılarına din psikolojisi üzerinden yardımcı olacak yeterli ekipmanın olmayışı gibi bir çok nedenler #Eminebulut cinayetlere zemin oluşturmaktadır.
İnşallah bundan böyle yollarla, otobanlarla övünmeyi her şeyin önünde tutan muktedirler; bundan sonraki yıllarda bu vahşice işlenen cinayetlerin azalması için ortaya koyacakları performansla övünmeyi amaç edinip, hedef seçerler.
Fetö mensubiyetinden ''Metal Yorgunluğu''na terfi etmek
Kendi belediye başkanlarını görevden alma iradenizi "Metal yorgunluğu" kulpunu takarak ortaya koyuyorsan, pekala; bir başka partinin belediye başkanlarını görevden alırken de mesela adını "Metal sertliği" koyabilirdin.
Allah da biliyor, biz kullar da biliyoruz ki; her iki partinin de belediye başkanlarına yapılan operasyonun gerekçesi; birilerinin fetö terör örgütü ile olan ilişkileri, diğerinin de PKK ile olan ilişkileridir.
İşte kafa karıştıran, itiraz edilen husus da bu. Seninkiler görevden alınırken yerlerine o ilin belediye meclis üyeleri arasından birileri seçildiler. Peki o son üç ilin belediye başkanları da yine kendi belediye meclisi içinden seçilemezler miydi. Aradaki fark sizden olmadıkları için mi.
Biz vatandaşların da gerekçelerini doğru bulup inandığımız bu son üç belediye başkanının görevden alınması sonrasında; kendi belediye başkanlarına uyguladığınız usulü bunlara da uygulamış olsaydınız en büyük faydası; demokrasimiz yara almayacak, hükümetiniz/Cumhur ittifakınız hakkında çifte standart zannı oluşmayacaktı.
Bakın işte, Avrupa Konseyi hemen dikkat çekti; "Üç ile kayyum atanması olayının takipçisiyiz" dediler. Oysa ki; suçun şahsiliği üzerinden gidilerek terör örgütü ile irtibatlı olma gerekçesi ile sadece şahıslar hakkında dava açılmış olsaydı ülkemiz ve demokrasimiz zan altında kalmayacaktı.
Hesabı kitabı iyice yapılmadan icra edilen bu operasyonların neler getirip, neler götüreceğini; neleri tetikleyebileceğinin de hesabını yapmak lazımdı.
ABD'nin "Bush doktrini"ni hatırlayalım lütfen. Nedir o; aşağı yukarı "Dünyanın herhangi bir yerinde ABD çıkarlarına ters bir durum söz konusu olursa, o bölgelerdeki iç karışıklıklara müdahale edeceksin, gerekirse de bahanen olsun diye iç karışıklık çıkaracaksın" anlamında ABD'nin dış güvenlik stratejisi. Bunun örneklerini nerede gördük; Irak, Fas, Cezayir, Libya, Mısır ve en son bizim de eş başkanlık sıfatı ile dahil olduğumuz Suriye bataklığı.
Yani ABD "Bush doktrini"ne göre tüm meşruiyetini yaratarak; güvenli bölge için iş birliği dalaveresi ile Irak sınırımız da dahil olmak üzere Suriye sınırı boyunca tüm gücü ile konuşlandığı gibi yetmeyip Urfa ilimizde "Güvenlik Hareket Merkezi" adı altında bir grup askeri ile konuşlanmasına, bir anlamda üs kurmasına izin verdik. Tam da "Bush doktrini" için uygun bir zemine kendi elimizle yol veriyoruz.
Şimdi ne malum ABD'nin Suriye ve Kuzey Irak'ı istediği kıvama getirmeyi başardıktan sonra sıra bizim güneyimize gelmediği. Bizim devlet politikamızı ve güvenlik anlayışımızı, ABD'nin bu puştluk tarafını dikkate alarak yürütmek lazım. Sınırımızın içine almak değil, aksine dışına def etmek lazım.
Dolayısıyla o bölgedeki belediye başkanlarını görevden alırken halkın ne düşüneceğinin de hesabını iyi yapmak lazım. ABD'ye "Müdahale" gerekçesi olabilecek, halkı tahrik edecek veya halkı tahrik için suistimal edecek emperyalist yapılara işine gelecek son yapılan kayyum ataması gibi hataların yapılmaması gerekirdi. Aynen "Metal yorgunluğu" kılıfında olduğu gibi bu sefer de "Metal sertliği" diye adını koyabileceğiniz; ne bileyim bir bir kılıf ile pekala operasyon yapabilirdi. Her ne kadar gene hukuki olmasa bile en azından sizinkilere benzemiş, o anlamda adil olmuş olurdu.
Davutoğlu ne demek istedi
Davutoğlu,
"7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşananlara işaret ederek, "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" dedi.
Davutoğlu'nun gizli tuttuğu ama muhataplarını da sadece kendisinin bildiği birilerini; o süreç aralığında can veren 800 küsur insanımızın katledilmesinde veballerinin olduğunu anlıyorum.
İnşallah siyasi rekabet onların dillerini çözer, bizler de gerçekleri bu vesile ile öğreniriz.
''Men Atatürk'ün askeriyem''
Ebülfez Elçibey
Ruhun şad, mekanın cennet olsun; şair ruhlu romantik insan. Bir damla kardeş kanının dökülmemesi için hiç bir şekilde koltuk hesabı yapmadın. Eğer isteseydi, koltuğunu koruma uğruna kendisine bağlı "Azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz köleler" ordusu kurabilirdi ama asla böyle bir şeye tenezzül etmedi.
...
Kendisine sorarlar "Ermenistan ile savaşta Türkiye isteseydi bize uçak, helikopter gönderebilirdi, niçin göndermedi" dediklerinde; "Özellikle böyle bir katkı istemedik; Türkiye Türklüğümüzün güneşidir; bu güneş sönerse Türk dünyasının güneşi de sönerdi, riske girmesine gönlüm razı olmadı" demiş. Rahmetli "Bir millet iki devlet" inancını iliklerine kadar hissederek yaşadı ve uçmağa vardı.
...
Bir Türk milliyetçisi olarak beni kahredip, utandıran ise; cenazesi ülkemizden can Azerbaycan'a götürülürken Türk milliyetçileri olarak kendisine yakışan şekilde uğurlayamadan; sabaha karşı adeta kaçırılarak gönderilmesi olmuştur. O gün iktidarda olanlar ise;... neyse.
...
Ruhun şad, mekanın cennet olsun; şerefli, haysiyetli, onur abidesi yüce Türk.
Biz umuda kement attık
Biz umuda kement attık ve tutunduk, bırakmak yok.
Cumhuriyet değer ve kazanımlarının ığdış edilerek adeta karşı devrime dönüşen 15 Temmuz ihaneti ve devamında süregelen değiştirme ve dönüştürme sürecinde Türk milliyetçilerinin; "Cesurlar Hareketi"nin inisiyatifinde eteğe kemiğe büründürdükleri İYİ PARTİ projesi tutacaktır.
Velevki birilerinin dediği gibi; İYİ PARTİ içten dıştan kuşatıldı; CIA'sı, Soros'u; osu, busu, puştu ile dört bir yandan sarıldı; pes etmek, kemendi bırakmak, umudu kırma operasyonlarına geçit vermek yok.
Kısa kısa
Adam kameralarını çağırıyor, makam odasındaki Atatürk'ün resmini görüntüler eşliğinde kaldırıp, Erdoğan'ın resmini koyuyor.
Tam bir fetö taktiği budur işte. Ama Erdoğan'ın ve trollerinin gönlünü okşadığı için bu bariz tahrik ve aynı zamanda Erdoğan'a kurulan algı tuzağı; sağladığı ego tatmininden dolayı fark edilemiyor.
Diğer bir husus ise adamın suratında adeta bir Gülen imzası var; sırıtmasından kıvırtmasına kadar fark ediliyor
...
Sayın İmamoğlu sen git keyfince tatilini yap. Gözün arkada kalmasın. 25 senedir Erdoğan öyle bir İstanbul inşa edip, sana bıraktı ki; İstersen seneye kadar gelme, kal; hiç bir problem olmaz.
...
Şu yazılarımı; algıların mahkümü olup, beyinlerine kement geçirilmişlerin okuyup, sonra hiç de murad etmediğim isnatlar üzerinden beni eleştirmelerine tahammül edemiyorum.
Ama yılmak yok, sabırla devam.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.