ŞİDDET VE TOPLUM
Eğitimde, sağlıkta, sokakta, trafikte velhasılı hayatımızın her anında ki şiddet malum.
Her gün aynı şiddetle yatıp aynı şiddetle kalkıyoruz. Hatta bir günümüz diğer günden az şiddet içerirse neredeyse zarardayız sayacağız kendimizi.
Siyasi parti genel başkanları oy toplamak için niçin o öfke dilini kullanıyor hiç düşündünüz mü? Kabul edin veya etmeyin o dil işimize geliyor hoşumuza gidiyor. Hâttâ o ötekileştiren öfke dili oyumuzun rengini bile belirliyor.
Vasat düşünüyoruz.
Seviyemiz "Çukur" seviyesinde olunca bu vahim durumlar ortaya çıkıyor. Çukur ve benzeri şiddet içeren dizilerin izleyici rekorları toplumsal kimliğimizi açıklıyor olması gerekir.
Medyası çapsız, siyasetçisi küfürbaz bir milletten daha fazla ne bekliyorsunuz?
Çapımız bu. Kabul edelim.
Medeni degiliz olmaya da niyetimiz yok. Doğruluk iyilik ölçümüz hakaret hamaset. Kim daha çok bağırıyorsa o kadar seviliyor. Şiddete karşıyız. En büyük şiddeti bize muhalif olanlara uygulamaktan çekinmeyiz.
Ruhumuza şiddet işlemiş.
Tahammül edemeyen bir toplum olduk. Okulda parkta bahçede yolda evde…
Gençlerimizi yok ediyoruz ruhen. Şiddetin öfkenin kucağına bıraktık geleceğimizi. Hukuk fakültesi öğrencisinin yaşadığı son olay içine düştüğümüz durumun en iyi örneği değil mi?
Burada suç sadece hukuk okuyan adalet kavramını savunmasını beklediğimiz genci mi yoksa kendimizi mi sorgulayalım? "Çankaya Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi öğretim üyesini önce bıçakla yaraladı ardından silahla vurarak öldürdü."
Unutmayın tencerede ne pişerse tabağada o konur.
Muhabbetle kalın.
Doğan Ay
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.