SİYASİ GÜNDEME DAİR DEĞERLENDİRME
Şimdi hazır olun; aynı güruh bundan böyle her akşam yine aynı TV'ler de, yine aynı simalarla bizlerin ne kadar milliyetçi olmadığımızı; kendilerinin ise ne kadar milliyetçi, Türkçü ve Turancı olduklarını anlatacaklar. Dinleyip, izleyeceğiz.
Bunların cinsleri cibilliyeti budur. Fethullah Gülen'i eleştirdiğimiz günlerde resmen yine aynı isimler bizleri tükürüğe boğarcasına saldırıyorlardı; "Bu mübarek adamdan ne istiyorsunuz" diyerek.
Şimdi ise onlar Fethullah Gülen'e en ağır küfrü ettiklerinde kendilerine geriye dönük hatırlatma yaptığımızda "Siz geçmişte de aynı güruhtunuz" dediğimizde; bu sefer bizi fetöcü ilan ediyorlar.
İşte bu nedenle diyorum ki yarınlara hazır olalım; bunlardan ne kadar milliyetçi olmadığımızı dinlemeye.
Ayağını üzerimizden ne ara çektin ki "Altı devlet bir millet" diyebiliyorsun
Milliyetçiliğimi ayakların altına alacaksın sonra dönüp "Altı devlet blr millet" diyeceksin öyle mi.
Acıyorum haline biliyor musun. Senin o reisci kölelerin bundan böyle TV'le benden çok milliyetçi, benden çok Türkçü, beden çok Turancı olup ahkam kesecekler değil mi. Arsızlık kanınızda hakim unsur, yaparlar mı; yaparlar.
Allah kimseyi dalından düşen yaprak misali; rüzgarın nereye savuracağı belli olmayan bir akıbete doğru sürüklemesin.
Sen o gün, muktedir olmanın gücü ile söylediğin şeyden o kadar çok emindin ki; benim inancımı, ideolojimi ayaklarının altına alarak, derin bir haz ile attığın naran hala kulaklarımı tırmalıyor.
Şimdi ise savrulan yaprak gibi sen bizim ayağımızın altına geldin ama korkma, biz üstüne basıp geçmeyeceğiz. İbret olsun diye seni itina ile yerden alıp "Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti" kitabımın sayfaları arasına koyacağım, ta ki; sen o sayfalarda anlatılanı anlayana kadar.
Siyasal İslamcıların huyudur bu
Ergenekon ve Balyoz kumpasında mağdur olmuş, hapis yatmış olan Ahmet Yavuz Paşa bir TV programında diyor ki; "Suriye'de bulunmamızı anlatırken fetih kavramını kullanmayalım, çünkü fetih ile savaş örtüşen kavramlardır. Bunu niçin söylüyor. Çünkü hükumetimizin resmi açıklaması da, milletimizin bildiği de; bu operasyonun savaş değil barış harekatı olduğudur.
AKP eski milletvekilleri Resul Tosun ve Mehmet Metiner, Yavuz Paşa'ya hemen karşılık veriyorlar; "Milletin ekseriyeti Müslüman böyle düşünemezsiniz" o da yetmiyor; "İslami literatürü bilmek lazım" diyerek de Yavuz Paşa'yı din cahili gösteriyorlar.
Oysa her iki eski vekil de; Suriye'de bulunma amacımıza göre fetih kavramını yanlış kullananlar bizatihi kendileri. Bunu bilmediklerinden değil kasten yapıyorlar. Çünkü onların huyudur; böyle durumlarda İslam'ı devreye sokup, onun üzerinden seçmene mesaj göndermeyi amaç edinirler. Çünkü onlar milleti cahil görüp, dini söylemler üzerinden her yanlışı millete yutturabileceklerini düşünürler. Millet de "Madem ki sözün içinde İslam geçiyor, ne diyorlarsa doğrudur ön kabulu ile bir teslimiyet içinde hareket ederler.
İşte "Siyasal İslamcılık" böyle bir şey. O'nun mantalitesi anafor gibidir. Kişiyi de toplumu da dibe çeker. Onun içindir ki; tüm İslam toplumları geri kalmışlardır. Siyaset ve din ilişkisi sosyal hayatımızda karşılıklı olarak birbirlerinden soyutlanamadığı sürece toplumu dibe çeken anafordan kurtulmak mümkün değil.
Sizi gidi fırıldak siyasal İslamcılar sizi; "Arap alemi niçin bizi arkamızdan vurdu" diyoruz. El cevap "Yöneticilerin kararı o devletin milletini bağlamaz" diyorlar.
İslam coğrafyasının bu kadar kazığını yeyip hala "Bu gürültü nerEden geliyor" arsızlığına, aymazlığına bürünmek, o coğrafyaya toz kondurmama refleksinize; pes doğrusu....
Zaman zaman "Acaba bu siyasal İslamcıları özel psikolojik eğitme tutup, sonra da sahaya mı sürüyorlar" diye düşünürüm.
Üç beş oy devşirmek için tüm Avrupa ülkelerinde kurgulanmış eylemlerle; "Eytttt, meytttt" naraları üfürüp, gereksiz yere milletimize, devletimize düşman kazandıran bizim yöneticilerimizin, devletimize yaptıkları bu kötülükleri; "Bize ne, onlar sadece yöneticilerimiz olup, bizleri bağlamaz" diyerek kendimiz için aynı şeyleri düşünebildik mi; elbette hayır.
İşte bu akıl, vicdan ve empatiden yoksun insani ve ahlaki kültürden beslenen inisiyatifin belirlediği yöneticilerin mantalitesi ile yönetilen devletimizin başı beladan, milletimiz de kazalardan kurtulamıyor maalesef.
Tezkereye "Yabancı askerin ülkemize gelmesi" ifadenin konmuş olması
Tezkereye "Yabancı askerin ülkemize gelmesi" ifadenin konmuş olması; neye, hangi durum ve hallere binaen ihtiyaç duyulduğunda; kimin askerleri, kimler için çağrılacaktır.
Benim ilk aklıma gelen; AKP iktidarının kozmik odayı CIA yönlendirmesi FETÖ hainlerine teslim etmiş olması ve sonrasında başımıza gelenlerdir.
Dolayısıyla, herkese sormak istiyorum; sizler tezkerede geçen "Yabancı askerin ülkemize gelmesi" kabulünün AKP'nin yetkisinde olması "Kozmik oda faciası"ndan sonra sizi ürkütmüyor mu.
Yoksa sizler hala AKP'ye güvenenlerden misiniz. Ben henüz birinci "Kandırılma"nın dahi hesabını görmeden ikinci bir Kandırılmaya teşne olamam, yol veremem.
Uğur Mumcu'nun hakkını teslim etmek
Uğur Mumcu'ya; "siyasal İslam"a daima döl yatağı olup, hain yetiştiren sağ zihniyet üzerinden bakıp komünist dedik, Allah'sız dedik; onu dedik, bunu dedik, şunu dedik ama bugün anladık ve gördük ki; imanını bilemem ama bir mümin gibi adil, ahlaklı ve samimi vatansever olduğuna en azından kendi adıma hüküm verebiliyorum.
Şimdi bana gene "Ulusalcı Komünist" diyen biatcı köleler olacaktır. Hadi oradan! Ben "Özgür düşünen, demokrat Türk milliyetçisi"yim. Güzel ahlakı temel alan, din ötesi bir mantalite ile insanların tutum, düşünce ve davranışlarını dikkate alarak haklarında hüküm veriyorum.
''Eyyy Trump'' diyememenin nedeni nedir
Her vesile ile "Bay Kemal" narası atan, zillet illet ithamını muhalefet üzerine insafsızca boca eden muhterem.
Türkiye'yi hor gören, zaman zaman da aşağılayan ve twit bombardımanı yağdıran Trump denen gerzeğe bir kez olsun "Eyyy Trump.." demene mani olan çekincenizin arkasında Türk milletinden saklanan ne gibi bir ilişkiniz muhabbetiniz olabilir.
Mesela aynen bize hiç zorlanmadan dediğin gibi Trump'a da "Zillet ve illetliği şahsında bütünleştirmiş bir adamsın" diyebilirsin. Niçin demiyorsun ya da diyemiyorsun.
Mecliste HDP var diye gizli görüşme yapılamıyor
AKP'li Mehmet Metiner diyor ki; "Mecliste HDP olduğu için gizli görüşmeler yapmıyoruz"
Nasıl bir mantık, nasıl bir devlet anlayışıdır ki; maaşlarını ödediğimiz, içlerinden birisine meclis başkan vekili olarak meclis oturumlarını yönettirdiğimiz, millet vekili özlük haklarından yararlandırdığımız, ülkemizi temsilen Parlamenterler heyetine dahil edilerek yurt dışına gönderdiğimiz bu insanların meclisteki varlıklarından çekinildiği için meclis güven içinde çalışamıyorsa sormak istiyorum; HDP'nin meclisteki varlığını bizlere dayatan Türk Devleti dışında başka bir güç mü var.
Devletin ali menfaatleri için tehlikeli olan bir parti nasıl olur da mecliste yer alıp, varlığını sürdürebiliyor. Devlet çok ciddi bir kurum olup kendisi ile çelişemez. Çelişmemesi için de anayasası ve buna bağlı yasaları vardır.
O zaman bundan çıkarılacak sonuç; HDP'nin meclisteki varlığı birilerine bir şekilde yarıyor olmalı ki; HDP'nin de yer aldığı meclis gizli oturumlarının dahi yapılmamasına yeğleniyor.
İYİ PARTİ ve CHP ittifakını ayrıştırma gayretleri
Siyasal İslamcılar CHP üzerine öyle bir bagaj yüklemişlerdi ki ne yapsa üzerinden atamıyordu. Üstelik de bu ülkeye en büyük ihaneti siyasal İslamcılar ve bunlara döl yatağı olmuş sağ zihniyetler olmasına rağmen. İşte CHP, İYİ PARTİ ile kurduğu millet ittifakı ile bu bagajını sırtından atma fırsatını bulduğu bir sürecin içine girdi.
Artık CHP oldukça milli çizgide bir siyaset yürütüyor. Bizler 1980 öncesi CHP'yi de çok iyi biliriz. O zamanki CHP bugün olsaydı; mesela, Andımızın okunması ve TC'lerin söküldükleri yerlere çakılması mücadelesini vermeyeceği gibi karşı bile çıkardı. Bugünkü CHP için düşündüklerimi de o yıllarda ben düşünmezdim doğrusu.
Siyasal İslamcılar ve bunlara döl yatağı olmuş sağ zihniyet bunu fark edince; CHP'nin sırtına yeni bir bagaj yüklemek ve onun üzerinden vurmak için inadına HDP/PKK ile ilişkilendirerek adeta itibarsızlaştırma kampanyası yürütülüyor.
Çünkü CHP siyasal İslamcı ve sağ zihniyetin en büyük argümanı başörtüsü meselesini yerle yeksan etti. Sıradan bir CHP'li Kuran'dan ayet okuyabiliyor. Camide, Umre'de, Hac'da görülebiliyorlar. İftar sofralarında bağdaş kurup yemek yiyorlar.
İşte böyle bir CHP'nin genel başkanı Kılıçtaroğlu olunca; artık siyasal İslamcı sağ zihniyet bu konjonktüre tahammül edemeyerek sürekli Kılıçtaroğlu düşmanlığı yapıp, sanki "CHP kalsın ama Kılıçtaroğlu gitsin" der gibiler. Çünkü Kılıçtaroğlu giderse CHP tekrar onların suistimal edebilecekleri alana kayacak da ondan. Tabiki bu arada diğer bir önemli faktör ise Meral Hanım'ın siyasi güvenirliği ile sağladığı ittifak ruhu Kılıçtaroğlu'na rahat siyaset alanı açarak yüreklendirmiştir.
CHP'li Sezgin Tanrıkulu: "Bu Kürtlere karşı yapılan haksız bir savaştır" demiş.
CHP, kesin ihraç istemi ile bu kambur sırtında iyice belirmeden tez elden def edip atmalıdır.
Bir kaç yazımda vurgu yapmıştım, bir kez daha tekrarlıyorum. CHP'yi oldukça milli çizgiye çekmiş olan ve bunun da meyvesini toplamış olan Kılıçtaroğlu'nu güç durumda bırakarak, itibarını sarsıp, partiyi HDP'leştirerek onunla adeta bütünleştirmek isteyen bir damar var.
CHP'li değilim ancak günlük siyasi söylem, tutum ve davranışlar üzerine yorum yaparken; doğal olarak CHP üzerine de değerlendirmeler yapıp, hasbelkader doğru yaptıklarını da yanlış yaptıklarını da dile getiriyorum.
Bunun üzerine bizim cenahtan birisi der ki; "Sendeki bu CHP sevdası nedir"
Benimkisi elbette CHP sevdası falan değil. Benim uğraşım veya sevdam bu ülkeyi her geçen gün uçuruma sürükleyen; başına önce belalar açıp sonrada o belalar ile boğuşan ülkemin; tüm imkanlarını, yaptıkları hataları telafi etmeye yönelik, devletin bekası için zorunlu hale gelen harcamalarının müsebbibi AKP'ye alternatif olabilecek güçlü bir ittifakın oluşturulmasıdır. Sonra bu güçlü ittifakın demokratik seçimlerle Cumhur ittifakının inisiyatifinden devletin yönetimini devralmasıdır.
Tasavvur ettiğim ittifakın içinde CHP'nin olması benim görüşüme göre olmazsa olmazdır. Dolayısıyla, CHP'nin hatalarını hatırlatmak, iyi yaptıklarına da dikkat çekmeye matuf yapmış olduğum yorumlarımdaki amacım; Cumhur ittifakına alternatif olarak tasavvur ettiğim güçlü millet ittifakının zarar görmemesidir.
Yaşasın Macaristan, var olsun Turan ülküsü
Avrupa Birliği'nin, Suriye'nin kuzeyine yapılan Barış Pınarı Harekatı öncesinde Türkiye'yi uyarmak için hazırladığı bildiri Macaristan tarafından veto edildi. AB'nin 28 üyenin ortak imzası ile yayınlamak istediği bildiriyi onaylamayan Macaristan, "ülkeler sınırlarını savunabilir" diyerek imzalamadı.
Atilla'nın torunları Anadolu Türklüğüne sahip çıktı. Ümmet ümmet diye yırtınanlar; ümmetten olan İslam ülkeleri söz birliği ile Barış Pınarı Harekatı"mıza karşı çıkıyorlar, kınıyorlar.
Demek oluyor ki; bize sahip çıkacak olan ümmet değil bizden olan Türk dünyasıdır.
Macaristan(Hun diyarı) Turan Partisi sloganı" Aynı Allah'ın kullarıyız, Atilla'nın torunlarıyız"
Yaşasın Macaristan, var olsun Turan ülküsü.
Kısa kısa...
Türk'ün kaderi mi dir; hainlerin baş olması.
KKTC Cumhurbaşkanı, sen ne utanmaz bir adamsın ki; haksız yere kan dökülerek inşa edildiğini ima ettiğin
bir devletin Cumhurbaşkanı olmaya devam ediyorsun.
...Siz ancak "Rabia"dan "Bozkurt"a dönen parmaklarınızla burnunuzu karıştırabilirsiniz.
"Bozkurt"un yelelerinden çekin artık o kirli parmaklarınızı.
Mehmet Soral
soralmehmet{a}gmail.com
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.