SREBRENİTSA veya...
acının popüler kültüre meze edilmesi...
Bugün Srebrenitsa Katliamı'nın 26. yıldönümü.
Sosyal medyalarda ana saylarım katliamı hatırlatan, lanetleyen paylaşımlarla dolu.
Aslında bu durumu tasvip etmem ve beğenmem gerekirken yine de içimde buruk bir his var.
Sabahtan beri durumu neden içime sindiremediğimi soruyorum kendime.
Evvela neden tasvip etmem ve beğenmem gerektiğine değineyim.
Katliamın unutulmamasını, anılmasını lanetlenmesini elbette tasvip etmem, desteklemem gerek.
Müslüman olduğum için değil, her şeyden önce insan olduğum için.
Masum ve suçsuz sivillerin, yaşlı, çocuk, hamile, kadın denilmeden katledilmelerini kabullenmemem için onların illa benimle aynı ırk, millet veya dinden olmaları gerekmiyor.
Ortada barbarca, insanlık dışı bir vahşet var.
Pasifist değilim ama her zaman savaşında ahlakı olması gerektiğini savunmuşumdur.
Özellikle bir Türk olduğum için buna çok önem verdiğime inanıyorum.
Ve 26 yıl evvel o insanların yaşadıkları vahşeti bırakın ahlakla, insanlıkla bağıştırmamın imkanı yok.
Hayvanlar aleminde bile görülmesi imkansız bir vahşet söz konusu.
Elbette unutulmaması, unutturulmaması lazım.
Anarak, lanetleyerek yenileri engellenebilir mi bilmiyorum, ama unutulduğunda tekrarlanmasının kaçınılmaz olduğu kanaatindeyim.
Şimdi gelelim paylaşımların bende neden buruk bir his uyandırdığına.
Lütfen yanlış anlamayın, kimsenin samimiyetini sorgulamak gibi bir niyetim yok.
Zaten bende bu hissi uyandıran olayın bireysel boyutundan ziyade yaratılan toplumsal algı.
Kendini muhafazakar sağ kesim olarak adlandıran kitlede son 20 yıldır maneviyat üzerine bir tür popüler kültür oluştuğunu düşünüyorum.
Yani doğru ve hak olduğu için yaşanması gereken değerlerin artık sırf herkes tarafından benimsendiği, yani İngilizce deyimi ile ‚in' olduğu için yaşandığı kanaatindeyim.
Nasıl veya neden böyle bir kanıya vardım?
Örnekleri çok;
Mesela müminlerin tavaf etmesi için ülkemde Kâbe maketleri il il turneye çıkarıldı.
Kur'an-ı Kerim şekilli, Kâbe şekilli yaş pastalarla kutlamalar yapıldı.
Tesettürlü D-Jane'ler türedi.
Pop Star Alaturka'ya karşı Güzel Kur'an okuma yarışmaları TV'ler de yayımlandı…
Her fırsatta Filistin çığırtkanlığı yaşandı ama bu hususa İsrail'e yönelik diplomatik tepki asla ‚von minüt'ü geçmedi…
Yani belki hata bende ama daha düne kadar her tür milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasını alkışlayan, Barzani ile gurur duyan bir zihniyet birden ‚Ezan dinmez Bayrak inmez' moduna geçince bana pek inandırıcı gelmiyor…
Çünkü aynı zihniyetin döner ayranla demokrasi nöbeti tutup sonra kuvvetler ayrımını yok edilen bir anayasayı onayladıklarını gördüm.
Çünkü bacılarının baş örtüsünü bahane ederek mağduru oynayıp Cumhuriyet'e ve Cumhuriyeti kurana yapmadıkları hakareti bırakmayanların, söz konusu çocuklarının donu olduğunda bile bu ülkede eşi benzeri görülmemiş en büyük ahlaksızlık ve namussuzluğun örtbas edilmesine susup gıklarını çıkarmadıklarını gördüm.
Örnekler o kadar çok ve toplumsal hayatımızın her alanında mevcut ki…
Kendilerini ne zaman eleştirdiğimizde ‚Milletin iradesine saygı duymaya mecbursunuz' diye kükreyenler, son günlerde ‚2023 seçimlerinde sandıktan muhalefet çıksa bile bu ihanettir, buna müsade edemeyiz.' diye konuşur oldular.
Ne oldu ‚Milletin iradesine', ‚saygıya'?
Yani demem o ki, insan bir değere inanıyorsa, onu savunurken kim ne der, sonucu ne olur, çıkarım veya zararım ne olur düşünmeden savunur.
Kalbinin tümü ile inandığı için savunur.
İman ettiği için savunur.
Yok ama inanmıyor da inanmış gibi görünüyorsa,
herkes yaptığı için yapılıyor,
herkes ağladığı içn ağlanıyorsa,
işte o zaman popüler kültür söz konusudur.
Kendi hiç bir kutsalı olmadığı için başkalarının kutsalını sömürmektir.
1995'te Srebrenitsa'da çocuklar analarının gözü önünde öldürüldü.
İlk önce çocukları öldürdüler ki, analar ölmeden evvel evlat acısını tatsınlar diye.
Hamile kadınlar kocalarının önünde katledildi.
İnsanlıkla asla bağdaşmayan bir vahşet yaşandı.
Ve bu acıyı kınayanlar(!) bugün Türkiye gibi bir ülkenin Sırbistan'dan et ithal etmesini savunuyorsa, kimse kusura bakmasın, işte orada samimiyet sorgulanır.
Bu vahşeti samimiyetle anan ve o insanların acısını unutturmamaya çalışanlara elbette ki sözüm olmaz, olamaz.
Ama lütfen bu vahşetin popüler kültüre meze olmamasına dikkat edelim.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.