TANRI'YI KURTARMAK ŞART
Çağdaş gelişmiş yoksulluğu en alt seviyeye indirmiş bir ülke olacaksak önce Tanrı'yı siyasetçilerin elinden kurtarmak gerek.
Bütün yetkiler onlarda ama sonuç kötü çıkarsa işi Tanrı'ya yıkmak da onlarda.
Tanrı'yı siyasetçinin elinden kurtarmazsak daha çok bu derenin kenarında bizi karşıya geçirecek sandal bekleriz. Afedersiniz kıçı sıkışan topu Tanrı'ya atıyor. Hal böyle olunca ve işin içine Tanrı girince kimse de çıkıp ne oluyor diyemiyor/demiyor.
Ülkede maden faciası yaşanıyor bu işin fıtratı oluyor.
Ülkede deprem oluyor çürük binalar sahte müteahitler suçlu olmuyor Tanrı'nın gazabı oluyor.
Insanlar çöpten yiyecek topluyor Tanrı'nın fakirlere imtihanı oluyor.
Her şeyi Tanrı yapıyorsa sizin işiniz be orada?
Yok bu ülkede acilen Tanrı'yı siyaset bezirgânlarının elinden kurtarmak şart.
Tanrı buyruklarını kafasına göre eğ bük kendine göre yorum yap sonra çık Tanrı böyle istiyor de kurtul.
Tanrı böyle istemiyor kardeşim.
TANRI'YI bu siyasetçilerden kurtarmak bizim tek kurtuluşumuz.
"Bizim partiye çalışırsan ibadet yerine geçer" " bizim partiye oy verenler sorgusuz cennete girecektir " diyenler bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptı yapmaya da devam edecekler.
Tanrı akıl vermiş düşün demiş daha ne yapsın?
Buyurun Tanrı bizi uyarmış uyarmaya devam ediyor. Biz oturmuş dua ile büyüyoruz. Ormanları talan edip dua ile metoroloji ile ortak yağmur duasına çıkıyoruz..
Of ki of!
"Eski zamanlarda yoksul bir adamın kerpiçten yapılmış harap bir evi vardır. Kendi anlayışına göre inanmış bir adamdır. Oturup eviyle pazarlık eder: Biliyorum, bir gün yıkılacaksın. Ama ne olur bana haber vermeden yıkılma, der. Hikaye bu ya ev dile gelir, adamın isteğini kabul eder.
Gel zaman git zaman, tavana doğru bir yerden evin duvarı çatlar. Adam hemen bir miktar çamur hazırlar ve çatlayan yeri sıvayla kapatır. Bir süre sonra başka bir yerde çatlak oluşur, adam orayı da sıvar. Üçüncü, dördüncü derken adam her defasında çamur sıvayarak meseleyi hallettiğini düşünür. Derken bir gün aniden ev çöker ve tamamen yıkılır.
Adam çok üzülür, enkaza karşı seslenir: "Ey evim hani seninle sözleşmiştik, bana haber vermeden yıkılmayacaktın, neden sözünde durmadın?" Evin enkazından cevap gelir: "Ben sana çoktan haber verip durdum. Ama ne zaman ağzımı açsam, sen bir avuç çamurla benim ağzımı tıkayıp durdun!"
Doğan Ay
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.