ÜLKÜCÜLERİN TERCİHİ NASIL OLACAK

Ülkücüler olarak oyumuzu hangi kıstasa göre kullanacağız. 

Burada esas olan Türk milliyetçilerine zaman kaybettiren, enerjisini tükettiren; inanmışlığımıza ve adanmışlığımıza dair irademizi yönlendirme "Dümenine" geçerek; ideal ve ülkümüz için beslediğimiz umutlarımızı siyasal İslamcı "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin hizmetine amade eden Devlet Bahçeli'nin kontrolünde hareket eden aday ülkücü bile olsa; bir ülkücü olarak oyumu vermeyeceğim.
...
Cumhur ittifakının adayı ülkücü de olsa; bunun adına verilen her oy gerek Devlet Bahçeli, gerek Erdoğan ve gerekse "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin kalıcılığına ve aynı zamanda siyasal İslamcıların T.C devletini dönüştürme fantezilerine cansuyu olacağına inandığım için bu bilinç ile hareket edip, konjonktüre göre oyumu kullanmayı düşünüyorum.
...
Şahsen bu seçimleri; kapımızdaki çöpün nasıl kaldırılıp, kaldırılmayacağı veya cenaze hizmetlerinin ne şekilde yapılması gerektiğinin hesabı üzerinden değerlendirmeyeceğim.
...
Mesela AKP burjuvasının ete kemiğe bürünmesinde rant kapısı olan İstanbul'un AKP den alınması bu devletin bekası ve yeni sistemin tartışmaya açılması açısından çok önemli görüyorum. Keza diğer büyük şehirler de aynı. Dolayısıyla adayın ülkücü olup olmamasından ziyade "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüşü sağlayacak olan konjonktüre oy kullanmak kendi tercihim, ülküdaşlarıma da tavsiyemdir.


Tutturmuşlar HDP üzerinden seçmeni terbiye etmeyi.
Geçiniz siz onları. Peki öyleyse; ana rahminde hapse giren, orada doğan; tüm "Suçu" Fetöcü anasının yumurtası, babasının sperminin bir araya gelmesinden hasıl olan bebeğe dahi ceza kesen devlet nasıl oluyor da; her kötülüğün başı olarak gösterilen HDP için gerekeni yapamıyor.
...
Cumhuriyet kurulduğundan beridir; milletimizin bir parçası olan Kürt kardeşlerimizi siyasal yollarla, etnik milliyetçilik yaparak sürekli organize etmek ve nihayetinde ülkemizi bölmek istemişlerdir. Ancak iktidarlar değişse bile devletin bu tür yapılanmalara karşı vermiş olduğu mücadele sırasında binlerce şehit verilmiş olmasına rağmen mücadele yöntemini değiştirmemiştir. Mesela onlarla müzakere yoluna hiç gidilmemiştir.
...
Ancak AKP kurulup da, Türk siyasetinde yer aldıktan sonra esas hedefi Siyasal İslamcıların fantezilerini gerçekleştirmek ve devleti dönüştürmek olunca; bu yolda devletin gelenekselleşmiş içe dönük savunma usulünü de terk ederek, devlete karşı muhalif duruşu olan mihvallerle iş birliğine girerek, amacına daha çabuk ulaşacağının hesabını yaptı ve zamanın cemaati günümüzün fetö'sü ile iş birliği yaptı. "Cemaat" kurumsal bir kimlik olarak kabul edildi ve devletin tüm imkanları bu "Örgüte" sunularak adeta "Devleti yönetme" işi özelleştirildi.
...
Şimdi devletin böyle bir süreci yaşamasının müsebbibi HDP'mi yoksa AKP mi dir. Peki AKP ise; devletin bekası açısından hangisinin varlığı veya yokluğu esas riski oluşturmaktadır.
...
HDP gibi oluşumlara karşı devlet, kurulduğundan beridir doğal bir refleks geliştirdi. Bu doğal refleks her zaman için devleti korumaya muktedir oldu. Esas riskli olan; devleti yönetenlerin bu doğal refleksi tetikleyen mekanizmalar arasındaki doğrudan veya dolaylı sosyolojik ve psikolojik işbirliği ve koordinasyonu bozmuş olmasıdır. Peki nedir onlar; andımızın kaldırılması, TC ibarelerinin çakıldıkları yerlerden sökülmesi, Genel Kurmay başkanının Atatürk'ün annesine iftira atan bir bayanı ziyaret etmesi, keşke Yunan galip gelseydi diyenin bizatihi devletin zirvesi tarafından ziyaret edilmesi, kadim Türk Ordusu'nu yetiştiren binlerce yıllık akademik yapılanmanın değiştirilmesi, TC Devletinini kuran Türk milliyetçiliği düşüncesinin bizatihi devletin bir numaralı sorumlusu tarafından aşağılanması, ayakları altına alınması. Oslo görüşmeleri, Harbur rezaleti, YPG/PYD'ye yardım için ülkemiz sınırları içinde mihmandarlık yapılarak, Barzani kuvvetlerinin Kobani'ye taşınması, Ermeni açılımı, Ege'de Aydın sınırları içinde olması gereken, toplamda 18 adanın Yunanistan tarafından işgaline göz yumulması ve daha neler neler.
...
Şimdi bütün bunlar olmuşken; HDP den korkulup, Cumhur ittifakına sarılma algısını yaratma çabası benim için hiç bir anlam ifade etmemektedir. HDP nin ne yapmak istediğinden eminim, ona karşı gardımı almışım ama inanın ki; ne AKP ve Erdoğan'ın ne de Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin ne yapmak istediklerinden emin değilim.
...
Bu ülkenin ve milletin istikbali için HDP den çok Cumhur ittifakının şerrinden korkuyorum. Ciddi şekilde endişeliyim. Dolayısıyla, 31 Mart mahalli seçimlerini de ona göre değerlendirip, oyumu kullanacağım.
...Neymiş efendim; İYİ PARTİ, CHP ile ittifak yaparsa, HDP de büyük şehirlerde CHP adaylarına oy verirse; İYİ PARTİ de HDP ile işbirliği yapmış oluyormuş.
...
Aferin size; okulda bir bok öğrenmemişsiniz ama mantık dersini iyi bellemişsiniz(!)Sizler, bu HDP üzerinden oluşturmak istediğiniz negatif İYİ PARTİ'algısını; ancak ve ancak azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biat kölelerinize yutturabilirsiniz tamam mı....
Ahmet Türk'ün affını sağlayıp, Mardin'den HDP belediye başkan adayı olmasını sağlayan Devlet Bahçeli değil mi. Hani ölümcül hasta olup da; yetmiş yaşının üzerinde olan birisi nasıl oluyor da "Sağlıklı" bir belediye başkanı adayı olabiliyor. Lütfen bu soruyu Bahçeli'ye sorarmısınız.
...
HDP ile çekimser oy kullanıp, ortak hareket eden Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerini nereye koyuyorsunuz peki. Ve bu örneklerden sonra HDP üzerinden İYİ PARTİ'ye vurmaya utanmayacak mısınız.
...
Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin Cumhuriyet tarihin en aşağılık terör örgütünü devlete yerleştiren AKP'ye cansuyu olmaları gibi bir gerçek göz bebeğinize saplanmış dururken; hala "Benim gözlüğüm nerede" gibi ahmakça bir soruyu sormanız çok saçma değil mi. Belki de onlara göre değildir. Siyasi arsızlığın haddi de, hududu da yoktur. Bunlar öyledirler ki; eğer isterlerse mahallenin en namuslu kadını bile "Fahişe" yapıp adını çıkarırlar. Ama uzun vade de bir güç olamazlar, zira namuslular namussuzlardan er geç alt edip, hakkını arayacaktır.

Ay çekirdeğinin içindeki iman
Yıllardan beridir "Yılbaşı gecesi meyve çerez yemeyin, siz de onlardan olursunuz" diyeceğinize; "Her namaz sonrası" Türkçe Kuran meali"nden üç beş ayet okuyunuz" deseydiniz; belki de bu milletin ekseri yatı "Şuurlu Müslüman"ın hası olurdu.
...
Sizinkisi ahmaklık. İman çekirdeğin içinde saklı mi ki; çıtlatınca uçup gitsin. Sizin iman dediğiniz şey bu işte; çekirdek çatladığında uçup gidecek kadar basit bir şey. Onun içindir ki; hep dantelli kefenlere talipsiniz. Risk yok nasıl olsa; alt tarafı bir çekirdeği iki diş arasında koyup, çıtlatmamak. Siz bunu yapmadığınız için mi imanınızı korumuş oluyorsunuz

Erdoğan "Demokrasinin tam uygulandığı az sayıda ülkelerden biriyiz"dedi.
Yalanda da mütevazi olmak lazım; zira karşı taraf uyanabilir, öyle değil mi.Külliye'den bakınca "Külliyen yalan" denen şey böyle bir şeymiş. Demek ki bulunulan yerin hakkını vermek gerekiyormuş. Madem "Külliye"; yalanı da "Külliyen" olmalı değil mi
...
Artık kargaların bile eğlencesi olduk yahu.
Devlet Bahçeli sağlam olsun diye bu yalana muhakkak bir "İlmik" de kendisi atacaktır.

''Cumhur ittifakı'' aynı zamanda Türk milliyetçiliğini marjinalleştirme projesidir.
Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri; sorumlu oldukları projenin gereğini mükemmel bir şekilde yerine getirmeye devam ediyorlar.
...
Proje şu; "Milliyetçileri kendi aralarında öyle bir ayrıştıralım ki; karşılıklı kin ve öfke adına ne mümkünse onu yapalım. Mesela "TC'nin söküldükleri tabelalara tekrar çakılmasına HDP ile birlikte çekimser oy kullanalım, 15 Temmuz'un siyasi ayağının tespitine ilişkin önergeye red oyu verelim, 3.5 milyon Suriyeli'ye pasaport sormayalım ama Çin zulmünden kaçıp, ülkemize sığınan Doğu Türkistan Türk'ünün pasaportu yok diye günlerce hava alanında bekletelim" gibi Türk milliyetçisi, ülkücünün adeta kimyasını bozarak; üç hilale vurgun ülkücülerle, demokrat ve özgürlükçü ülkücüler arasında ayrışmayı her geçen gün şiddetini artırarak devam eritip; nihayetinde her iki kesim arasında ortak aidiyet kalmayana kadar bu süreci devam ettirmek. Ve nihayetinde; Türk milliyetçiliğini marjinal hale getirerek, etkisiz hale getirmektir. Peki sonra ne olacak; marjinalleşmiş Türk milliyetçiliğinin etkisiz ve tepkisiz bir döneminde ülkemizde federasyon modeline geçmek. Olur mu; elbette olur. Dünyada federasyon yapılanmasına yol veren en uygun "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin, yani "Başkanlık sistemi"nin mucidi kim; Sayın Dr. Devlet Bahçeli değil mi.
...
Vallahi sizleri bilemem ama Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin yürüttükleri stratejiden ben bunu çıkarıyorum. Ha, bunu ben kaale alıyorum mu; umurumda bile değil. Onların bunlara gücü yetmeyecek, ülkücülerin kardeşliği buna mani olacaktır. Bütün mesele Devlet Bahçeli ve avenesinin siyasi tahriklerine, daha doğrusu oyunlarına gelerek, karşılıklı çatışma haline gelmemektir.
...
Şununda farkındayım ki; özellikle evlatları memur olan veya memur olmak isteyenler için MHP'de ki üyeliklerini devam ettiren yüzlerce ülkücü arkadaşım olduğunu biliyorum. Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri, o arkadaşlarım üzerinden sakın hesap yapmaya kalkışmasınlar, çok yanılabilirler.
...
Not: Özellikle MHP üzerinden yorum yapmamaya özen gösteriyorum, zira; bizlerin MHP kuramsal kimliği ile bir problemimizin olması mümkün değildir.


İYİ PARTİ'nin verdiği önerge
"Yurtta sulh konseyi açığa çıksın" önerisinde bulunan Devlet Bahçeli ve avanesi, İYİ PARTİ'nin; fetö'nün siyasi ayağının açığa çıkarılmasına yönelik araştırma önergesine AKP ile red oyu vermişlerdi.
....
Vallahi kimleri ahmak yerine koyarak, İYİ PARTİ' nin önergesinden habersizmişiz gibi bu çıkışı niçin yaptınız bilemeyiz ama; cümle alem fetö'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına mani olanın bizatihi Cumhur ittifakının kendisi olduğunu biliyoruz. Cumhur ittifakı olarak çevirdiğiniz topa dikkat edin, sonra kendi kalenize atabilirsiniz.
...
Bir de şu var ki; sanıyorsunuz ki milletin gözüne "Biat gözlüğü"nü takıp, aynı şeyleri görmelerini, aynı şekilde davranmalarını sağladığınızı düşünüyorsunuz. Biz o gözlükleri kıralı çoooook oldu. İstersen say da bak.


Üzerinden hala geçmediğim köprüye para ödüyorum.
Bizim millet böyle işte; Kenan Evren'e %92 oy ile "Paşam seni seviyoruz, gölgeni üzerimizde hissetmek istiyoruz" dedi. Sonra aynı millet, sıfır itibar ile "Şimdi seni er olarak gömüyoruz" dedi.
...
Doğrusu bu milletin altımıza süreceği koltuktan korkmak lazım. Belki de ondandır ki; Allah bana vergi vermemin dışında devlet kapısı göstermedi. Maaşımı da, sağlık hizmetlerimi de devletten almıyorum ama devletimi seviyorum ya; vergi vermeye devam ediyorum. Belki de alacaklıyım. Son yapılan köprülerden hiç geçmiyorum, payıma kesilen borcu da ödüyorum.

Poşet parası öde, %18'i KDV
Neymiş efendim; benim sağlığımı düşünüyorlarmış. Ben safım ya, senin algılarının biatcı kölesiyim ya; hiç bir ard niyet aramam.
...
Alış verişimi iki seferde yaptım. %18 KDV ödemedim, paketleri kucağımda taşıdım. Ne kadar mutluyum bir bile bilseniz. Aynı zamanda doktorumun da dediğini yapmış oldum; yürüyüş yaptım, sıkıntı yok. Artık mendil taşır gibi arka cebimde veya arabamda file taşıyacağım. O %18 KDV'yi benden tahsil edemeyeceksiniz. Her kasaya geldiğimde egomu tatmin edip, senin gizli niyetine çelme takacağım.

Her isteyennin İYİ PARTİ'de yeri hazır olmamalı
Şu veya bu şekilde, referandumda, hele ki milletvekili düzeyinde "Evet" için çalışmış bir kimsenin İYİ PARTİ'ye kabulü mümkün olamaz. Zira, İYİ PARTİ'ye meşruiyet kazandıran ana unsurlardan birisi de; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne hayır demesidir.
...
Dolayısıyla, MHP Samsun milletvekilinin İYİ PARTİ'ye teşrifinin dile getirilmesi abesle iştigaldir. Kendisi biatcılığa meşruiyet kazandıranlardan olup, cezasını da bu "Meşruiyet" üzerinden kendisi ödemiştir. Devlet Bahçeli belki de kendi meşrebince nadir olan doğrularından birisinin yaptı, hiç de yadırgamadım.

İttifaklar koalisyonların kaşarlaşmış halidir.
Koalisyonları öcü gösterip, tek adam rejimini istikrar adına Türk milletine dayatanlar; vallahi ne diyeyim; eğer birinizin belediye başkan adaylarını bile diğeriniz açıklıyorsa; kurban olun siz o koalisyon ortaklığının onuruna.
Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

​HAYATTA KALMAYI MI ÖLMEYİ Mİ TERCİH EDERSİNİZ?
MARİAM KAVAKÇI

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin