UZAY MEKİĞİ VE ÜLKÜCÜLER

uzaymekigiulkuculer

Mevcut kafa yapısıyla devam ettikleri sürece uzay mekiği ve ülkücü kelimelerini bile aynı cümle içinde kullanabilmek atomu parçalamaktan daha zordur.

Müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi bir huyumuz var. Son günlerde yine geçmişe dönük bir takım ateşli tartışmalar ve doğal olarak karşılıklı sürtüşmeler başladı. Yok, efendim falanca yazarımız mezhepçiymiş, vay filanca yazarımız Anadolucuymuş. Şu yazar aslında Türk milliyetçiliğine şaşı bakarmış, bu şair yaramaz adammış. O öyleymiş, bu böyleymiş. Sepetçioğlu hepsini cebinde taşır, Atsız falakaya yatırırmış falan filan.

Bir tartışmada davanız, fikriniz, ideolojiniz güç kazanmayacaksa, daha çok taraftar toplayıp daha geniş alanlara yayılmayacaksa o tartışmaya girmeyin. Çünkü istemeden de olsa davanıza zarar vereceğiniz aşikar. Çünkü fayda sağlamayan, gücünüze güç, ideolojinize yeni nefer katmayan her eylem, her tartışma gücünüzü azaltmakta, ideolojinizi törpülemekte, davanızı tüketmektedir.

Ben bir davaya, ideolojiye kıyısından köşesinden bir şekilde hizmet eden herkesi bir uzay mekiğinin aksamları gibi görürüm. Kimi ilk kalkışta basılan düğme, kimi yakıtı bitince gövdeden ilk atılacak olan yakıt tankı; kimisi ikinci sırada atılacak olan yakıt tankı. Kimileri astronotların dinlenmesi için gerekli ranza, kimileri mekik personeli eğlence yapsın diye yanlarına aldığı iskambil destesi. Kimi mekikteki kumanda panelinin kullanma kılavuzu. Kimisi kaptan ve mürettebat sıkıntıya düştüğünde moral değerlerini güçlendirmek ve personeli hedefe kilitlemek için tefekkür kitabı. Kimi hedefe varıldığında gerekli enerjiyi sağlayacak olan güneş pilleri. Kimisi de bildiğiniz tuvalet. Nihayetinde hepsinin yapılış amacı ana gövdeyi yani mekiği uzayda istenilen hedefe ulaştırmaktır. Kalkıştan dakikalar sonra görevini yapmış ve içi boşalmış olan yakıt tankı, hesap hatamız sebebiyle okyanus veya çöl yerine kaldırıma düşmüş olabilir. Birisi Meriç'i geçemeyip maklube tepsisine düşmüş olabilir. Birisi Türk'ü sadece Anadolu'da yetişen bir gazoz ağacı sanmış olabilir. Birileri ana yolu şaşırıp çıkmaz sokaklara dalarken birilerinin de ruhu, yüksek irtifa gerektiren Türk Ülküsüne dayanamadığı için devreleri yanmış olabilir...

Bazılarımızın görevi bitmiş ve mekikten ayrılarak yere düşmüş olan bu boş yakıt tankına mekiğimizin en önemli parçası muamelesi yapıyor diye tartışmaya, ayrışmaya ille de kendinin haklı olduğunu ispata çalışıp küfürleşmeye gerek yok. Çünkü bu davranış kişinin ego heybesini doldurup tatmin edebilir ama uzay mekiğinin asıl amacına zarar verecektir.

Öyleyse hükmünü yitirip mekikten ayrılmış olan boş yakıt tankını ve varsa düşen diğer parçaları sessizce kaldırıp artık bulunması gereken yere, hurdalığa götürün. Çevreye ve insanlara zarar vermişse panik ve heyecan yapmadan toparlayıp ortalığı temizleyin ve konuyu kapatın. Yokmuş gibi davranın, yok muamelesi yapın ama yok etmeyin; bakarsınız bir gün kullanmak için lazım olur.

Öyle veya böyle geçmişte bir şekilde aynı havayı teneffüs ettiğimiz insanların zaaflarını, kusurlarını ifşa ederek onları seven, değer veren takipçilerinin öfkesini üzerimize ve davamıza çekmek, bizi, "sürüye çakal getiren köpek" durumuna düşürür. Zannımca hiç birimiz öyle olmak istemeyiz...

Rivayete göre, Hz. Peygamber(sav) bir gün bir kaç arkadaşı ile bir yere giderken yol kenarında bir köpek leşi görmüşler. Leş öyle fena kokuyormuş ki, herkes yüzünü buruşturup iğrenmiş; ağzını- burnunu sarmış. Hz. Peygamber ise köpeğin açık olan ağzındaki dişleri görüp, "Ne kadarda düzgün ve güzel dişleri varmış" demiş. Fenalığın içindeki güzelliğe dikkat çekmiş. Ülkücüler ve Türkçüler de fenalığın, fenaların içinde bir parça da olsa ülkümüz için kullanabilecek bir güzellik bulabilmeyi ve kontrolü elden kaçırmadan Türklük ülküsü için kullanabilmeyi öğrenmelidir. Kötü karakterli fakat kitleleri yürüten müthiş güçlü şair için de böyle, müthiş bir düşünür ama ufuksuz bir yazar için de böyle, kafası kapağa çarpa çarpa nasırlaştığı için kavanozun ağzı açıldığında bile daha yükseğe zıplayarak sınırların dışına taşmayı akıl edemeyen profesör için de böyle...

Dostlar, herkesten bir Atsız tavrı, bir Türkeş dirayeti beklemek yanlıştır. Herkes Aytmatov olacak, hepimiz Cengiz Dağcı olacağız sanarak beklenti çıtasını atmosferin dışına kurmaya gerek yok. Orada hepimiz havasızlıktan boğuluruz. Hangimizin elindeki parmakların hepsi aynı? İçimizde parmakları hep aynı boy ve kalınlıkta olan varsa kesin sakattır o.

Bilirsiniz ki, her ağaçtan mobilya olmaz, kimi ısınmak için odun olarak kullanılır, kimisi keyifli ızgara partileri için mangal kömürü. Hepsinin yeri, ederi ve kullanım zamanı farklıdır. Bizim hareketin sorunu neyi nerede ve nasıl kullanacağını bilmemesi ve maalesef öğrenmek için de çabalamamasıdır.

Eleştirdiğimiz kişilerin hepsi birer Atsız olsaydı, Atsız olmazdı Atsız. Atsız'ı Atsız yapan başka bir Atsız'ın çıkmayışıdır. Bütün ağaçları mobilya yapsaydık, doğal gaz bulunmadan önce soğuktan donar, çiğ et yemekten otuz yaşı görmeden kurtlanıp ölür giderdik.

Önümüzde Türkçülük gibi müthiş bir uzay mekiği var fakat kaptanından mürettebatına, kumanda kabininden yakıt deposuna herkesi ve her şeyi tu kaka ede ede yanımızda tuvalet taşından başka şey kalmadı. Sayemizde onu da b.k götürüyor. Geçmişe takılıp kalmak veya geçmişin kavgasını bugün yaparak geleceği ıskalamak yerine o geçmişten ders alarak yarınlara daha güçlü ve daha kalabalık olarak yürümenin hesabını yapmalıyız.

Ama nedense iflah olmaz bir hastalığımız olarak herkes kumanda panelindeki düğme olmak istiyor. Kimse yakıt tankı, banyo terliği, taharet musluğu, tuvalet taşı olmak istemiyor. Çünkü her zaman olduğu gibi herkes Fatih'in, Yavuz'un, Mete Han'ın torunu! Herkes komutan fakat cephede sipere yatıp düşmana mermi yağdıracak nefer yok. Süngü takıp ölüme koşacak yiğit yok.

Köprünün altından o kadar yıl sular akmış ama biz, artık bizimle bir ilgisi kalmamış adamların yüzünden kendi siperimizde kendi kendimizin karnını deşmeye devam ediyoruz. Bu adamların hiç birisi, bizim şimdi onlar yüzünden birbirimizle ettiğimiz kavganın onda birini birbirleriyle etmediler.

Biz, boş ve fayda yerine zarar getiren tartışmalar yaparak enerjimizi tüketirken, korkarım uzay mekiğimiz rampada durmaktan paslanıp çürüyecek. Kimse yanlış anlamasın ve Deli İbrahim'in torunu olarak bu gemideki tuvalet şahsım olsun; sıkıştığınızda hacetinizi bana giderin ama gerçekten dava adamıysanız boş şeyler ve hareketimizle ilgisi kalmamış adamlar yüzünden yeni yeni tartışmalar başlatarak birbirinizle didişip geminin çürümesine sebep olanlardan biri olmak yerine uçurun şunu…


31 Mayıs 2020

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

KAKTÜS ÖĞRETİSİ 2
Yalanlar, Usanmak ve Kayısı Reçeli

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin