İFFET ANITI!
Bizimkiler zamanında İspanya ile beraber AB ve ABD dayatması ile "dinler arası diyalog" adı altında sulandırılmış islam projesini hayata sokmuşlardı!...
Hatırladınız mı?
AB müktesebatına göre zorunlu idi bu diyalog ve paşa paşa imzalamıştık!
Teee o zaman demiştim ki Türk/İslam toplumuna dayatılan "dinler arası diyalog" bir utanç fikri ve "sulandırılmış İslam projesi" demiştim.
Aradan yıllar geçti şimdi ne gündeme getiren var, ne de konuşan. Neyse konumuz bu değil. Zaten amacına da ulaştı!
Konumuz Ermeni meselesi!
24 Nisan gelince ateş böceği gibi ortaya çıkan "Ermeni sevicileri" görünce "dinler arası diyalog" tekrar aklıma geldi.
Şimdi de, Joe Biden "kırım" demiş!
Ermeni meselesi ve Joe Biden'in "soykırım" söylemi gündeme gelince Van/Akdamar kilisesi ve yaşananlar aklıma geldi.
İşte bu Kilise de dinler arası diyalog eseri de ondan!
Her 24 Nisan ortaya çıkan "Ermeni seviciler" bu yılda da boş geçmedi.
Canan Kaftancıoğlu, Garo Paylan, Hilal Kaplan gibi bir sürü yazar çizer ve siyasi, Joe Biden'ın açıklaması sonrası salya sümük ağlayıp salyalarını akıtmaya başladılar. "Günün mana ve önemine binaen" özür metni yayınlayıp, güzelleme yaptıktan sonra diğer 24 Nisan'ın hazırlıklarına başladılar
Önümüzdeki yıl bu "Ermeni seviciler" şarap ekmek eşliğinde ve Van gölü suyuyla vaftiz edilirlerse hiç şaşırmam!
…
Şimdi bakalım kim "soykırım" yapmış?
Kısa bir bilgi ile başlayalım!
Ermeniler tarafından tarihsel ve etnik açıdan Ermenistan'ın birleşmesini amaçlayan büyük Ermenistan ve irredandist siyasi ülküleri vardır.
Rus ordusunun silahlandırdığı, Fransızların para yardımı ile Ermeni Taşnak/Hınçak komitacılar ve siyasi örgütler, 1877 yılında Cenevre'de bu irredandist proje için kurulmuş bir Ermeni cemiyetidir.
İran, Osmanlı ve Rusya topraklarında bulunan Ermenileri birleştirip büyük Ermenistan devletini kurmak için mücadele etmişlerdir.
Soykırım palavrası ile, başta ABD'de ki lobileri ile sıcak tutuyorlar.
Olayın özeti bu!
Milli mücadele döneminde bu komitacılar silahlanıp, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde katliamlara başlamıştı. Osmanlı, savaş halindeydi ve o bölgede genç erkek yoktu. Geriye kalan yaşlı erkekler, kadınlar ve çocuklardı. Bunu fırsat bilen Ermeniler, çaresiz ve savunmasız Türklerin üzerine vahşice saldırıyor, işkenceler, tecavüzler ve katliamlar birbirini kovalıyordu. Namuslarını, çocuklarını ve canlarını kurtarmak isteyen yöre halkı Van gölüne doğru kaçmaya çalışıyordu. Bunu önceden hesap eden Ermeni çeteleri, boşteknelerle yanaşıp, "sizi kurtarmaya geldik" diyerek, çaresiz sivil halkı teknelere alıyor gölün ortasında erkekleri öldürüp, göle atıyor, kadınları ve kızları işte o Akdamar kilisesine götürüp, orada analarımıza ve bacılarımıza tecavüz ediyorlardı.
Namusunu kurtarmak isteyenler ise kendisini göle atarak intiharı seçiyordu.
Gözleri dönmüş hayvanlar, bunlarla yetinmeyip şehre geri dönüyorlardı.
Bu sefer Ermeni komitacılar;
Türk/Müslüman kadınları sokakta sıraya dizip;
"Korkmayın sizi Van valisi Cevdet paşaya götürüyoruz. Cevdet paşa size pilâv ikram edecek" diyorlar ve gülüyorlardı.
Yolda giderken ise koro halinde:
"Cevdet Paşa et temâşa
Gelinlerin oldu matuşka" (fahişe diyorlardı)
Bitmedi…
Ermeni komitacılar, hamile kadınların karnını yırtıp çıkardıkları çocukları süngülerinin ucuna takarak annelerine gösteriyorlardı. Kızların ve kadınların kollarındaki bilezikleri almak için çok kolay bir usul bulmuşlardı, kasaturalarıyla kızların ve kadınların kollarını kesiyor, sonra bilezik ve yüzükleri çıkarıyorlardı.
Sonuç olarak;
Akdamar adasında ki adı geçen kilise, İstiklal savaşında Ermenilerin silah deposu olarak kullandığı, kaçırılan Türklerin kurşunlanıp öldürüldüğü ve kadınlarımızın tecavüz edildiği bir yerdir.
Ne acıdır ki "dinler arası diyalog" kapsamında adadaki Akdamar kilisesi 3 milyon TL'ye restorasyon edildi.
2002/2005 ve 2012 yıllarında kilise/şapel, müştemilat yapısı onarımı, ziyaretçi karşılama alanı, bilet gişesi, güvenlik sistemi ve ünitesi, gezi güzergâhları, seyir terasları ile çevre donatı elemanları tamamen yenilendi ve "besmele!" ile hizmete açıldı.
Bireysel olarak Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun uğraşlarını biliyor ve yakından takip etmiştim. Ciddi araştırma yapmış ve fakat dikkate alınmamış rafa kaldırılmıştı, çalışmaları.
Diyeceğim;
Namuslarını kurtarmak, bu acıya, bu zillete dayanamayıp kendilerini göle atıp intihar eden analarımızın ve bacılarımızın anısına toplu bir anıt mezar yaptırmak için sağa sola yazmıştım, teee 2011 yılında.
Demiştim ki;
"O kilisenin tam karşısına 'İFFET ANITI' yaptıralım ki, ibadet için kiliseye gelen Ermeniler, geçmişte dedelerinin yaptıklarını okuyup/görüp utansınlar!" Ar damarları çatlamamış ise eğer!
Eeee tabi dikkate bile alan olmadı.
Son söz;
Hadi o zaman ülkede uzun savaş döneminin yorgunluğu ve ümitsizliği içinde bulunan padişah ve hükümet, itilâf devletlerinin merhametine sığınmaktan ve işgallerin, tecavüzlerin genişlemesini önleyemedi!
Peki şimdi?
O zaman kendim yazıp, kendim okumuştum.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.