TÜRK OLMANIN BEDELİ!
Yakın Tarihe Türk'çe Bakış...
Türk'ün var olduğu günden bu güne düşmanları da var olmuş, Türk düşmanları savaşıp alt edemeyecekleri Türk'ü çeşitli oyunlar ve hileler ile yenmeye ve tarih sahnesinden silmeye çalışmışlardır. Fakat tarihte yapılan oyunlar, kurgulanan senaryolar bir türlü başarılı olmamış, Türk düşse bile her defasında bir Başbuğ ve Türk Milliyetçileri ile bu oyun ve hilelerden güçlenerek çıkmıştır, tarih sahnesinden hiç silinmemiştir.
Son 78 yıldır yıkım planlı yazılan bir senaryo ve bu senaryo orjinli üzerimizde oynanan oyunlara baktığımızda, bu senaryonun tarihte çinliler'in ve bizanslılar'ın yaptıkları oyunlardan bile daha çok üzerinde çalışıldığı belli olmaktadır.
Senaryo dikkatle yazılmış, başroldeki ve yardımcı rollerdeki oyuncuları özenle seçilmiş, yetiştirilmiş, yapılmak istenilen planlı ve sabırla ortaya koyulmuştur.
Bu plan, sabır ve hilekârlık ne yazık ki günümüzde karşılığını almaya başlamıştır.
Bu kadar ince eleyip sık dokunarak yapılan bir harekatın etkileri sadece Türkiye'deki Türkler'de değil, Türkiye dışı Türkler'de de giderek artmaktadır.
Operasyon artık son dönemece girmiştir.
Türk Milleti çeşitli araçlarla uyuşturulmuş, onu kıyâm'a kaldıracaklar görevlilerce pusturulmuş/susturulmuş, operasyona karşı gelecekler ya kendi aralarında sığ ve sunî kavgalarla ayrıştırılmış ya da işbirlikçilerin fitneleriyle parça pinçik olmuştur.
Türk Milleti üzerinde yapılan psikolojik harekat ve algı yönetimi, cebinden başka bir şeyi düşünmeyen, hayatından mutlu olmayan, depresyon ve bunalımla vakit geçiren, ekonomik darboğazdan kafasını kaldıramayan, olaylara tepkisiz kalan..v.s tipinde "vatandaş"ı meydana getirmiştir.
Önümüzde bu tür "vatandaşların" her geçen gün çoğaldığını ve milletin gitgide aynı batağa gittiğini gösteren birçok örnek vardır.
Türk Milleti ne yazık ki dün ak dediğine bugün kara diyen, medyanın algı yönetimine göre yön değiştiren, psikolojik harekat ve algı yönetimi ustalarının kolayca üzerinde etki edebileceği bir millet olmuştur.
Bundan iki üç sene önce "âkil insanlar" diye ihaneti yumuşatma rolünü üstlenenlere kucak açan, televizyonlarda "Sayın Öcalan" söz öbeğini normal karşılayan, Diyarbakır'daki büyük isyan provasına ses çıkarmayan, "milliyetçiliği ayaklar altına aldım" sözünün destekçisi olan millet bugün birçok milliyetçiye dilini ıssırtacak kadar "milliyetçi" olmuştur.
Algı yönetim ustaları yarın hangi yöne dönülmesini isterse ne yazık ki milletin çoğunluğunu o yöne dönecek dereceye gelmiştir.
"Komşularla sıfır sorun" sözünü ayakta alkışlayanlar bugün "sınır ötesi harekat yapılmalı" sözünü ayakta alkışlamaktadır.
pkk ile Türkiye Devleti'nin aynı masada buluştuğu meşhur "Oslo Görüşmelerini" normal kaşılayanlar, bugün "pkk'ya yönelik seferberlik ilan ediyorum" sözü ile coşmaktadırlar...
Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk Milleti'nin önceliklerini ve gündemini Türk Milleti belirleyememektedir.
Türk Milleti bir şekilde çeşitli yöntem ve araçlarla "oyuncak" hâline dönüştürülmüştür.
Ve ne yazık ki bu "oyuncağın" uzaktan kumandası Türk Düşmanları'nın elnidedir.
Bu arada Türkiye'de medya ve stk'lar bölünmüş ve tarafgir gibi gözükseler de, dikkatli incelendiğinde hemen hemen hepsinin "aynı tarafta" olduğu gözükmektedir. Bu tarafın Türk Milleti tarafı olmadığı da açık ve seçiktir.
Böl, parçala ve yut oyunu ne yazık ki başarılı olmuş, bölünmüş ve parçalanmış bir millet meydana getirilmiştir.
Yukarıda da ifâde ettiğim gibi artık operasyonun son aşaması olan "yut" beklenmektedir.
Bütün bu olanlar bir anda cereyan etmemiştir.
Yakın tarih Türk bakışı ile incelenirse,
- Son 78 yıldaki işbirlikçi yönetimler, Türk düşmanları ile ortak hareket ederek, Türk Devleti'nin önce ekonomik (1944 Bretton Woods Anlaşması) anlamda sonra da eğitim alanında (1949 FulBright Anlaşması) bağımsızlığını kaybettirmiş,
-1935 yılında Atatürk tarafından kapatılan Mason Locaları 1946 yılında tekrar açtırılmış,
- 60 sonrası başarısız gözüken bir ihtilal bahanesi ile bin küsür vatansever Türk, harbiyeli öğrencinin (ki o zamanlar harbiye'ye alınan öğrencilerde Türk ırkından gelmesi ve aile geçmişinin temiz olması şarttı) askeriye'den atılmasıyla, TSK'nın geleceğini oluşturacak olan bir Türk nesli yok edilmiş, yerine alınanlarda Atatürk zamanındaki bazı kıstaslar gözardı edilmiştir, ( Bu Türk evladı kıyımından sonra askeriyeye alınan harbiyeli öğrenciler 90'dan bu yana TSK'da General rütbesi almışlar bazıları da Genelkurmay Başkanı olmuştur)
- 70 sonrası çıkarılan sunî "sağ-sol" kavgasıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin parlak geleceğe sahip gençlerinin bir çoğu ya öldürülmüş ya da hapsedilerek hayatı mahvedilmiş,
- 80 sonrası Türk Milliyetçileri'ne ve gerçek yurtseverlere operasyon yapılmış, milliyetçi gençliğin yetişmemesi için, Türk Milliyetçileri hapislerde çürütülmüş,
- 80 sonrası yeni neslin "siyasetten" yani devleti yönetmekten soğutulması sağlanmış,
- 90 sonrası devlet yönetmek veya millet için çalışmak yerine batı standardında "günlük yaşamayı" seven bir gençlik yetişmesi için psikolojik bir harekat başlatılmış, televizyonların özelleşmesiyle birlikte bu harekata hız kazandırılmış,
- 2000'lerin başında, Türkiye Cumhuriyeti'nin oy veren seçmenin büyük bir kısmı olan "muhafazakar"ların üzerine, çeşitli sebeplerle gidilmiş, sıkışan ve bunalan muhafazakarların ( yaklaşık %60) önlerine, onları kurtaracak sahte bir kahraman sunulmuştur. ( 2000'li yılların başında muhafazakarların üzerine "lâiklik elden gidiyor" diyerek baskı kuran üniversite yöneticilerinin "ergenekon davası" denilen davadan az ceza alıp hemen çıkmaları, yine aynı dönemde TSK'daki bazı yanlış davranışların başında bulunan paşaların yukarıda bahsettiğim 60 sonrasında, harbiyeli gençlerin atılmasından sonra alınan kimseler olması ve yine bu paşaların bazılarının hiç ceza almaması hatta ve hatta bazılarının sorunlu(!) olduğu hükümet yetkililerinin birinin şirketinde emekli olduktan sonra danışman olması oldukça ilginçtir)
- Yine 2000'li yıllardan sonra Türk Milleti'nin internet, telefon…v.s gibi araçlarla düşünen ama icraata geçmeyen bir millet hâline dönüştürülmesi,
- 70 muhtırası ve 80 ihtilalinden sonra birçok siyasi parti, stk ve kuruluş yerle bir olurken, bu zorlu süreçten her nasılsa güçlü ve teşkilatlı çıkabilen SADECE iki grubun olması, ( bölücü kürt örgütleri ve cemaatler/tarikatlar)
- 90'larda devletin içine sızmış "cemaat" kılığındaki çaşıtların özellikle 2004'ten sonra devletin önemli kademelerine gelmesi,
- 2003'den beridir üçlü sac ayağı modeliyle Türk Düşmanları'nın istediğini yapabilmesi ve bunları durdurabilecek milliyetçi ve yurtseverlerin parti taasubu nedeniyle suturulması, pusturulması hatta uyutulması,
Yazının başından beridir anlatmak istediğim operasyonun, ne denli planlı ve bir o kadar da sabırla ortaya konulduğunu gösteren sadece ve sadece birkaç örneğidir.
Yakın tarih Türk bakışı ile gerçek anlamda incelenirse daha birçok gerçek göz önüne çıkacaktır.
Töresine sırtını dönmüş, atasına yüzünü çevirmiş, kanına ihanet etmiş, evlatlarının katledilmesine ses çıkarmamış, aç doyuracağına hain doyurmuş, çıplak giydireceğine çaşıt giydirmiş, kıyâma kalkacağına oturmuş ve uyanık olacağına uyumuş bir milletin kaderi önce esaret sonra yok olmaktır...
Millet ancak ve ancak bir törenin etrafında birleşmiş ise millet olur…
O töre ne zaman ki unutulur o zaman millet her yerinden bıçaklanmaya mahkumdur.
Tarihte hiç bir millet yoktur ki, üzerinde bu kadar oyun oynansın, içinde bu kadar hâin barındırsın, o hâinleri bilerek veya bilmeyerek yedirsin, doyursun hatta başına taç yapsın…
Bu herhâlde TÜRK olmanın bedelidir!
Türk son 78 yıldır yaşadıklarıyla ve hâlen yaşamakla bedelini ödemiştir…
Artık bedel alma zamanıdır!
Günümüz ve öncesi ihanetler bize göstermiştir ki, Türkiye'de Türk sorunu vardır.
Ve bu sorunun tek çözümü Türk Birliği'dir.
Gayrı Turan artık TÜRK'e FARZ olmuştur…!
Türk'ün yeniden ayağa kalkması, onu ayağa kaldıracakların "gözünü açmasıyla" olacaktır.
Bu da ancak ve ancak kırmızı çizgilerle olur…
Ve Türk Milliyetçileri'nin kırmızı çizgisi, ne siyasettir, ne oy, ne koltuk, ne isim, ne para ne de makamdır…
Türk Milliyetçileri'nin kırmızı çizgisi Türk Töresi'dir…
Türk Töresi'nden taviz verenler gitmedikçe,
Mankurt ve münafıklar def edilmedikçe,
Türk Milleti kendi evlatlarından oluşmuş bir yönetim talep etmedikçe,
Milletimizin bu mâkus talihi ne yazık ki, düzelmeyecektir…
Yaradan'dan dileğim önce Türk Milleti'ni ayağa kaldıracakların sonra da Türk Milleti'nin kendisine gelmesi ve özüne dönmesidir.
Türk Türk'ü korumazsa, Türk uyanık olmazsa, uyanmazsa...
Tanrı Türk'ü korur mu?
Selam ve saygılarımla…
Murat ÇALIK
TÜRK OLMANIN BEDELİ! » Murat Çalık Resmi İnternet Sitesi
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.