FELAKETE ADIM ADIM
***
Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir demiş atalar…
Seksenli yıllardan itibaren dünyanın az sayıdaki "kendin pişir kendin ye" ülkesinden adım adım "sen pişir ben yiyeyim, istediğin yere döneyim" ülkesine evirildik…
Altımıza giydiğimiz don dâhil yediğimiz içtiğimiz hemen her şey ithal…
Don dedim diye şaşırmayın. Tekstil ülkesinde olmaz böyle şey demeyin. Pamuk ithalatında dünya üçüncüsüyüz. Elbet bunun büyük bir bölümünü hazır giyim ürünü olarak Avrupa'ya ihraç ediyoruz ama son on yılda ülkemizin pamuk üretim alanlarının %48 azaldığını görüp vahameti anlamak lazım…
***
Ekmiyoruz, dikmiyoruz, biçmiyoruz…
Nasıl olsa dünyanın bir yerlerinde bizim için ekip dikenler var diye düşünüyoruz…
Yöneticiler öyle düşünüyor, halk öyle düşünüyor…
E tabi haliyle ülke yol geçen hanına dönüyor…
***
Gümrüklerimizin ve istisnalar dışında konu ile ilgili görevlilerimizin de "görme beni göreyim seni ilişkileri" ve yine yukarıdan gelen anlık talimatlar ile limanlarımıza boca edilen GDO'lu bakliyatlar…
Zararlı kimyasal içeren giyim, kırtasiye, katkılı süt ürünleri, sebze-meyve, deli dananın coğrafyasından ve ne olduğu, nasıl kesildiği belli olmayan etler…
Kozmetik ürünleri ve ilaçlar...
***
Adeta dünyanın çöplüğü ve büyük bir kobay ülkesi olduk…
Zehir yiyoruz, zehir soluyoruz…
E sonra yediden yetmişe herkes hasta…
Bu sefer gelsin, yan etkisi faydasından çok olan ithal ilaçlar…
Ve açılsın adım başı devasa hastaneler…
***
Nasıl olsa yurttaşlar olan biteni anlamıyor ve uzun yıllardır hizmete, konfora hasret olduğu için "yol yaptı, hastane yaptı" diye seviniyor, alkışlıyor…
Yapılan yolda yürümeyi ve araç kullanmayı öğreten olmadığı gibi öğrenmek isteyen de yok…
Dünya para harcayıp hastane yapmak, milleti ilaç manyağı yapmak yerine kaliteli yaşayıp hasta olmamayı öğreten olmadığı gibi öğrenmek isteyen de yok…
Ülke alkışlar arasında uçuruma sürükleniyor…
Biz güle oynaya ölüyoruz…
24.1.2018
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.