ÖĞRETMEN YETERLİLİKLERİ
Gazete Habertürk'ten Nalân Koçak önemli bir iş yaptı ve PISA direktörü Andreas Schleiher ile uzaktan bir röportaj gerçekleştirdi. Bizim yıllardır dillendirdiğimiz sorunları bir bir sıraladı elin adamı. Çocuklara bu kadar bilgi gereksiz dedik, okullar arasındaki fark kapanacağına hızla artıyor dedik, sınavlar sadece emeği ölçüyor yaratıcılığı değil dedik, öğretmen kalitemiz yetersiz dedik de dedik. Bu konularda yeni teknikler geliştirmesi, eğitim politikaları konusunda en fazla sesleri çıkması gereken öğretmenlerin bu sorunları Andreas Schleiher'den dinlemeleri çok acı.
Öğretmenlik güzel meslek, eğer severek yaparsanız, hayatın hep iyi halleriyle karşılaşıyorsunuz. Öğretmenliği diğer mesleklerden ayıran en önemli özellik bu durum. Mutlu insanlar topluluğuna hitap ediyorsunuz. Yapmamız gereken bu mutluluğu ileri taşımak. Şu dört özellik öğretmeni farklı kılar: dinlemek, önemsemek, şaşırtmak ve keşfetmek.
Örgün eğitim kurumlarında görev yapan öğretmen sayısı, 2017 verilerine göre 1 milyon 5 bin 380. Bu öğretmenlerin 881 bin 832'si resmi okullarda, 123 bin 548'i özel okullarda görev yapıyor.
İstatistiklere göre nicelikte bir sorun görünmüyor. Yeteri kadar öğretmen, eğitim öğretim kademesinde görev yapıyor. Hatta yine aynı yılki verilere göre öğretmen başına öğrenci sayısı ilkokulda 17, ortaokulda 16, ortaöğretimde 12.
Nicelikte bir sorun görünmüyor dedik ama nitelikte de aynı şeyi söyleyebilir miyiz bakalım. Göstergeler iyimser olmamızı gerektirecek gibi durmuyor. OECD'nin Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirme (PISA) 2015raporunda ve Uluslararası Matematik, Fen Eğilimleri Araştırmasında (TIMSS) durumumuz pek parlak değil.Bu dışarıdan görünen kısmı. İçerde de halimiz malum.
PISA ve TIMSS'de başarı gösteren ülkelerin bu tür değerlendirmeleri umursadıklarını sanmıyorum. Bu değerlendirmede üst sıralarda kendine yer bulmuş ülkelerin çocuklarının ve öğretmenlerinin sonuçlara sevinmekten daha önemli işleri olduğunu tahmin etmek zor değil. Ama bizim hiç zamanımız kalmadı.
Peki, PISA değerlendirmesinde ilk sırada yer alan Finlandiya'da öğretmen yetiştirme ve alımları nasıl bakalım. Üniversitede daha ilk yıldan süpervizör ve o sınıfın öğretmeni eşliğinde üç haftalık staj başlıyor. İkinci, üçüncü ve son sınıfta da birer aylık stajlar var. Süpervizörler sürekli geribildirim veriyor öğrencilere. Pedagojik eğitimi gerektiği şekilde alıyorlar. Teorik olarak öğrendiklerini pratiğe dökmek için özen gösteriliyor. Çocuk psikolojisi ile çok ilgililer. Çocuğun her kademesindeki davranış biçimlerini önemsiyorlar.
Öğretmen alımları ise bizden çok farklı. İlk olarak okul, ihtiyacı olan branşları duyuruya çıkarıyor. Pek çok farklı okulun yöneticileri bir araya gelip objektif bir ortamda en iyi donanımlı öğretmenleri seçiyorlar.Tüm okulların devlet okulu olmasından ve hepsinde iyi bir standart tutturduklarından dolayı öğretmenler sorun yaşamıyorlar.Öğrenciler de her sene sonunda öğretmenlerini oyluyorlar. Ve onlar bundan gocunmuyorlar.
Program hazırlanırken de devlet öğretmenlere görüşlerini soruyor, bu doğrultuda program düzenleniyor. Maaşları 2000-2500 Euro civarında. Onlarda da Haziran, Temmuz ve Ağustos ayının yarısı tatil. Bu aylarda da maaşları ödeniyor.
Öğretmen kalitesini belirleyen, kelebek etkisi yaratan, işi sulandıran iki önemli sarsıntı yaşadı ülkemiz. Birincisi 1978 yılında 45 günlük eğitimle lise mezunu öğretmen alımı, ikincisi de 1996 ve 1997 yıllarında eğitimden ilgisiz alanlardan yaklaşık 40 bin sınıf öğretmeni alımı. Neyse ki birinci grup bizim neslimizi örseleyerek emekli oldular. 203 bin öğretmenin 76 binini oluşturuyordu. Ancak ikinci grup öğretmenler görevdeler, çoğu da şehir merkezlerinde çocuk eğitiyorlar. Kimi maliyeci, kimi ziraat mühendisi, veteriner,arkeolog hatta Su ürünleri mezunu ilçe müdürü vesaire.
Mevcut durumda, veliye öğretmenini seçme hakkı verilebilir. Zor ama imkânsız olmayan bu yöntemle öğretmenlerimiz süzgeçten geçirilebilir. Eğer kullanacaksak vicdani sorumluluğumuzu çocuklardan yana kullanmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanının "dünya beşten büyüktür" mantığı gibi düşünürsek," sınıf da birden büyüktür." Öğretmen eğitimin temel taşıdır, bu taşın ne kadar sağlam olduğunu alırken de bakmıyoruz, süreçte de bakmıyoruz.
Bakış açımız basitleşti. Bu sarmaldan kurtulamıyoruz. Sabah uyandığımızda sistem açıp sistem kapatıyoruz. Aklı başında donanımlı, siyaset üstü birileri kurtarmalı durumu.
Özetlersek normalleşelim, çocuklar gibi basit düşünelim, büyükler gibi basit düşünmeyelim. Kolaylaştıralım, zorlaştırmayalım. Yoksa Mustafa Kemal Atatürk'ün sömürgeci güçlere karşı verdiği mücadeleyi biz kaybedebiliriz. Bu da muhakkak ki kötü eğitilmekten olacaktır.
��<�'-Telif Hakkı
© Nejat Kurtuluş @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.