ÖĞRETMENE SAYGI, DEVLETE SAYGI-1
Öğrenci disiplininin ve öğretmen saygınlığının tartışıldığı bu günlerden tam 93 yıl önce de İstanbul Erkek Lisesi'nde Arapça dersi öğretmenine karşı yapılan bir saygısızlıktan hareketle yaşanan bir olay ülke gündemine oturur.
Türkiye'nin köklü okullarından biri olan, birçok ilkleri yaşatan İstanbul Erkek Lisesi'nin tarihi 1884 yılında kurulan Numune-i Terakki Mektebi'ne kadar gider. Bu adı ise 1923 yılında alır ve Beyazıt'taki Fuat Paşa Konağı'na nakledilir. 1933 yılında Atatürk'ün isteği ile günümüzdeki binasına yerleşir.(1)
1925 yılı Ekim ayında lise ikinci sınıfta okuyan bir grup öğrencinin Arapça dersi öğretmeninin sandalyesine şaka amacıyla iğne koymaları, olayın kısa sürede okul içi bir sorun olmaktan çıkıp önce basına daha sonra ise Milli Eğitim Bakanlığı'na, oradan da Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e kadar uzamasına neden olur. Söz konusu olay 17 Ekim 1925'de basına yansır. Akşam gazetesi "Bir Tard (uzaklaştırma) Vak'ası" başlığı ile olay hakkında şu haberi verir:
"İstanbul Erkek Lisesi onuncu sınıf talebesi derse gelen Arabi mualliminin oturacağı sandalyeye iğne koymak küstahlığında bulunduklarından ve bu cür'eti gösteren talebeyi meydana çıkarmadıklarından dolayı mektebden tard (uzaklaştırma) edilmişlerdir." diye devam eder.
Haber 17 Ekim 1925 tarihli Cumhuriyet ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde de yayımlanır. Olay ileriki günlerde de aynı gazetelerde haber olmaya devam eder.
Okul yönetiminin tüm ısrarlarına rağmen iğneyi sandalyeye kimin koyduğu bulunamaz. 43 kişilik tüm sınıf öğrencileri okuldan uzaklaştırma cezası alırlar. Bu öğrenciler suçsuz olduklarını belirtmek suretiyle İstanbul'daki bu gazetelerin yanı sıra vali Süleyman Sami Bey'i ziyaret edip, iğne yerleştirenlerin kendileri olmadıklarını, sınıf kapısının sürekli açık olmasından dolayı, dışarıdan birisinin yapmış olabileceğini, kendilerinin suçsuz olduklarını dile getirdiler.(2) Okul yönetimi, olayın sorumlularını bulma hususunda başarısız olunca, Milli Eğitim Bakanlığı olayın soruşturulması için bir müfettiş görevlendirir. Basındaki yansımalar genişledikçe, öğrencilerin aldığı cezanın ağır olduğu yönünde de bir kamuoyu oluşur. Soruşturma daha da derinleştirilir. Çünkü İstanbul dışından da yatılı öğrenciler vardı ve geçici süreyle Darülaceze'ye yerleştirilmişlerdi.(3) Yalnız basındaki genel kanı bilime, yasalara ve öğretmenlere saygısızlığın ülke geleceğinde yerinin olmadığıydı.
Arapça öğretmenine karşı yapılan "terbiyesizlik" nedeniyle bir sınıfın tamamının cezalandırılmasının ağır bir karar olduğu anlayışı yaygınlık kazanıp öğrencilere daha uygun bir cezanın verilmesi düşünülürken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in TBMM'nin açılışı nedeniyle yaptığı konuşmada "Okullarda disiplinin sağlanmasının eğitim yaşamının en önemli ilkesi" olduğunu belirtmesi ve son zamanlarda okullarda yaşanan olaylara da dikkat çekmesi, soruşturmanın boyutunu bir anda değiştirdi. Bu konuşmadan hemen sonra bakanlık soruşturmayı genişleterek, sorumluları en kısa sürede cezalandırmaya karar verdi.(4) Olayın basına yansımasından hemen sonra soruşturma için bakanlık müfettişi Saffet Bey görevlendirilmişti. Saffet Bey, öğrencilerle tek tek görüşerek yazılı ve sözlü savunmalarını almış fakat bir sonuca ulaşamamıştı.(5) Soruşturmanın kısa sürede tamamlanması kararı üzerine Maarif Vekâleti Heyet-i Teftişiye Reisi Nafiz Bey de soruşturmaya katıldı.
Bakanlık müfettişleri soruşturmayı 16 Kasım'da tamamlayarak, hazırladıkları raporu Ankara'ya gönderdiler. Bakanlık müfettişlerinin, Arapça öğretmenine karşı yapılan saygısızca davranışta sınıfta bulunanların tamamının birlikte hareket ettikleri sonucuna varmaları üzerine, sınıftaki toplam 43 öğrencinin okul ile ilişkilerinin kesilmesi ve İstanbul dışındaki liselere sürgün edilmeleri cezası verildi.(6)
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın devam ettiği yıllarda da eğitim faaliyetlerine büyük önem verilirken okullardaki disiplini bozucu hareketlere izin verilmemiştir. 1920 yılında Ankara Sultanisi'nde bazı öğrencilerin okuldan atılması, bazılarının da sürgün edilmesiyle sonuçlanan olay disiplin konusundaki hassasiyeti göstermektedir. Söz konusu olay, aralarında daha sonra Türkiye'nin tanınmış hukukçularından biri olacak olan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun da bulunduğu bir grup öğrencinin, okulda yaşanan bir dizi sorunun okul yönetimi tarafından çözülememesi ve bunun üzerine yaklaşık elli öğrencinin bir dilekçe ile TBMM Başkanlığı'na başvurmaları ile yaşandı. Dilekçenin dönemin Maarif Vekili Rıza Nur'a ulaşması üzerine olayın boyutu değişti. Rıza Nur, okul müdürünün meclise şikâyet edilmesini "münasebetsizlik" olarak değerlendirip şikâyetçi öğrenciler hakkında derhal soruşturma başlattı. Ankara Maarif Müdürlüğü'nün yürüttüğü soruşturma sonucunda dilekçeye imza atan öğrencilere çeşitli cezalar verildi. Maarif Vekili Rıza Nur Bey, Ankara Sultanisi'ne gelerek cezaları kendisi öğrencilere tebliğ etti. Buna göre üst sınıflardan altı öğrencinin okuldan kesin olarak atılmalarına (Bu ceza daha sonra Kastamonu Sultanisi'ne sürgüne çevrildi), altı öğrencinin Konya Sultanisi'ne sürülmesine ve geri kalan öğrencilerin de birer "tekdir'i aleni"(herkesin gözü önünde azarlama) cezası ile cezalandırılmasına karar verildi.(7) Kurtuluş Savaşı'nın yürütüldüğü olağanüstü bir dönemde bile bizzat bakanın okullardaki disiplin sorunlarıyla doğrudan ilgilenmesi, eğitime ve okullardaki disiplin konusuna verilen önemi göstermektedir.
Aslında okuldaki her sınıf ülkenin birer minyatürü gibi, öğretmen de o ülkeciklerin devleti. O küçük minyatür ülkelerin çocukları asıl ülkelerine hizmet edecekler. Ancak öğretmeni örselerseniz, devleti örselemiş sayacağımızı unutmasak iyi olur. Bugün yaşadığımız toplumsal sorunların altında devleti umursamazlık ararsak, lütfen öğretmenleri ne kadar umursadığımıza da bakalım.
2.Cumhuriyet, 18 Ekim 1925
3.Cumhuriyet, 24 Ekim 1925
4.Vakit, 6 Kasım 1925
5.Cumhuriyet, 27 Ekim 1925; Hakimiyet-i Milliye, 28 Ekim 1925
6.Akşam, 30 Kasım 1925
7.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Milli Mücadelede Anılarım, Hil Yayınları, İstanbul 1983, s.85-89
Ayr. Bkz. Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/2, Winter 2013, p. 59-72, ANKARA-TURKEY
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.