SAMİMİYET, ŞUUR ve MİLLİ BERABERLİK
BEN ALMAYAYIM;
SAĞOLUN!..
Bunu kafanıza iyice sokun bir kere…
Biliyorum, kısıtlı imkanlarınızla(!) iki seçenekli tercih kullanmanız bile büyük bir başarıyken, bu gerçeği kavramanız bir hayli zor. Ama zor da olsa gerçek bu işte! Anlamamanızın, anlamak istememenizin, işinize, çıkarınıza, menfaatinize gelmesi, gerçeği değiştirmiyor.
Ülkenin eşiğinden döndüğü büyük felaketten sonra 3 hafta boyunca meydanlardaydınız.
Demokrasiye sahip çıktığınızı söylediniz.
Selalar durmadan yankılandı.
Hepinizin elinde Türk Bayrağı.
Ve hatta en son bir parti için değil‚ "milli beraberlik" için toplandınız.
Bütün bunlara itirazım yok.
Aksine, genel anlamda çok güzel bile buluyorum.
Bir Türk Milliyetçisi ve bir Müslüman olarak zaten nasıl bir itirazım olabilir?
Benim sıkıntım sizlerle sizlerle!..
Ben insanların samimi, candan yani ihlaslı ve özellikle de şuurlu davranmasına önem veririm.
Açık sözlülüğüme hiç kızmayın, ama maalesef bu saydığım vasıfları sizde göremiyorum.
Kendinizi benim yerime bir koyun lütfen;
Ben bir milletin, en büyük ekonomik krizi, doğal felaketleri, hatta savaşları bile atlatabileceğine inanıyorum.
Ama dünya tarihinde adaletsiz baki kalabilen bir toplum yoktur. Dolayısıyla bir milletin refahı için yaşadığı, egemen olduğu devletin hukuk devleti olması, olmazsa olmazdır.
Hukuk devleti olmayan demokrasinin ne değeri vardır, ne de millete bir faydası.
Kuzey Kore'nin resmi adı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'dir. Eski Doğu Almanya'nın resmi ismi Alman Demokratik Cumhuriyeti idi. Örnekleri çoğaltmak mümkün;
Doğu Timor, Kongo…. Hepsi isimlerinde "demokrasi" kavramını bulunduran ülkeler.
Siz şimdi 3 haftadır demokrasi nöbeti tutmaya başladınız ya…
Ben senelerdir ne zaman Türkiye'nin‚ "hukuk devleti" vasfının her geçen gün daha da yok edilmesine isyan ettiysem, kuvvetler ayrımının resmen kaale alınmamasını eleştirdiysem, siz bana sövdünüz!…
Onun için hiiiç kusura bakmayın;
Ne demokrasinin gerçek mana ve önemini, ne de değerini bildiğinizi düşünmüyorum.
Bütün bu süreçte dini değerlerimize sığındınız.
Mesela okunan selalar, sonra o bazı yetkililerin "ezanları durduran darbelerden, darbeleri durduran selalara" geldik, gibi ajite edici lafları vs…
İnançlı, imanlı insanların, gerek bireysel hayatlarında, gerek toplumsal alanda, keder,tasa hele hele bir tehlike ile karşılaştıklarında, Yaradan'a sığınmalarından daha doğal ve güzel bir şey olamaz bence.
Onun için şu söylediklerim yanlış anlaşılmasın!
Her ne kadar ben geçmişte sizleri eleştirdiğimde bir çoğunuz bana‚ "seni dine davet ediyorum" deme küstahlığında bulunmuş olsanız bile, ben kimsenin imanını ölçme, imanını sorgulama gibi bir terbiyesizliği, inancımla ve imanımla bağdaştıramam.
Ama sizler; "Beraber yürüdük biz bu yollarda" diye şarkı söylerken, ben yoldaşlarınızın‚ "dinler arası diyalog" kılıfıyla dinin temellerini baltaladıklarını söylediğimde, bana hakaretlerinizi unutmadım.
Belçika'da kilisede salavatsız ezan okudukları videoyu paylaştığımda, sövmediğiniz ne geçmişim kaldı, ne yalancılığım, ne şerefim… Sövmeyenleriniz de akla zarar bahaneler uydurdu;
"Unutmuşlardır", "Orası da Allah'ın evi" falan-filan diye!
Bir Türk Milliyetçisiyim.
Gerçi şimdi bakıyorum, hepiniz milliyetçi oldunuz.
Çabuk unuttunuz‚ milliyetçiliği ayaklar altına aldığınızı. Ben makamı, mevki ne olursa olsun, kimsenin böyle bir söz etme hakkı yok derken, verdiğiniz tepkiyi hatırlıyor musunuz?
Az mı çattınız bana‚ "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" ifadesini savunduğum için? Oysa şimdi bakıyorum, her yer de‚ "Hakimiyet Milletindir" diye afişler asmışsınız.
Nedense, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde, askeri kışladan Türk Bayrağı indirildiğinde pek umursamadınız, ama şimdi milli beraberlikten bahsediyorsunuz.
Yeni mi öğrendiniz, hür ve egemen bir hayatın ancak o bayrağın gölgesinde olabileceğini?
Yeni mi öğrendiniz, toprağa "vatan" demek için üstüne sadece seccade sermenin yeterli olmadığını?
Biliyorum bu dediklerim şimdi size batmaya, zorunuza gitmeye başlamıştır… Ve muhtemelen şimdiden başlamışsınızdır yine küfür etmeye, ama siz küfür edeceksiniz diye Allah'ın bildiğini kuldan saklayacak halim yok.
Tekrar ediyorum;
Bu sefer meselem sergilediğiniz tablo değil.
Hatta canı gönülden bu yolda devam etmenizi umuyorum. Hele hele Cumhurbaşkanı'nın son yıldönümünde (iki sarhoşun eseri olan) Lozan Antlaşması hakkında söylediklerine kulak vermenizi, özellikle Atatürk hakkında son anlattıklarını dikkatlice dinlemenizi ve önemsemenizi gerçekten çok istiyorum.
Umarım ben yanılıyorumdur bu sefer!
Umarım beni şaşırtır, bu fırsatı iyi değerlendirir, sadece Fetö'nün, Paralelin değil, (ne kadar şeyh'inin-şıh'ının sözünü devletimizin bekasından üstün tutan varsa) hepsinin köklerini kazırsınız.
Umarım bu ülkede tek terör örgütünün Fetö-paralel olmadığını kavrar, diğer yamuklarında farkına varırsınız…
PKK'nın ve devletin içine saklanmış PKK'ya devletin imkanları ile destek veren, ne kadar hain varsa hepsini yok edersiniz.
Çünkü mutlak yetki artık sizde;
Göstermelik bile olsa size muhalefet yapan yok.
Ve evet;
Zaten bu konularda yani söz konusu Vatan olunca muhalefet falan yapılmamalı da!
Yarın, öbür gün yine "kandırıldık" deyip, tekrar yanlış ve ters istikamete yöneleceğinize dair ciddi şüphem var.
Onun için isterseniz siz gidin, Güneydoğuda bu vatanın gerçek nöbetini tutan evlatları her gün şehit olurken, davulla, zurnayla, şarkı söyleyerek, halay çekerek nöbetçilik oynamaya devam edin.
Ve sonra "demokrasiye sahip çıktık, milli beraberlik sergiledik" diye tatmin edin kendinizi.
Ama ne yalan söyliyeyim,..
Benim samimiyetsizliğe de, riyaya da, şuursuzluğa da fazlasıyla karnım tok artık.
Ben almayayım.
Sağolun!
Mehmet Alp
11 Ağustos 2016
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.