ARENDT'DEN GÜNÜMÜZE KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI
Örneğin Vietnam Savaşı görüntülerinin dünyaya servis edilmesiyle başta Amerika'da başlayan savaş karşıtı kitlesel eylemler Amerikan askerini Vietnam'dan çıkmaya zorlayacak güçte etkiye sahipken günümüzde kıyıya vuran çocukları 2 dakikalık haber bültenine sıkıştırabilen bir toplumsal sıradanlaşmadan bahsetmekteyiz.
Ülkemizde özellikle totalitarizm üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Hannah Arendt, 1906 yılında Almanya'nın Hannover kentinde doğmuştur. Marburg, Freigburg ve Heidelberg Üniversitelerinde felsefe eğitimi görmüş; Heidegger, Husserl ve Karl Jesper gibi 20. Yüzyıla damgasını vuran Alman filozoflardan dersler almıştır. 1933'te Nazilerin Almanya'da iktidara gelmesiyle önce Fransa'ya, işgalin Fransa'ya sıçramasının ardından ise ABD'ye göç etmiştir. ABD'de çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir.
Arendt, Nazi Almanya'sında Yahudilerin gettolara ve toplama kamplarına yerleştirilmesinden sorumlu olan Otto Adolf Eichmann'ın Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te yakalanıp İsrail'e getirilmesiyle 11 Nisan 1961' de Kudüs Bölge Mahkemesi'nde başlayan dava sürecini duruşmalara katılarak yakından takip etmiştir. Binlerce kişinin ölüm emrini veren bir insanın normal hatta " korkutucu derecede normal" hayat tarzı ve davranışları karşısında dehşete düşen Hannah Arendt, dava süresince izlenimlerini " Kötülüğün Sıradanlığı" adıyla kitaplaştırmıştır. Sabah kalktığında güne sporla başlayıp, çocuklarıyla kahvaltı masasında şakalaşan, evden çıkarken karısını ve çocuklarını öpüp toplama kampına teftişe giden, binlerce kişinin imha edilerek sabun olmasını izledikten sonra evine dönüp ailesiyle akşam yemeği yerken arkada çalan Bach ve Wagner'i dinleyen ve günün sonunda hiçbir pişmanlık duygusu duymadan büyük bir rahatlıkla yastığa başını koyup uyuyabilen bu insanların " aşırı normal" yaşam tarzı mahkeme salonunda duruşmayı izleyen herkes gibi Arendt'i de şaşkına çevirmişti. Zira mahkeme salonuna girecek zanlı hep vahşi, psikolojik sorunları olan, insan dışı bir yaratık olarak tasvir edilmişti. Oysa Adolf Eichmann beklenilenin tamamen dışında bir Nazi subayıydı. Bütün bu kötülüklerin içinde yer alıp gerçekleşmesini sağlayan bir kişi yaptıklarını nasıl bu kadar sıradan karşılayabilirdi? Arendt, kitabında cevabını aradığı bu soru karşısında şunu demekle yetiniyordu : " Kötülük, hiçbir dönem bu kadar sıradanlaşmamıştı…"
Hannah Arendt'in bu cümleleri kaleme aldığı tarihten bu yana kötülük, sıradanlığından hiçbir şey kaybetmedi. Öyle ki zamanla kötülüğün sıradanlaşması bile sıradanlaştı.20. Yüzyıl insanında görülen kötülüğün sıradanlaşmasına duyulan tepki bile 21. Yüzyılda kendini tepkisizliğe bıraktı. Bu kötülüğün sıradanlaşmasında bir ileri evre olarak okunabilir. Örneğin Vietnam Savaşı görüntülerinin dünyaya servis edilmesiyle başta Amerika'da başlayan savaş karşıtı kitlesel eylemler Amerikan askerini Vietnam'dan çıkmaya zorlayacak güçte etkiye sahipken günümüzde kıyıya vuran çocukları 2 dakikalık haber bültenine sıkıştırabilen bir toplumsal sıradanlaşmadan bahsetmekteyiz. Akşam haberlerinde; savaşları, kavgaları; bombalanarak, kurşunlanarak, yakılarak öldürülen, tecavüze uğrayan, evleri yıkılan veya talan edilen insanları, yemek masasında bir yandan sıcak çorbalarımızı içerek ve genellikle suratımızı hiçbir mimik değişikliğine uğratmadan izliyoruz.
Arendt ünlü sözünü, tarihin her döneminde rastlayabileceğimiz kötülüğün, sıradanlaşmaya başladığı 20. Yüzyıl da söylemişti, ne yazık ki 21. Yüzyılda henüz başındayken doğruluyor o dönemin "sıradanlaşarak" devam ettiğini :" Kötülük hiçbir dönem bu kadar sıradanlaşmamıştı."
Kaan Eroğuz
Telif Hakkı
© Kaan Eroğuz @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.