CANIM ÜLKEM: Baldıran Zehri Siyaset
Baldıran ; maydonozgiller grubundan olan ve nemli yerlerde yetişen ölümcül bir bitkidir. Özellikle eskilerimizin bu bitkiyi bir benzetme ile kullandıklarını biliriz. Bir işi yapmakta ne kadar kararlı olduklarını söylemek için " baldıran zehri içmem gerekse bile" gibi laflar türerdi.
Baldıran zehri insanı hık diye götüren bir zehir türü. Siyaset ise böyle değil. Yavaş yavaş öldüren bir zehir. Aslında oksijen de öldüren bir zehir gibi başka bir açıdan gözükebilir ama siyasetin başka bir açıdan hoş gözükmesi mümkün değil. Yani bizim bildiğimiz siyasetten bahsediyorum. Yatak odamıza kadar soktuğumuz siyasetten... Anket sitesinin birinde iki seçenekli bir anket sorusu sormuştum:
"Evleneceğiniz kişinin siyasi ideolojisi sizin için önemli midir"
Şu an bu anketi 3870 kişi oylamış ve %74,5 oranında " EVET " oyu vermiş. Kısa ölçekte geniş tabana yayabileceğimiz bir örnekti o zamanlar. 2015 yılıydı. 23 yaşında bir üniversite öğrencisiydim. Çünkü o zamanlar şimdiki gibi gençlerin pek anlamadığı bir alandan ziyade en az bir fikrimizin olduğu bir alandı.
Bugünlerde 15 - 30 yaş arasındaki gençlerin büyük bir kesiminin siyaset ile ilgilenmediklerini biliyoruz. Ben bu durumun bir tarafını olumlu bulurken çıkış yolu aradığımız şu günlerde de eksiltilmiş bir taraf olarak görüyorum. Çıkış yolu bulamayan işsiz arkadaşlarımızın marjinalleşmesi olmadık akımların, fikirlerin ya da en önemlisi cemaatlarin kucağına düşmesi içten bile olmaz. Sıkışık, çözümsüz ve mide bulandıran bir dönem ve siyasetçiler ile halk arasında uçurum var. Gençler ise gelecek kaygısıyla kavruluyor.
Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Türkiye'nin metropolleşmeye gelene kadar siyaseti her alanına nüfuz ettirmesi bugünü doğurdu. Belediyelerde çocuklarımıza iş kovalamak için iktidar partilerinin ilçe başkanlarına biat ederek her şeyin siyaset ile halledilebileceği algısı geliştirdik. Bizim için gerçekte hiçbir anlamı olmayan söylemler ve politikaları alkışlayarak siyasetçilerin gerçek sorunları önemsememesini sağladık. Bugün çocuklarımız üniversite okuyor ama polis oluyor. Kızlarımız üniversitelerden çıktıktan sonra baba evine dönüyor ya da hiç hak etmeyeceği işlerde düşük ücretlere katlanıyor. Marketlerde kasiyer olan iktisatçılarımız gün geçtikte artıyor.
Her şeyin çözümünü siyasette arama alışkanlığımız bugünkü tıkanıklığın gün geçtikçe artmasına neden oluyor. Çünkü siyasetçiler biliyorlar ki Allah'tan isteyen bu halk artık dilenci gibi siyasetçiden istiyor.
Söylemimi sert olarak algılamakta sakıncanız yok. Siyasete olan aşırı merakımız, yatak odasına kadar soktuğumuz siyaset bugün bizi sırtımızdan vurup bir de oy vermezsen terörist olursun diyor. Yine bize hüsran, yine bize hasret kalıyor.
İdeolojilerimiz ve hayat tarzımız elbette önemli ama bunun bir beka meselesi olmadığı çok açık. Dış mihraklar bizim kendi seviyelerine gelmemizi elbette istemez ama bunun için de tutup her zaman başımıza çorap örmezler. Dört tarafı zindanlarla çevrili bir ülke değiliz. Yaşam tarzımız bugün her haliyle batılı. Küresel dünyaya uyum sürecimizi tamamladık. Fakat demokrasi kültürünü yerleştirmekte hep geç kaldık. Çünkü demokrasilerde partiler ya da siyasiler geçici unsurlar olarak kalırlar. Liderlerinin her şeylerini belirlemesini istemezler. Çünkü demokratik halklar siyaseti " baldıran zehri" dahi olsa içmezler!
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.