STALİN RUSYASINDA BİR MUHALİF YAZAR: VASİLİ GROSSMAN
"Onlarca belki yüzlerce kez senin nasıl öldüğünü, ölümle buluşmaya nasıl yürüdüğünü düşündüm. Seni öldüren kişiyi hayal etmeye çalıştım. Seni gören son kişi oydu. O sırada hep beni düşündüğünü biliyorum."
"19. Yüzyılın ortalarında İrlanda'da da büyük bir kıtlık yaşanır. Bütün İrlandalılar ülkelerini terk etmeye ve uzak diyarlara göçmeye başlar. Bir İrlandalı da eşini ve çocuklarını bir tekneye bindirip o dönemin yeni dünyası, yeni kıtası Amerika'ya doğru yelken açar. Kıyıya yaklaştıklarında İrlandalı sahilde bekleyen bir yerli görür ve teknenin güvertesinden adama seslenir:
''Heyy burada hükümet var mı?''
Sahilde ki yerli, İrlandalıya döner:
''Var.''
İrlandalı da bu cevap karşılığında yerliye:
''Ben muhalifim!" der.
Uzun ismiyle Vasili Semyonoviç Grossman, Yakın Dönem Rus Edebiyatının en önemli yazarlarından, 2. Dünya Savaşı'nın ortasında bir savaş muhabiri ve Stalin Rusya'sının İrlandalısı; eserleri yasaklanan bir muhalif…
1905 yılında Ukrayna'da asimile olmuş Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Grossman, Moskova'da kimya mühendisliği öğrenimi gördü ardından Donbass Havzasında kimya mühendisi olarak çalıştı.1930' dan sonra yazar olmaya karar verdi. Öykü, roman, oyunlar kaleme aldı. 2. Dünya Savaşı'nın başından itibaren savaş muhabiri olarak Sovyet ordularıyla birlikte Moskova, Kursk, Berlin ve Stalingrad savaşlarına katıldı. 1943'te Stalingrad'da Almanların teslim olmasından sonra, Ukrayna'ya giren ilk Kızıl Ordu birliklerinin arsında o da vardı. Özellikle Stalingrad savunmasında yazdıklarıyla ve cesaretiyle bir efsane haline geldi.
2. Dünya Savaşı'nın ardından Rus Edebiyatının bir diğer önemli ismi, çağdaşı İlya Ehrenburg ile birlikte Almanların, işgal altındaki SSCB topraklarında Yahudilere uyguladıkları vahşeti anlatan Çornaya Kniga (Kara Kitap) adlı çalışmayı hazırladı. İlk kez tanıklara dayalı bir belge niteliği taşıyan ve gerek tarihi, gerekse insani açıdan büyük öneme sahip bu kitap, Stalin'in "kozmopolitzm" e karşı başlattığı kampanya nedeniyle imha edilerek ancak yıllar sonra gün ışığına çıkabildi. Yine Norod Bessmerten (Ölümsüz Halk) adlı roman tıpkı Stepan Kolçugin gibi Stalin Ödülü'ne aday gösterildi, komitenin topluca ona oy vermesine rağmen adaylık Stalin tarafından veto edildi. Başyapıtı olan ve edebiyat eleştirmenleri tarafından 20. Yüzyılın Savaş ve Barış'ı olarak nitelenen Yaşam ve Yazgı isimli eseri de yayımlatmak üzere götürdüğü yayınevi tarafından reddedildi ve Devlet Güvenlik Organları romanı mahkum ederek eserle ilgili her şeye el koydu. 1964' te ölümüne kadar hemen hemen hiçbir eserinin yayınlandığını göremeden ölen Grossman' ın Yaşam ve Yazgı isimli eseri Rusya'da ki muhalifler tarafından yurtdışına çıkarıldı ve bazı eksikliklerle de olsa ilk kez 1980 yılında İsviçre'de basıldı. Türkiye' de ise yazılışından tam 52 yıl sonra 2012'de Can Yayınları tarafından 3 cilt halinde Türk okurlara sunuldu. Yazarın diğer önemli eseri, aynı zamanda Yaşam ve Yazgı'nın devamı niteliğinde ki kitabı 'Her Şey Geçip Gider' ise yine aynı yayınevi tarafından 2013 yılında basıldı.
Eserlerinde Alman faşizmi altında ezilen insanları anlattığı gibi Stalin döneminde ki 1937 olaylarına, zorunlu koopearatifleştirmeye, Sibirya kamplarına da değinen yazar, savaş döneminde ki insanların ruhsal yapılarını ve ideolojik sorgulamalarını da büyük bir başarıyla okuyucuya aktarıyor. Özellikle en önemli yapıtı olan Yaşam ve Yazgı romanında kendi yaşamından da kesitler sunan Vasili Grossman'ın eserinde yer verdiği en dikkat çekici yerlerden biri, 1941 yılında başlayan Alman saldırıları esnasında ölen annesini de romanında işlemesidir. Kitapta ki Anna Semyonovna, Grossman'ın annesinin kurgusal portresidir. Annesinin Almanlar tarafından katledilmesine duyduğu üzüntü ve pişmanlığı hep yüreğinde taşıyan Grossman'ın ölümünden sonra evrakları arasından çıkan 1950 ve 1961 yıllarına ait annesine yazdığı mektuplar bu durumu daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. İlk mektupta Grossman şöyle yazıyordu:
"Onlarca belki yüzlerce kez senin nasıl öldüğünü, ölümle buluşmaya nasıl yürüdüğünü düşündüm. Seni öldüren kişiyi hayal etmeye çalıştım. Seni gören son kişi oydu. O sırada hep beni düşündüğünü biliyorum."
Grossman'ın savaşa katılmayı kendinde bir kefaret gibi görüp gönüllü er olarak orduya girmesinde ve Kızıl Yıldız gazetesinde savaş muhabiri olarak görevlendirilmesinde annesinin ölümünün de etkisi olduğu kuvvetle muhtemel görünüyor.
Kitapta totaliter tahakküm altında insanın nasıl güçsüz kaldığını gözler önüne seren Grossman, ahlaki sorumluluk bilincini her şeyin üstünde tutarak Nasyonal Sosyalizmin ve Komünizmin özünde aynı fenomen olduğu üzerinde yoğunlaşmış, Anti-semitizm bayrağını Hitler'in elinden alan Stalin'in de anti-semitist olduğunu vurgulamış ve eleştirmiştir. Yaşam ve Yazgı yazıldığı dönemde özellikle bu savlar itibarıyla yoğun eleştirilere maruz kalmıştır.
Vasili Grossman'ın eserinde karakterler bir sınıfla ya da grupla bütünleşmiş ve kitabın sonunda da her karakter kendi sınıfının yazgısını paylaşmıştır. Bir dönemi böylesi bir canlılık, Tolstoy ve Çehov vari bir ustalık ve ahlaki sorumluluk bilinciyle eserlerinde anlatan Vasili Semyonoviç Grossman günümüzde de, totalitarizmin, baskının ve tahakküm araçlarının kuşattığı ülke kıyılarının hepsine 1964' te yol aldığı tekneden "Ben Muhalifim" diyerek bağırmaya devam ediyor…
Kaan Eroğuz
Telif Hakkı
© Kaan Eroğuz @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.