TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ VE AYNADA KENDİMİZE BAKABİLMEK
Binlerce yıllık Türk tarihinin ardından yakın dönem yaklaşımını İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ruhundan alan, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının şanlı mücadelesi vesilesi ile modern kurumsallaşmasını en önemli fasıllarını tamamlayan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugün getirilmek istenen halini görmek ne kadar ızdırap verici.
İlerici ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılırken deneysel bir zemin gibi modern çağın tüm özelliklerinin ilk tatbik edildiği alanlardan biri olan TSK'nın zaman içerisinde uygulanan politikalar ile önce vatanperver reformist ancak katı kurallara sahip yapısı yumuşatılmış, ardından Fethullahçı Terör Örgütü elemanları bir çok kademesine sızacak hale getirilmiştir.
Bir zamanların çağdaş uygarlık ile adı anılan kurumlarından biri olan TSK dönem dönem yıpratılmasının en vurucu ve üzücüsünü Fethullah şebekesinin sızma hareketini tamamladıktan sonra yaşamıştır.
12 Eylül zulüm dönemi yaşatılan ve TSK'daki zulümkar bazı odakların sonucu ortaya çıkmış olan darbe döneminde bile Türk halkı şunu çok iyi fark etmiştir 12 Eylül Darbe Dönemi yaşatılanlar kötüdür ancak her Türk Askeri bu olanlardan sorumlu değildir.
Orduya güvenin en yıpratıldığı dönemlerde bile halk kurumun değil şahısların, kliklerin mevcut kararları yüzünden yapılan yanlışlar olduğunu idrak edebilmiştir.
Oysa 2000 sonrası sistematik olarak yapılan bir çok çalışmayla halkın büyük bir bölümü ile global kamuoyu ve ordu arasındaki mesafe giderek açılmıştır.
Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla bir çok personel büyük bir adaletsizlikle işlerinden edilmiş, hapishanelere gönderilmiş, toplum nazarında küçük düşürülmüş, intihara zorlanmıştır...
Bu vesile ile daha önce sızma faaliyetleri başlamış olan Fethullah örgütü gücünü aldığı yüksek makamlardaki politikacıların da göz yummasıyla TSK içerisinde iyice dallanıp budaklanmış bunun yanında emrindeki gazeteleriyle, tvleriyle,stklarıyla demeçler vererek bu ülkenin en temel ve eski kurumlarından olan orduyu,ordu mensuplarını zor durumda bırakmış kendi elemanlarının yetki alanlarını genişletmiştir.
Arada geçen sosyal ve politik olayların ardından fitil tamamen kopmuş, memleketimizde bir çok canın öldürülmesine, sakat bırakılmasına neden olan Fethullahçı Darbe Girişimi yaşanmıştır.
Öyle ki en üst düzey kademe olan Genelkurmay başkanının bile etrafı Fethullah Terör Örgütü militanları ile çevrilmiş 15 Temmuz Darbe girişiminde Genelkurmay başkanı rehin alınmıştır!
Darbe girişimi yine duyarlı, tüm olanlara rağmen duruşundan taviz vermemiş askeri birliklerin, halkın ve emniyet teşkilatının da katkılarıyla bertaraf edilmiştir...
Peki kökleri mazinin derinliklerine dayanan ve gerek ulusal gerekse uluslararası bir çok komplo ve sıkıntıyla uğraşmış TSK kendini yenileme ve aslı olan Atatürkçü, vatanperver, laik,demokratik Cumhuriyet'in koruyucusu sistemin özüne dönmesi gereken çalışmaları yapmaya başlamış mıdır?
Mantık çerçevesi içerisinde hala Atatürkçü çizgiden ayrılmayan, çeşitli plan programlar değil sadece görevini yapan ve darbenin engellenmesinde en büyük role sahip subaylar ile yapılacak toplantılarla bu çizgi sağlamlaştırılmaya çalışılmış mıdır?
Genelkurmay başkanı yaşanan gelişmelerdeki en yetkili isim olarak sorumluluğu üzerine alıp gerekli açıklamaları yaptıktan sonra askerlik geleneğinin gereklerini yerine getirmiş midir?
HAYIR...
Örgütle alakası olan, olmayan tüm askeri öğrencilerin öğrencilikleri bitirilmiştir.
En çok düzene girmesi ve geleceğe yönelik çalışmaların artması gereken askeri okullar kapatılarak Milli Savunma Üniversitesi kurulmuş başına tarihçi Erhan Afyoncu getirilmiştir!
Tüm bunlar olurken askerimiz gerek terörle, gerekse yurt dışı operasyonlarıyla mücadele vermeye ve şehit olmaya devam etmiştir.
Ve yine tüm bunlar olurken Genel Kurmay Başkanımız,
Atatürk'e firavun demekte sakınca görmeyen vatandaşı ziyaret ederek edebiyat sohbetleri yapmakta, en önemli sınır ötesi operasyonlarımız sürerken Cumhurbaşkanı ve Mit Müsteşarı ile Umre ziyareti yapmaktadır...
Umre ziyareti için daha uygun bir zaman bulunamazdı...
Tüm bunların yanı sıra piyanist Nazlı Işıldak ile bir tartışma yaşayan yandaş gazeteci Nagehan Alçı Işıldak'ın karakolluk olduğunu ve bir emekli generalin kızı olduğunu öğrendiğini vurguladı.
Alçı'nın eşi başka bir yandaş Rasim Ozan Kütahyalı yazısında Genelkurmay'ın hem kendisi hem de eşine karşı üzüntüler ilettiğini vurguladı...
Ergenekon'da, Balyoz'da ordu hakkında her gün ayrı utanmaz, arlanmaz açıklamalar yapan bu cehennem kokulu çifte, Gülen'in ağzıyla yazılar yazarak orduyu bertaraf etmeye çalışan bu utanmaz çifte Genelkurmay bugün üzüntülerini iletiyorsa bu ülkenin her kademesindeki vatanseverin tüm bu gelişmeleri zihinlerinde güçlü bir şekilde sorgulaması gerekir.
Merhum Şehit Yarbay Ali Tatar başta olmak üzere tüm şehitlerimizin bu ülke için yaptıklarını en içten teşekkür ve gururla anıyor, hala Atatürk sevgisini, çizgisini koruyan tüm vatansever askerlerimizi ve güvenlik personelimizi gönülden sevgiyle selamlıyorum...
Saygılarımla
Emrah Birgül
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.