Konuya esastan girelim: En son verilecek hükmü baştan konuşalım. Sanatın genel ölçüleri, değer hükümleri, sırrını insanlık tarihinden söyler. Bunlar da on yılda, yirmi yılda, yüzyılda oluşacak cinsten değildir. Değişe değişe bugüne geldiği doğrudur. Ancak dikkat edilirse, değişen estetik özden ziyade varyasyonlardır. Halis sanatkârlar, bir iklim yaratırlar. Siz buna bir dünya yarat...
Ne için yazıyoruz ve bazen ne için yazamıyoruz soruları ve Samiha Ayverdi'den nakledilen bir anı.
Kütüphaneler dolusu kitap yazılmış, bir onlar kadar daha yakılmış iken, insan neden hala yazmakta ısrar etmekte? Bunu düşünüyorum bir süredir. Yazmaktan kastım, halini beyan etmek, doğru bildiğini kendine yazarak anlatmak, anlamak, had bulabildiğince de başkalarına söylemek. Peki ama niçin? Neden öyle yaşayıp ölmek yerine, insan yazmayı tercih etmektedir? Neyi değiştirebileceğine inanmaktadır? Kendisine haldaş olacak bir mürid bulmak için mi, eteğine sarılabileceği bir mürşid için mi yazar? Ne için yazar insan? Yoksa zamanla yanlış bildiklerini görmek, tek doğru olan "Tevhid"i anladığını görebilmek için mi? Neden ilmi noktadan çoklara artırıyoruz, neden yazıyoruz dostum? Lütfen düşün, niçin, boş laf olsun diye mi, vakit öldürmek için mi, başkalarının vakitlerini de öldürmek için mi! Neden yazıyorsun neden...
Bu düşünceler akıyorken önümdeki kağıda, bir dostun paylaşımını görüyorum, Samiha annemizden aktarılmış güzel bir anıya rastlıyorum.
Bu sabah Samiha Anne'nin (Ayverdi) "Mülakatlar'dan tefe'ül ettim. Karşıma çıkan diyalog kitap yazmak hususundaki ihtirazımı tashih etmem yönünde işaretti sanki. Sohbet Burhan Toprak, Samiha Ayverdi ve Ekrem Hakkı Ayverdi arasında geçiyor:
İlkler zordur, cesaret ister. İlklerde hep bir tedirginlik vardır, acaba iyi oldu mu?.. İlklerde iç kıpırtıları yoğundur, acaba ağır eleştiri olacak mı?... İlkler yürek ister ama hepsinden öte ÖZGÜVEN ister. Türkiye Üniversiteleri (ki ben ona uzatılmış liseler diyorum) bir ÖZGÜVEN silindiridir. Bir yüksek lisans öğrencisi, bir doktora öğrencisi bir şeyler yazdığı zaman, hocaların büyük ...
Zalime karşı gelmek; inancımın gereği,
Sonuç aldığım çabam methiye beklemesin.
Yanlışa dikkat çekmek yazmamın tek ereği,
Cümle hısım-akrabam methiye beklemesin.
Telif Hakkı
© Mustafa Erkenekli @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Gözlerini yüreğime yar diye
Seçtim desem inanmazsın sevdiğim.
Hayatımdan, sensiz olmak ar diye
Geçtim desem inanmazsın sevdiğim.
Aysel Teyze ve Ömer Amca biz taşındıktan kısa bir zaman sonra taşınmışlardı, bizim evimizin karşısındaki daireye. Çok geçmeden çok yakın olmuştuk bu yaşlı karı kocayla. Aysel Teyze aslen Fransız'dı. Ömer Amca ikinci evliliğiydi. Bir tek oğulları vardı, ayda yılda bir uğrayan. Torunları keza öyle… Oturdukları ev oğullarına aitti. Kendi evleri de vardı ama kiradaydı. Kirayı oğulları alıyor...
Yazının başlığına bakıp aldanmayın çok kültürlülük derken multi kültürden bahsetmiyorum ne kadar çok kültürlü olduğumuzdan bahsedecek ve okunması gereken bazı eserlerin özetini vererek sizi okumaktan kurtaracağım. Kısa bir yazı olmasını ümit ediyorum bir çoğunuz sonuna gelmeden sayfayı kapatmış olacaksınız belki de ama kapatmayın. Son günlerde Tv8 ekranında ...
...veya Kırım Mücadelesi'nin ruhu Batıda söz konusu edebiyat olunca sıkça kullanılan bir tabir vardır; "Kelimenin gücü". Tanımadığınız insanlara kelimelerle ulaşmayı, onların ruhunu okşamayı ifade eder. Aslına bakarsanız, güçlü olan kelimenin kendisi değildir. Güçlü olan kelimede ifade bulan his ve o hissi yaşayan, yaşadığı duyguyu kelimeye yükleyebilen ruhtur. İşte bö...
Bir dünya düşünün,güzellikten, ahengten yoksun. Mesela Emine Işınsu, Saramago, Dağcı, Aytmatov, Kafka ve Mistery'nin yazmadığı bir dünya. Atsız'ın Ruh Adam'ı yaratmadığı bir dünya... Mehmet Erenler'in bağlaması, Jesse Cook'un gitarı, Paganini'nin kemanı olmayan,...Müzeyyen Senar'ın, Zeki Müren'in, Sinatra'nın, Whitney Houston'un, Pavarotti'nin, Elvis'in sessiz bıraktığı,Pawlova'sız,...