Yazmak Ne İçindir?
Ne için yazıyoruz ve bazen ne için yazamıyoruz soruları ve Samiha Ayverdi'den nakledilen bir anı.
Kütüphaneler dolusu kitap yazılmış, bir onlar kadar daha yakılmış iken, insan neden hala yazmakta ısrar etmekte? Bunu düşünüyorum bir süredir. Yazmaktan kastım, halini beyan etmek, doğru bildiğini kendine yazarak anlatmak, anlamak, had bulabildiğince de başkalarına söylemek. Peki ama niçin? Neden öyle yaşayıp ölmek yerine, insan yazmayı tercih etmektedir? Neyi değiştirebileceğine inanmaktadır? Kendisine haldaş olacak bir mürid bulmak için mi, eteğine sarılabileceği bir mürşid için mi yazar? Ne için yazar insan? Yoksa zamanla yanlış bildiklerini görmek, tek doğru olan "Tevhid"i anladığını görebilmek için mi? Neden ilmi noktadan çoklara artırıyoruz, neden yazıyoruz dostum? Lütfen düşün, niçin, boş laf olsun diye mi, vakit öldürmek için mi, başkalarının vakitlerini de öldürmek için mi! Neden yazıyorsun neden...
Bu düşünceler akıyorken önümdeki kağıda, bir dostun paylaşımını görüyorum, Samiha annemizden aktarılmış güzel bir anıya rastlıyorum.
Bu sabah Samiha Anne'nin (Ayverdi) "Mülakatlar'dan tefe'ül ettim. Karşıma çıkan diyalog kitap yazmak hususundaki ihtirazımı tashih etmem yönünde işaretti sanki. Sohbet Burhan Toprak, Samiha Ayverdi ve Ekrem Hakkı Ayverdi arasında geçiyor:
Ekrem Hakkı Ayverdi: Şimdi ne işle meşgulsünüz Burhan Bey?
Burhan Toprak:Hiçbir şeyle… Gide'nin bir eserini tercüme edeyim, diyorum. Başlayamıyorum. Yarım kalan bir eserini tamamlamaya niyet ediyorum. Fakat bazen düşünüyorum: Niçin yazıyorum?
Samiha Ayverdi: Niçin yaşıyorsunuz beyefendi?
Burhan Toprak: Oh ne yerinde bir sual. Doğru. Evet niçin yaşıyorsak onun için yazıyoruz. Fakat yazdıklarımız bir gün olup unutulacak.
Samiha Ayverdi: Benden çok iyi tanıdığınız Mark Orel şöyle der: "Bugün beni tanıyanlar var, yarın olmayacak ve sırasıyla herkes birbirini unutacak." Mesela bir an şöyle bir arzuya kapılırsınız.Çamlıca'ya gitmek, tek ve tenha kırlarda dolaşmak. Ve gidiyorsunuz. Elinizde ne kalıyor? Ancakbir ihsas. Yazı da böyle. O fonksiyon size verilmiş. İçinizden sizi iten bir istek var. Ona itaat ediniz.Fakat bu keyfiyetin, netice ve avâkıbı ile alâkadar olmayınız. Beğenilsin, beğenilmesin, unutulsun, unutulmasın…
Burhan Toprak: Korkunç şeyler söylüyorsunuz Hanımefendi… Beni mahfediyorsunuz.
Samiha Ayverdi: İçinizdeki zehire panzehir katmak istiyorum. Siz, çok büyük imtihan geçirmiş kimsesiniz.
Samiha Ayverdi yazmakla, yaşamak arasında, aslında herşey ile yaşamak arasındaki ilişkiyi böyle kuruyordu. Karşısında "Niçin yazdığığı" hususunda kendini sorgulayan bir yazar bulunuyordu, o ise bu sorunun aslında "Niçin yaşıyorum" olduğunu anlıyor, içinde onu yakan ateşi söndürmesi için yol gösteriyordu.
Bizler yazıyoruz ve bunlar bir gün unutulacak, fakat biz bu yazdıklarımızın beğenilmesine kıymet vermez isek, yazdıklarımızın unutulması da önemsiz bir ayrıntı olacaktır. Yaşamak da böyle ! Bir gün hepimiz öleceğiz ve unutulacağız. İnsanlar tarafından hatırlanmak ve beğenilmek arzusunu yok edersek, bu da önemsiz bir ayrıntı olacak, yaşamanın gayesinin, bu olmadığını anlamış olacağız. Belki dertlilere derman olmak gayesinde olmayan, ama dertlilere derman olan, yüce hanımefendiye, rahmet olsun. Yazıyoruz, çünkü bu gece Çamlıca'ya çıkasımız geldi, elimizde kalan bir ihsastır, gayemiz bunun ötesi değil.
Akşehiri, 26.04.2015
Ankara.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.