Ben yılların geçtiğini en çok yaz bitince duyumsuyorum. "Bir yaz daha geçti, gelecek yaza yeni bir yıl olacak." Diyerek uğurluyorum yazı. Bazen Güney Yarımkürede bir ülkede yaşamalıymışım ben, diyorum. Mesela Avustralya'da… Kanguruların ve Aborijinlerin ülkesinde. O zaman yıllar takvime uygun akardı. Kışlar uzundu benim doğup büyüdüğüm coğrafyada. O yüzdendir belki yaz sevgim. Aylarca be...
Günlük hayatta sohbet esnasında "zevkler ve renkler tartışılmaz" denildiğini duymuşsunuzdur. Bu söz her bir bireyin kendine has zevkleri ve beğenileri olduğunu, zevkler ve beğeniler üzerinde uzlaşmanın mümkün olmayacağını iddia eder. Bu motto ta ilkokullarda öğretilir ve bir şekilde dogma olarak kabul edilir. Dahası bir çeşit sofizmi çağrıştıran bu fikrin demokrasinin, farklılıklara sayg...
Uzak uzak Arap çöllerinden gelen sıcaklarla boğuştuğumuz bu günlerde Tanrı Dağları'ndan gelen serin hava dalgasının büyük Türk milletini serinletmesi dileğiyle herkese esenlikler dilerim. Dün gördüğüm bir videoda Lübnanlı sözde bir imam, Türk milletinin İslam'dan önceki hasletlerinin çirkin olduğu ve kimse tarafından tanınıp bilinmediği hatta daha da ileri giderek alenen Türk milletine h...
Biz küçükken, büyüklerimiz birilerine kötülük yapanlara "Yezit" derlerdi. Belki diyenlerin çoğu da kim olduğunu bilmezdi Yezit'in. Kızgınlık sırasında söylendiği için ben bir özel isim değil de sıfat olduğunu sanırdım. Günü geldi, Yezid'in kim olduğunu öğrendiğimde neden sıfat olarak kullanıldığını da anlamış oldum. Birkaç gündür "Muharrem Ayı" ve "Aşure Günü" paylaşımlarını görünce bir ...
Hava güzel, sıcacık, martın ne yapacağı belli olmayan günleri bitmiş. Gökyüzü masmavi, badem ağaçları çiçek açmış pembe pembe; bazıları, tomurcuğa durmuş. Balkonumdaki çiçekler daha bir güzel sanki. Bahar şarkıları söylemek geldi içimden. "Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?" Sanırım bugün böyle olduğum için geldi bahar. "Çık dolaş biraz" dedim ken...
Ne kadar acı değil mi? Saya saya bitiremeyip de "ve diğerleri" diyerek toparlamak. Van depreminin simgesi bir Yunus vardı, hatırladınız mı? Hani babasından habersiz bir yere gitmişti de göçük altından çıkarıldığında "Saat kaç, n'olur babama söylemeyin; babam çok kızar." demiş, kısa bir süre sonra hayatını kaybetmişti. İşte o Yunus'un çerçeveli fotoğrafını dönemin başbakanına armağan etmi...
Lisansımı hukuk üzerine yaptım. Yüksek lisansta hukuk felsefesi ve ceza hukukunun kesişim kümesi olan cezaların amacı üzerine çalıştım. Şimdi doktorada pür hukuk felsefesi konularıyla ilgileniyorum. Ne iş yaptığımı sorduklarında bağlamına göre bazen hukukçu bazense biraz şakayla karışık etikçi diyorum. Liseden beri felsefe üzerine okumayı ve düşünmeyi sevsem de kendime "felsefeci" diyemi...
Kitabın ortasından başlıyorum yazıma. İnsanlarımızla aramızda görünmez, kocaman duvarlar var. Bu sebeple onlara ulaşamıyoruz, onlarla iletişim kuramıyoruz. Bizler farklı düşünce yapıları içinde ayrı tellerden çalıp söylüyoruz. Ve onlarla birlikte yalnızca kocaman bir uğultu var ediyoruz. İnsanlar ne bizleri dinliyorlar ne de gerçekten ne dediğimizle ilgileniyorlar. Bu durum apaçık ortada...
Dışarı çıkmadan pencereden bakınca sanki Güney Yarım Küre'de yeni yıla girecekmişsiniz gibi geliyor insana. Gökyüzü masmavi, güneş bütün güzelliğiyle parlıyor, öbek öbek pamuk yığınları gibi bulutlar... Hayatın bana kazandırdığı öğretilerden birini doğruluyor pencereden baktığımda gördüklerim. "Hiçbir şey dışardan göründüğü gibi değildir." Ben kış yeni yıllarının çocuğuyum. Yeni yılı kar...