HEP ŞU CAHİL KIRO ALAMANCILAR YÜZÜNDEN!!!
Sene 1982 veya 1983.
Yani anlayacağınız 9-10 yaşımdayım.
12 Eylül olmuş,
Türkiye'de MHP yok,
Başbuğ'um hapiste...
Avrupa'da insanımızın durumu:
Şimdi olduğu gibi öyle okumuş, Alman toplumunda yer edinmiş, kendini kabul ettirmiş Türk elle sayılacak kadar az o dönemlerde. İnsanlarımız çilekeş, maden ocaklarında, kuzeyde tershanelerde, değişik bölgelerde ki araba fabrikalarında çalışan Türk işçileri. Üniversiteye giden Türk gençleri neredeyse yok.
Üniversiteye bırakın, gerek yabancı düşmanlığı gerekse ailelerin yaşadıkları ülkenin eğitim sistemini bilmemeleri ve belki de en acısı 'Okuyupta n'apcak..' mantığı ile eğitime gereken önemi vermeyen bir zihniyetten dolayı zekaları zehir gibi çocuklarımız eğitim verilemeyen çocukların gönderildiği okullara (Sonderschule) veya akademik ilerlemeleri neredeyse imkansız olan Hauptschule'lere gönderiliyor. 16 yaşında okuldan çıkıyorlar ve şanslı olanlar meslek eğitimi alıyor, bir çoğu ise kötü yola düşüyor..
Milliyetçi Hareket'in kimliğini taşıyan tek büyük kurum: Almanya Türk Federasyon'u
Tek ayakta kalabilen ve 'nisbeten büyük' olan Avrupa'da Türkler'in en yoğun olduğu ülke Almanya'da ki teşkilatlarımızın çatısı.
Türk Federasyon'un Büyük Kurultayı var.
Sahneye konuşmacı olarak Hristiyan Demokratlar Parti (CDU) Milletvekili çıktı. İsmini hatırlamıyorum ama ilk cümlesini hiç unutmam:
'Kartal Kurt'u selamlıyor!' (Adler grüßt Wolf)
Almanya'da teşkilatlanan yabancılar ve teşkilatları her zaman Alman iç istihbaratı Anayasa Koruma Teşkilatı (Verfassungsschutz) tarafından takip edilir. Yayımladığı raporda bu teşkilatın ismi geçerse artık o teşkilatın Almanya'da hukuki ve siyasi bir başarı göstermesi imkansızdır.
Başbuğ'un vefaatine kadar ne Türk Federasyon'un,
ne de bir derneğinin ismi geçmedi bu raporda.
Bunun nasıl bir başarı olduğunu anlamak için o döneme düşen olayları da tekrar gözönüne getirelim:
Dediğim gibi Başbuğum hapiste,
Mehmet Ali Ağca'nın Papa suikastı ve bununla alakadar İtalya'da yargılanan bir Federasyon Başkanı Musa S. Çelebi.
1984'te Bulgar zulmüne karşı toplanan 40bin gurbetçi vatandaş...
Federasyon'un en faal, en etkin dönemleri.
Ve buna rağmen Verfassungsschutz tarafından rapora alınmayan bir Federasyon.
Rahmetli Başbuğ'umun önde gelen Alman siyasileri ile nasıl bir iletişim içinde olduğunu siz düşünün.
Yani demem o ki; lobicilik öyle kolay bir şey değil.
Burda ki vatandaşlara gidin Alman futbol kulüplerinde top oynayın,
Alman guguk saat severleri derneğinde faaliyet gösterin demekle olmuyor!
Lobicilik çok ince ve hasas,
iyi düşünülmesi gereken,
iyi tasarlanması gereken,
hedeflerinin doğru ifade edilmesi gereken uzun vadeli bir iş!
Burda yaşayan vatandaşımız günde 8-10 saat çalıştıktan sonra akşam üzeri bir derneğemize gelip bir şeyler yapmaya çalışıyorsa bu o vatandaşın içindeki vatan aşkıdır.
Bu şartlarda bu vatandaş başarılı bir lobici olamaz!
Lobicilik nasıl yapılır?
Gidersiniz değişik bahaneler altında lobicilik yapmak istediğiniz ülkede bir araştırma veya dostluk vakıfı kurarsınız. Bu vakfın başına işi bilen birini tain eder ona yıllık rahat geçineceği ve sizi belli bir şekilde temsil edeceği maaş ve ödenek verirsiniz. Bu şahısa ulaşmak istediğiniz uzun vadeli hedefler ve kısa vadeli stratejinizi bildirirsiniz. Ve bu doğrultuda çalıştırırsınız.
O da gider,
Şu gazeteciye bir sonraki kitabını araştırması için şu kadar para verir!
Bunu babasının hayrına yapar tabii ki!
Sırf kültür çokluluğunun ve özgür basının demokrasiler için vazgeçilmez olduğuna inandığı için yapar!
Bu bilim adamına bilmemne konusunu 'bağımsız' araştırması için para verir.
Bunu da babasının hayrına yapar!
Sırf bilime ve bilim insanlarına saygı duyduğu için...
Gider bir gala düzenler, çağırır en gözde sanatçıları, piyanistleri o galada sanatlarını icra etmeleri için bir ton para verir!
Bunu da babasının hayrına yapar!
Sırf sanatın evrenselliği ve sanatçıya karşı saygıdan ötürü...
Aynı sebepten gider heykel traşlara, ressamlara sergi düzenler...
Her şey babasının hayrı için!
***
Vay efendim Almanya'da 3 milyon Türk var, nasıl kendilerin, temsil eden vekil seçmezler!
- Şimdi mi aklınıza geldi burada 3 milyon Türk'ün yaşadığı?
- Burada yaşıyan Türklere yönelik Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi stratejisi var?
İmam ve öğretmen (sonuncusunu Almanların zoruyla) göndermek haricinde bu insanlar için ne yapıldı?
Alman parlamentosunda vekil olan her yabancı uyruklu kendi kökenlerinin desteği ile değil, Almanlar'dan aldığı destekle orada vekil oldu!
Türk Devletinin bu vekillere tek kuruş yatırımı yok! - Türk Devletini geçtim...
Almanya'da bir sürü Türk Kuruluşu var.
Federasyon'umuzdan tutun Cemaatinden çıkın, Ak Gurbetçiler'den, Diyanetine kadar...
Bunların hangisi burada ki insanların geleceği ile ilgilendi?
Öyle 'Almanlaşmayın haaaaa!!!!' demekle olmuyor bu iş!
Bu dernek ve kurumların hepsi Türkiye'den bir üst akıla bağlı.
Hiç biri burada ki insanların ihtiyaç ve geleceklerine yönelik bir strateji geliştirmemiş! - Siz burada olan Türklerin hepsini Alman parlamentosuna vekil seçme hakkına sahip mi sanıyorsunuz?
Sözde Alman Anayasasına göre çifte vatandaşlık yasak, ama işine gelince resmen çifte vatandaşlık hakkı verilen ülkeler var. ABD ve diğer istisna batı ülkelerini geçtim.
8 sene Almanya'da yaşayıp, doğru dürüst Almanca bilemyen ama kendi vatandaşlığından vaz geçme mecburiyetinde olmayıp Alman vatandaşlığı alan Lübnan'lı tanıyorum! - Türk Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Ermenilerden özürdilerken gıkı çıkmayan bir toplumun hiç bir ferdinin burda ki Türklere sitem etme hakkı yok! O kadar kolaysa gidin evvela Türkiye'de ki bu zihniyeti değiştirin! 13 senedir bir çayır ağasını tek adamlıktan indiremeyen muhalefetin mensupları burda kimin ne şartlarda yaşadığını bilmeden fazla sesini çıkarmasın!
Öyle davulun sesini uzaktan dinlemeyle olmuyor!
Sanki olan bitenden biz çok memnunmuşuz gibi...
Okulda 'Türkler ermenilere soykırımı yaptı' diye öğrenecek olan sizin çocuklarınız değil, BİZİM çocuklarımız!
1960'dan beri Avrupa'da bu insanlar var!
1960'dan beri bu insanların bir kere yüzüne bakma,
ancak döviz kaynağı olarak gör,
Birlik olabilmeleri için çaba gösterme, hatta kısmen engelle, böl...
Sonra 'vay anam Almanya 'da Türkler nasıl engellemedi....'
Yazıklar olsun!
Ve son olarak özel bir soru:
Avrupa'da Milli duruş sergileyen ve belli bir etkin gücü olan tek kurum Türk Federasyon'un da içine eden Bahçeliciler...
Kına yaktınız mı dün?
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.