Günün, belki de anın tasasına düşmüş insanlık,
Nedir, neyedir, niyedir sormadan hep bir pazarlık,
Bir telaş, kargaşa, biteviye amansız bir yarış,
Gözleri nefret, dilleri zehir, suratlar bir karış,
Bildim, Bolu Beyi rahata ermiş,
Kırk namert yaveriyle çorap dermiş,
Nice koç yiğidin başına örmüş,
Kalır mı ah alanın karaltısı,
Hüzündü sevdandan bana hediye,
Geçmişi hesaba vurdum az önce.
Sevmek hata mıydı acaba diye,
Derinden düşünüp durdum az önce.
Ettiğim fırıldak tarife bakın
Çevirsen dört yana döner bu koltuk.
Aman ha! Ateşle yaklaşma sakın
Kibriti çakarsan yanar bu koltuk.
Varlığım huzurlu kılmazmış seni,
Var olduğum için özür dilerim.
Bilmeden kırmışım gönül kâseni,
Zar olduğum için özür dilerim.
Ben artık o zattan nefret ettim be!
Vadesi dolunca gider demeyin
Ben artık o zattan nefret ettim be!
Batı'nda Istanbul tebessüm eder
Doğu'nda Ardahan, Kars Anadolum
Bağrında barındı nice milletler
Nice kavim, nice nas, Anadolum
Geride bıraktım seni,
Bak yine gidiyorum...
Mecburen, mecburiyetten.
Ayaklarım yorgun bedenimi,
ruhum ise seni taşıyor
giderken, beni götürdüğün kadar uzaklara.
Bir omuzumda yokluğun,
Diğerinde hasret,
Yine en ağır yükle yola çıktım,
gidiyorum.
Geride bıraktım seni,
Bak yine gidiyorum.
Bir yanım hep seninle,
Bir yanım hep şimdi, burada,
Gönlümde sıcaklığın, gülüşün, dokunuşun,
Sım-sıkı saran kollarında, mazide diğer bir yanım…
Paramparçayım, kırıldım,
Sensiz yarınlara kırgın gidiyorum.