KARTAL OLDUĞUNU UNUTUP TAVUK OLANLAR
Tel örgüler arkasında kayalıklar arasında bir kartal gördüm. Eski kartaldan eser yoktu. Zavallı görünüyordu. Acıdım. Durdum seyrettim bu görkemli kartalı. Eskiden böyle miydi diye düşündüm?
Ne kartalı eskiden!
Gölgesi bile ürkütürdü. Geniş kanatları vardı bulutlarla yarışan.
Yüceliğini bitirmiş gördüm tel örgüler arasında.
Belli ki en zayıf noktasından yakalamış usta avcı.
Nedir kartalın bu zayıf noktası? Sormadım. Sormaya korktum belki. Belki alacağım cevap korkutmuştu beni!
Bir zamanlar heybetiydi. Hey be ne günlerdi. Heybetinden yanına kimse yaklaşamazdı.
O yüce dağların kartalıydı. Bir süzülüşü vardı gökten yere doğru görmelisiniz. Uzun yıllar seyrettim hayran hayran o süzülüşü.
Şimdi ne mi oldu o kartala?
Bu günlerde tel örgülerle çevrilmiş bir kayalıkta süs kartalı gibi oturuyor zavallı. Kartaldan süs olmaz demeyin olurmuş gördüm inanın.
Üzüldüm.
Kahroldum.
Bizim kartal tavuk gibiydi artık...
Bir gün kümeslerinde otururken, havadan hızla heybetli bir kuş geçti. Kendini tavuk sanan kartal annesine dönüp sordu:
– Anne bu ne?
– O bir kartal yavrum. Kuşların en heybetlisidir.
– Ben de onun gibi uçabilir miyim dersin anne?
– Hayır yavrum, sen bir tavuksun. Senden önce pek çok kişi denedi ama başaramadı. Bu yüzden sonunda hayal kırıklığı yaşayacağın bir hayalin peşinden gitme, kendini üzme.
Kendini tavuk sanan kartal, annesinin söylediklerini çok fazla sorgulamadan kabul etti. Hala içinden gelen ses, aslında onun da uçabileceğini söylemesine rağmen, fazla üstüne gitmedi ve hiç ama hiç denemedi.
Bir kartal olarak doğdu ama bir tavuk olarak hayatını geçirip, bir tavuk olarak öldü.
Doğan Ay
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.