MUSTAFA SABRİ SOYSUZU
Geçtiğimiz günlerde Tokat'da vahim bir hadise yaşandı. Vahimdir... Çünkü, bu hadiselerin artması şüphe yok ki atimize büyük olumsuz etki yapacaktır.
Bu hadise; Yunan Ordusu bozguna uğratıldıktan hemen sonra Yunanistan'a kaçan, Yunanistan'da "Yarın" adlı bir gazetede "Yalnız Müslüman ve insan olarak kalmak kaydıyla, Türklükten şeref izzetimden istifa ediyorum. Allah'ın huzurunda tövbe Ya Rabbi! Tövbe Türklüğüme! Beni bu milletten addetme!" diye beyanat veren ve şayet bir millet seçilecekse Arap olmayı tercih edeceğini söyleyen Mustafa Sabri soysuzunun adının Tokat'ta Yeşilırmak Mahallesi'nde yeni yapılan bir liseye verilmesi hadisesi idi.
Bu mukaddesatsız, soysuz Mustafa Sabri aynı zamanda Millî Mücadele yıllarında Mustafa Kemâl ATATÜRK ve arkadaşlarının, onlara güvenen Türk Milleti'nin karşısında olmuş, Millî Mücadeleye girişenlerin aleyhinde faaliyet yürütmekle yetinmemiş, Ulu Önder Mustafa Kemâl ATATÜRK hakkında bizzat "ölüm fetvası" çıkartmıştır.
Bağlı bulunduğu baş olan Damat Ferit gibi bir sinsi ve düşman işbirlikçisi olan bu soysuz, şuurlu Türk Millleti'nin Millî Mücadele'den başarı ile çıkmasının ardından, yabancıların kucağına oturmayı ve oradan Türklüğe saldırmayı bir marifet bilmiş, yabancılara Türklüğün aleyhinde "propaganda" köpekliği yapmıştır.
Neyse ki; 15 Kasım 2017 itibariyle şuurlu Türkler, maziye dair bilgilerini yoklayıp "Mustafa Sabri"nin bir tescilli soysuz, tescilli bir hain olduğunu hatırlamış ve bir liseye bu soysuzun adının verilmesine topyekun sert tepki göstermesini bilmiştir.
Yazımın girizgâhında (bu tür hadiselere derhal müdahale edilmez ise kastıyla) "vahim" olarak işaret ettiğim bu hadisenin ardından tepkiler çığ gibi büyüyünce, M.E.B. yetkilileri işe el atmak mecburiyetinde kalmış ve "Mustafa Sabri" tabelasını yerinden indirterek, yerine derhal 24 Temmuz 2017 tarihinde Siirt ilinin Baykan ilçesinde pkklı köpeklerce düzenlenen saldırıda 29 yaşında şehit olan Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup AKDAĞ'ın adının yazılı olduğu tabelayı astırtmıştır.
Artık Tokat'taki o okulun adı; Şehit Yakup AKDAĞ Anadolu İmamhatip Lisesi'dir.
M.E.B. yetkilileri bu düzeltmeye karşılık asla "teşekkür" veya "takdir" beklememeli, derhal bu soysuzun adının o okula verilmesi ile ilgili girişim yapan her kim var ise hesap sormasını bilmelidir. M.E.B. yetkilileri şayet bunu yapmaz ve bu işin ardına düşmez ise, diğer yerlerde başka sinsi işlerin önünü alamayacağını da iyi bilmelidir.
Hata üstüne hata ve özür üstüne özür, kasıt demektir ve işte hepsinden vahimi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en güzide ve önemli kurumlarından birisinde kasıtlı işlerin döndürülmesidir.
Biz ümit ediyoruz ve umuyoruz ki; henüz ve halâ Millî Eğitimimizden sorumlu kimseler arasında millî şuuru, millî vicdanı olanlar vardır ve bu hassasiyete sahip kimseler millî tarihi sahte tarihe millî vicdanları sebebiyle değişmeyeceklerdir. Böylesi hadiselerin de üstüne gidecek ve gerekli tepkiyi derhal vermesini bileceklerdir.
Bu yazı vesilesiyle; Şehit Yakup AKDAĞ ve onun kutlu şahsında mukaddesatlarımız için toprağın kara bağrıyla kucaklaşıp sonsuzluğun başlangıcına varmış olan bütün şehitlerimizi, ebediyete yürümüş gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun.
Kederli ve dahi şerefli ailelerine de Tanrı'dan büyük sabırlar diliyorum.
Yeryüzündeki her makûl binaya ve mekâna Türklüğü yaşatmak uğruna can veren, kan veren şehitlerin adlarının verilmesi dileklerimle.
Tanrı, Türk'ü korusun.
Serhat KAHRAMAN / 17 Kasım 2017
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.