NİÇİN YALNIZ KALDIK?
Soruya net cevap vermezsek aldanırız.
En açık haliyle konuşma zamanıdır.
Türkiye'nin menfaati doğrudan doğruya bundadır.
Her yanlışı aslanlar gibi savunan bir kamuoyu olamaz.
Böyle bir durum oluşturulmuşsa ülkenin aydınları seslerini duyuracaklardır.
"Yine mi?" demekten yorulduk.
Şu netliği koyacağız:
Karşımızdaki bloku biz oluşturduk.
Herkesi tek tek o kümeye biz ittik.
Ona buna ayar verdiğimizi zavallı halka dik durma görüntüsü altında vermek Türkiye'nin zararına sonuçlar doğurdu.
Bu işler van minutle başladı.
Doğru.
Van minutten ne kazandığımızı bilmiyoruz.
On dakika sonra düzeltme açıklaması yapmamız yetmedi.
Çünkü içerde prim yapıyor diye o üslûbu devam ettirdik.
Ne kazandığımız belli değildir ama ne kaybettiğimizi aklı erenler anlatmalıdırlar.
Bu üslubumuz içerde birilerine kazandırdı, o açık.
Dışarda hep kaybettirdiği de açık.
Hala kaybettiriyor.
İçi yanan kimseler, bir yerde konuşma fırsatı bulunca komşulardan başlayarak dostlar edinmemiz gerektiğini söyleyince kıyamet kopuyor.
Vay o terörist, bu katil, o bizim can düşmanımız, öteki bizi hiç sevmedi.
İlla geldiğimiz pozisyonu savunacağız.
Böyle bir koro basına hakim.
Ve yalnızız.
Son günlerde bir söz daha duymaya başladık:
"Türkiye ne zaman yalnız değildi ki?
Bu doğru gibi görünen söz tamamiyle yanlıştır.
Dünyanın bir yarısının topyekûn üstümüze geldiği günlerde bile yalnız değildik.
Mustafa Kemal, 1921'de Fransızlarla anlaştı.
Sonra İtalyanlarla.
İkisi devre dışı kaldığı gibi Fransızlardan silah da aldık.
Sonra Rusya ile anlaştı.
Onlardan da silah aldık.
Ya müttefik edinirsiniz, ya dost.
Yalnız kalmamak önemlidir.
Amerika Amerika iken küçük büyük müttefik edinmeden harekete geçmiyor.
Ceddimiz Fatih, o büyük gücüne rağmen Balkan kabileleri ve Akdeniz ada devletleriyle anlaşmadan Otranto'ya yürümedi.
Tarihe bakın istisnası azdır.
Geldiğimiz noktada yaptığımız yanlış değildir.
Oyun kurma gücümüz yok.
Çünkü en basit şekliyle söyleyelim, oyun tek başına kurulmaz.
Krizde yapılacak şey oyun bozmak.
Onu yapıyoruz.
Bunların yanına bölge ülkeleriyle anlaşmaları eklemek gerekiyor.
Çünkü...
Yunanistan bizim boşalttığımız alanlara giriyor.
Onlara biz alan açıyoruz.
Büyük devletleri ölçüsüz, üslupsuz, bedeli olacağı muhakkak davranışlarla karşımıza aldık.
Devletlerin iç işleriyle ilgili eleştiri hakkınız sınırlıdır, açıktan karışamaz, ayar vermeye kalkamazsınız.
Mutlaka bir türlü tepki gösterirler.
Büyük devletler bile üsluplu konuşur, karışırlar.
Olan açıktır:
Mısır Yunanistan'la beraber oyuna giriyor, görülmüş iş değil
İsrail büyüdükçe büyüyor.
Arap dünyası bir bir İsrail'le anlaşıyor.
Bunlar tamamen bizim hatamızla değilse de büyük ölçüde öyledir.
Yapılacak bellidir:
Mısır, İsrail ve Suriye ile anlaşmak bu sıkışmayı rahatlatır.
Türkiye bu oyunu ancak böyle bozar, diyenler doğru söylüyor.
Körü körüne destek kadar körü körüne köstek de bize gerekmez.
Türk Devleti sonunda devlet aklına döner.
Döneceğiz.
Çünkü bu sıkışma bizi bütün kazandıklarımızdan edebilecek kadar büyüdü.
Biz bitmeyiz, bitiremezler ama gücümüz kesilir.
Dilim varmıyor ama bunlar olur.
Tezinden bazı şeyleri değiştireceğiz.
İçerde.. dışarda..
Hükümetimizden beklediğimiz budur.
Kriz dönemleri yaratmak iç siyasette birilerinin işine geliyor olabilir.
Ülke için felakete kapı aralar.
Bu kesindir.
Geldiğimiz noktada bunu apaçık görmüyorsak asıl sıkıntı budur.
Onun için siz malum alkış korosuna bakmayın!
Düşünün, anlayın, görün ve mutlaka söyleyin!
Memleket derdi bunu böyle yapmayı gerektirir.
Yoksa falan veya filanın siyasi istikbali ülke meselesi değildir.
Bunu unutmayın!
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.