OKULA SİYASET SOKMAK...

TurkiyeYuzyili

Eskiden beri biliriz;
camiye, kışlaya, okula siyaset sokulmaz.
Ve bu çok doğru.
Sokulmamalı.

Bunun için TED Antalya koleji öğretmeni Emine Karakaş'ın Cumhuriyet'in 100. Yıl kutlamaları kapsamında konuşması birilerinin çok zoruna gitmiş.
Emine Öğretmen okulda siyaset yapmış.

Bu birilerinin bu senenin Mayıs ayında İstanbul'da okullarda öğrencilere dağıtılan internet paketinden sanırım haberi olmamış.
Aslında bunda yadırganacak bir şey de yok.
Daha doğrusu yadırganacak bir şey olmazdı, eğer dağıtılan internet paketlerini dönemin iç işleri bakanı Soylu'nun cemali süslemeseydi. Hadi 'o devletimizin bakanı, ne var bunda' diyebilirsiniz belki ama paketin üstündeki 'AKP' logosunu nasıl açıklayacaksınız?

Aslında bu tür vakaların öncesi olduğunu da biliyoruz.
Örneğin 2017 yılında referandum öncesi Aydın'da AKP kadın kolları ilk okulda öğrencilere ayakkabı dağıtırken AKP logolu afişler okul girişindeki kürsüye ve sınıflara asıldı.
Bugün Emine Öğretmene tüm kinini kusan zihniyetin o zaman 'okula siyaset sokulmaz' diye bir hassasiyet gösterdiğini hatırlamıyorum.

Vakalar böyle bir, iki de değil.
Girin internete araştırın;
Ankaralı öğrencileri 'tarihi geziye' diye AKP şenliğe götürülmesini mi istersiniz,
Çanakkale'de bir müdür yardımcısının öğrencilerin WhatsApp grubuna AKP propagandasını paylaşmasını istersiniz,
seviye belirleme soru kitapçıklarında AKP logosu mu istersiniz,
AKP'nin temsil ettiği anlayışın ders kitaplarına alınmasını mı istersiniz, …
Öyle tek, tük olaylar değil.
Örnek çok.

Bakın hala okul kısmındayım, cami ve kışla konusuna hiç değinmiyorum bile.

Peki bütün bunların Emine Öğretmenin okula siyaset sokmasını meşrulaştırır mı?
Yani yapılan yanlış, başka bir yanlışın yapılmasını haklı mı kılar?
Elbette hayır…

Ama asıl olayın önemli noktası da bu bence;
Emine Öğretmen gerçekten okula siyaset mi soktu?

Sosyal medyada bulabildiğim kısmını dinledim konuşmanın.
Değerli Öğretmen Hanım Cumhuriyetin önemini anlatan bir konuşma yapmış.
Cumhuriyetin bireylere hürriyet verdiğini ve sorumluluk yüklediğini vurgulamış.
Konuşmanın benim dinleyebildiğim kısmında ne iktidar tarafından ne muhalefet tarafından hiçbir parti, siyasi kurum veya şahıs ismi geçmiyor.

Cumhuriyetimizin karşı karşıya olduğu tehlikeleri örneklendirmiş.
Bu örneklere kim 'yalan' diyebilir?

Bulunduğumuz durumda ülkemiz Arap yatırımcılar için cazip gösterilmeye çalışılmıyor mu?
TL'nin değer kaybı yüzünden Bulgarların otobüslerle Edirne'ye gelip doyasıya alışveriş yaptıkları gazetelere manşet olmadı mı?
'Savaş(!)' yüzünden ülkemizde bulunan Suriyelilerin doğum oranı aşırı yüksek değil mi
Tabelalardan 'T.C.' ibareleri kaldırılmadı mı?
İstiklal Marşımızda ayağa kalkmayı tenezzül bile etmeyen idarecileri görmedik mi?
Dünya şampiyonası olan kadın sporcularımız, kimsenin gözüne sokmadan yaşadıkları özel hayatları yüzünden karalanmadılar mı?
Cumhuriyetin birikimleri 'babalar gibi' satılmadı mı?
USD 250bin bedelinde ev alan yabancılara eşantiyon olarak vatandaşlık verdiğimizi duyuran afişler havaalanlarına asılmadı mı?
Memurumuz, işçimiz zor geçinirken,
doktorlara karşı kaba kuvvet kullanıldığı, doktorların yaralandığı olaylar ayyuka çıkmışken,
öğretmen olarak mezun olan gençlerimiz atanmazken, eğitimini aldıkları meslek dışında çalışmaya mecbur kalırken,
paralısı, sığınmacısı fark etmeden yabancılara imtiyazlı davranılmıyor mu?
Eğitimli gençlerimiz ilk fırsatta yurt dışına göçmüyorlar mı?
Hatta bazı AKP'li isimler bununla 'biz beyin ihraç ediyoruz' diye övünmedi mi?

Peki madem Emine Öğretmen bir siyasi parti propagandası yapmamış,
madem bir siyasi partiye muhalefet yapmamış,
tek yaptığı Cumhuriyete sahip çıkmak iken, değerli öğretmenimize karşı bu linç kampanyası niye?

Neymiş, Emine Öğretmen 'Türkiye Yüzyılı masalı' demiş…
Sormazlar mı adama, 'Birileri Cumhuriyetimize reklam arası' derken, neredeydi bu hassasiyetiniz' diye?
Sahi ya,…
Hangi ara 'reklam arasından(!)' 'Türkiye Yüzyılı'na geldiniz?...

Cumhuriyetin kurumu olan diyanet Cumhuriyet Bayramı öncesi camilerde Cumhuriyet'İn kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü anmaz iken,
devletimizin memuru olan bir imam alenen Hatay'ın Fransızlar'da kalmadığına üzüldüğünü dile getirirken gıkı çıkmayanlar, Emine Öğretmen'e kin ve nefret kusuyorlar.

Bu durumda ister istemez insanın aklına geliyor;
'acaba mesele Emine Öğretmen mi, yoksa Cumhuriyet mi' diye?

Öyle ya,
yarası olan gocunur!...

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Yahudiliğin Tanımı ve Tarihsel Kökeni
Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına Girerken...?

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin