BİR KOMİK BOYKOT HİKAYESİ
Bazen bir ülke bize yamuk yapar, bizim dangalakların ayranı kabarır da tuhaf protestolar yapmaya kalkarlar ya;
- Hani sokaklarda Hollanda'yı protesto için Portakal bıçaklayanlar olmuştu,
- İsrail'i protesto için bir grup dangalak, para vererek aldıkları içecekleri "Kolaları kanalizasyona döküyoruz kampanyası" ilanıyla sokaklara dökmüştü.
- Bir Vali, ABD yi protesto edeceğim diye Cocacola yerine Fanta içmişti.
-İstanbul Üniversitesi'nde bir grup İslamcı, kamera karşısında, şişme Noel Baba bıçaklayarak Noel kutlamak isteyen Müslümanlara karşı protesto gerçekleştirmişti.
- Ermenistan bayrağı diye Kolombiya bayrağı yakanlar vardı. En çok güldüğüm sahne de Bolu'da, olmuştu, bir partinin dangalak gençleri Noel Baba'yı Yeniçeri kılığına girip kovalayarak yılbaşı kutlamalarına tepki göstermişti.
Bunları anımsadınız değil mi? Bu komik protesto dangalaklıklarının biri de geçmişte yaşanmış. Osmanlı döneminde "FES BOYKOTU" diye bir şey olabilir miydi sizce ?
Olay şöyle gelişmiş;
Bosna-Hersek 1878 Berlin Antlaşması gereği Avusturya yönetimi altına konur. Daha sonra Balkanlar'da bir çok ülke Osmanlıdan bağımsızlığını ilan eder. Bulgaristan'ın bağımsızlığı ve Bosna-Hersek'in ilhakı 6 Ekim 1908 İstanbul gazetelerinde yer alır. Haber yayılır yayılmaz İstanbul'un çeşitli semtlerinde biriken kalabalıklar İngiltere sefaret önüne gelir ve gösteriler yapar. İttihat ve Terakki hükümeti de Avusturya ve Bulgaristan'a gönderilecek notanın hazırlıklarını yaptığını ifade eder ve halkı yatıştırmaya çalışır.
O zamanlar ne Avusturya'ya ne de Bulgaristan'a meydan okuyacak halimiz yok. İttihatçılar halkın da gazını almak için "Avusturya emtiası almayınız" afişlerini duvarlara asar. Avusturya'dan en çok gelen mallardan biri de milletin başındaki "FES" tir.
"Avusturya emtiası almayınız" boykotu basında da yer alır. Gazetenin ilk sayfalarında: "Avusturya FES'ini almayalım", "Avusturya şekeri yemeyelim", Avusturya elbisesi giymeyelim" başlıkları yer alınca halkın ayranı kabarır, büyük heyecan ve hiddet oluşur. Hemen "Boykotaj Cemiyetleri" kurulur.
Halkın bir kısmı kafalarındaki FES'i çıkarır ve Kalpak giyer, kimisi de Külah giyer. Eh bazıları da alışkanlıklarını hemen terk edemez FES'e devam eder.
Basın ve siyasi ajitasyon yoluyla galeyana gelen halk, sokaklarda başında FES bulunanlara saldırır. Onların başındaki fesleri yırtarlar, Feslerin üzerinde tepinilir.
Şöyle bir şey vardır; Evet büyük oranda FES bize Avusturya'dan gelmektedir ama Hereke'de de FES üretilmektedir. Halk, Avusturya Fesi ile Hereke Fesini nasıl ayırt edecektir? Bu konu o dönemin konuşulan konulardan biridir. Milli sermaye de bu olaydan etkilenecektir.
Konunun bir tarafı daha vardır. Halk FES'i bırakınca, eh başı açık gezmeye alışkın olmadıkları için Kalpak ve Külaha talep artar. Doğal sonuç olarak bu sefer bunların fiyatları çok artar, Zaten FES'e göre daha pahalıdır bu ürünler.
Boykotaj cemiyetleri, Kalpak ve Keçe külah fiyatlarının artışı nedeniyle, halkın tekrar FES'e yöneleceğinden endişe etmeye başlar. Bir de Hereke fabrikasının iflası da gündeme gelir.
"Hizmet" gazetesinin baş yazarı Hüseyin Fehmi, özellikle 7 Aralık günü yoğunlaşan protestolar için;
"Biz yalnız Avusturya eşyasını, Avusturya Feslerini boykotaj edecektik. Hereke fabrikası bir Osmanlı fabrikasıdır, Hem de Avusturya fesleri ile rekabet etmeye çalışan fabrikadır. Avusturyalıları zarar sokacağız diye Hereke fabrikası baltalamak , düşman için kaldırdığımız yumruğu kendi kafamıza indirmek gibi gülünç olmaz mı"
içeriğinde bir yazı yazar.
O sıralar Rum'lar da Fese alışmışlar giymeye devam ediyorlar onlara da saldırı oluyor doğal olarak. Bu durumu da dile getirten Hüseyin Fehmi;
"İki Rum'un başındaki Fes'i yırttık da ne kazandık? Rumlar hatta Museviler şapka giymeye başladılar. Bu şapkaları da cebren yırtamayız ya. Hâlbuki emin olunuz, İzmir'e gelen şapkaların yüzde yetmiş beşi Avusturya malıdır" diye yazar.
Ayrıca Hereke'deki fes fabrikasının yanı sıra fes ticareti ile ekmeğini kazananlar, esnaf da zarar görmektedir. Kısaca Protestonun boku çıkmıştır...
Bulgaristan konusu da ayrı bir mizah, Bulgaristan'dan gelen "Kaşar peynirleri denize dökmek" gibi öneriler de olmuştur.
Fazla uzatmayacağım ve O günlerin tanığı Nail Moralı gözlemlerine bakalım:
"Avusturya'ya Boykotaj ilan ettik. O zamanlar başa giydiğimiz FES Avusturya'dan gelirdi. Bütün millet feslerini yırtıp attı. Eh ne yapalım açık başla da gezilemez ya. Keçe külah giymeye başladı millet.
Bizler deriden kadifeden kalpaklar aldık. Kalpaklara gümüşten seyrek ay-hilal ekledik. Çeyrek aya 'Yadigarı Hürriyet' gibi yazılar işlendi. Fakat çok geçmeden öğrenildi ki bu kadifeler, astragan taklidi kalpak kumaşları da Avusturya'dan gelmez mi imiş.
Boykotta azınlık tüccarlarına epey kazanç sağlamışlardı"
KISSADAN HİSSE:
Politikacılar çaresiz, şahsiyetsiz ve salak, halk cahil olunca ortalığa bok saçılır, örneğin 6-7 Eylül olayları gibi. Milli duyguları kullanan kifayetsiz politikacılar yüzünden ülkede şiddet ortamı da doğar. Ağzından salyalar akarak nutuklar atan, çaresizlikten rakiplerine, etrafa saran pislik yöneticiler kan döktürür ülkeye.
Şiddet bir tarafa yine; "memleketin dahilinde, gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içindeki iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler ". Bunun sonucunda "Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşebilir".
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.