KAKTÜS ÖĞRETİSİ 1
Sizleri bilmem ama ben kaktüsleri öğretmen belleyenlerdenim. "Kaktüsler birer öğretmendir" görebilenler için.
Onlar sizlere, kucağınızda bulduğunuz yaşamı nasıl karşılamanız gerektiğini, yaşamın size sunduğunu en iyi şekilde nasıl değerlendirmeniz gerektiğini öğreten birer rehberdir.
Biliyorsunuz hiç birimiz anamızı babamızı seçmedik, ülkemizi, etnik yapımızı, derimizin rengini seçmedik.
Özne...Subject...Subiectum= Alta fırlatılmış
1. Kaktüse bakalım: Rüzgarlı kurak çölümsü ikliminin içinde, etrafa saçılan tohumlar olduğumuzu düşünelim. (Hadi biraz hayal gücü) Aynı bizim gibi, yani seçmediğimiz bir ortama fırlatılmış bizlerden ne farkı var bu sahnenin?
Sonra o tohumlardan biri, bir kaya çatlağının arasına "fırlar", "düşer", "saçılır" rüzgarla. Tohumun o çatlakta, nadir yağan yağmurların birikiminin nemli ortamda bulunuşu ile "şehvetine yenik düşen bir çiftin" saçtığı, "alta fırlatılan" ve "nemli" sıcak bir ortamda bedenlenen bizlerden ne farkı var ki?
Tohum, kendi doğasına uygun "rahimde", havadaki Azot (N)dan tutun, rüzgarın kaya çatlaklarına dağıttığı kumlardaki potasyum(K), fosfor(P) ve bilumum elementlerle bedenlenir bu karede.... Bir varlık, bir özne o "fırlatıldığı" yerde oluşmaya başlar. (Bizim ana rahminde göbek bağı ile aldığımız besinlerle bedenlenme sürecimiz arasında bir fark yok gibi)
Kaktüs, o kaya çatlağında gelişirken kendimize dönelim. Bize sadece besin yetmiyor sevgi, ilgi kendi özümüzü yaratma sürecimiz, kendi varlığımızı önce kendimize kanıtlama , farkında olma halimiz bedenimizin gelişimi kadar hayati öneme sahip.
Bizler anlama yetisine sahibiz ve kendi "fırlatılmış" durumumuzdan kurtulabiliriz. Baden'li Haydar amcamıza göre anlama, bir etkinlik kavrayışıdır. Anlama bir yetiye sahip olmaktır ve sahici insan, "olma" yetisi ya da potansiyeli ile nitelendirilmiştir. İnsan sadece bu dünyaya "fırlatılmış" olmakla tanınamaz der.
Kaya çatlağında "bulunan" kaktüse geri dönelim.
Koşulları nedeniyle "kendisini gerçekleştirme" " kendi varoluşunu" sürdürme kaygısı olmasa, kendisini gerçekleştirebilir miydi dersiniz?
(Kaygı ve korku çeker mi bir kaktüs? Korkusu fotosentez yapmak için ışığa doğru yönelememek olabilir mi? Çünkü henüz o çatlakta, bir karanlıkta. Benim hayal gücüm onların kaygısı olduğu yönünde çalışıyor)
Baden'lı Haydar amcamız, "bulunuş" fenomenine belirli bir hal olan 'korku' üzerinden giderek onu daha açık kılmaya çalışır felsefesinde . Korku, korkan varolanın yani Dasein'ın kendisi hakkında korkmaktadır. Kendi varlığı içinde kendini mesele edinen varolan korkabilir der ya hani...
Kaktüs korku ile kendisini gerçekleştirmeye yoğun bir çaba harcar. Onu hiç bir şey engelleyemez. Yapması gereken fotosenteze, yani kendisini "tastamam kılabileceği" "ışığa" yaklaştırmasıdır... Şimdi fotoğraftaki hale dönelim, büyütelim ekranı ve kaktüsün "fırlatıldığı" çatlağı genişleterek kendisini tastamam kılmasına dikkat edelim.
Sanki mümkün olayacak gibi görüneni başarmış değil mi? Nasılda yara yara, çatlata çatlata genişletmiş ortamını.
Sohbet ettiğim genç kardeşlerimiz bazen yılgınlığa kapılıyorlar. Hepsinin hayaller bir gelecek tasarımları var. Ancak imkanları, hayalleri ile ters orantılı olabiliyor bazen. Ancak her biri kayaları parçalayacak gerekli kaygı ve korkuya sahip olduklarının ayrımında değil.
Dünyaya "fırlatılmışlık" duygusu her insanda "bunaltı" yaratıyor. Neden bu kentte doğdum? Neden benim babam bana destek olamadı?. Neden ailem hayallerim konusunda bana destek olma imkanından yoksun? Neden bu ülkede doğdum ki? ... Bunlar istisnasız her genç kardeşimizin kafasından geçen sorular...
Şimdi ikici karedeki kaktüse bakalım. Birinci karedeki doğasında bulunan kaktüsün aynısı. Sadece benim koleksiyonumda bulunan, bilgi ile baktığım büyüttüğüm ve birinci karedeki gibi zor koşullara sahip değil.
Hangisi daha "asil", daha "güçlü", daha" kendisi" gibi, kendisini gerçekleştirmiş gibi görünüyor?
Ne mi öğreti bu iki kare bana?
Bulunduğunuz koşullar, her zaman size "kendinizi gerçekleştirme" imkanını, "istediğiniz" gibi vermeyebilir. Ortam ve imkanların yıldırıcılığına karşın vazgeçmemeyi, korku ve kaygılarınızdan güç almayı kaktüsler öğretir.
Tüm olumsuzluğa karşın, yaşam mücadelesinde dimdik olmak, dar olan koşulları yırtarak çatlatarak genişletmek, boy göstermek sizi "asil" kılar...
Kim bilir, belki de yaşamın anlamı; her şeye karşın, "ışığa" ulaşmak, "asil" kalmak, "tastamam" olmak ile ilgilidir.
SON NOT: Bu kaktüsün adı "Leuchtenbergia principis" doğasındaki fotoğraf Meksika Coahuila de Zaragoza, bölgesi...
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.