OLİMPİYATTAN GÖRÜNEN MANZARAMIZ
Olimpiyat kaafilemiz döndü.
1948'de aldığımız madalya sayısını yakaladık ve dünya 35.si olduk.
İyi bir sonuç sayılıyor.
Kız voleybol takımımız ve Okçu takımımız madalyayı kıl payı kaçırdı. Bazı ferdî sporlarda da aynı durumu yaşadık.
Çocuklarımız iyi hazırlanmışlar, iyi mücadele ettiler.
Evet iyi bir sonuç sayabiliriz.
İyiler bunlar.
İyi yapamadığımız şeylerde mutlaka vardır.
Sportif açıdan gerekeni ilgililer düşünecekler ve yapacaklar.
Sporcularımızın başarısını artıracak kulüp, dernek ve kamu imkanları seferber ediliyor, edilecektir.
Evet iyi yapamadığımız şeyler var.
Bizim TRT, geniş bir ekiple Tokyo'daydı.
Haber, röportaj ve müsabaka sunuş-anlatış bakımlarından iyi bir sonuç aldığımız söylenemez.
Yetişmiş eleman sayısı azdı.
Belli ki çoğu "bizim adamlar"dan seçilmişti.
Elde bulunanların büyük ekseriyeti zaten öyle.
Ne kadar gayret etse normal ölçülere gelemeyecek olan çocukları muhabir ve spiker almışlar.
Vıcık vıcık anlatımlar çok utandırdı.
Bu konuda çok dertliyim, çok şey söylerim, bilirsiniz.
Ekibimizde dikkati çeken bir başka cıvıklık, nasıl olur da idareye yaranırım düşüncesinin yol açtığı utandıran görüntü ve anlatımlardı.
Spor Bakanımız sonuna kadar oradaydı.
Diğer yöneticiler de.
Doğruydu, iyiydi, hoştu, güzeldi.
Yalnız, her ağızlarını açışta Cumhurbaşkanı'na hulus çakma neydi öyle?
Tek dikkati bu olan insanlar, kendi psikolojilerini çocuklara da geçirdiler.
Onlar da böyle olur herhalde diyerek onlara uydular.
Üç yıl görev yaptığım Türkmenistan ve Özbekistan'da böyleydi.
Belli totaliter yönetimlerde böyledir.
Bu durumda soru şudur: Peki biz neredeyiz?
Altın alan çocuklarımız hemen Cumhurbaşkanıyla görüştürüldü ve kanallarda naklen verildi.
Erken dönen şampiyonumuz Mete Gazoz, Bilal Erdoğan'ın Okçuluk Vakfı dahil, Cumhurbaşkanımızın eşleri Emine Hanımefendi'ye kadar götürüldü.
Bunlar da kanallarda ayrı ayrı verildi.
Boksör şampiyon kızımız, Tokyo'dan telefonla konuşturulurken, madalyasını Cumhurbaşkanı'na hediye edeceğini açıkladı.
Dönüşte nerelerde nasıl dolaştırılacağını göreceğiz.
Dünyanın adı bilinmez bir kaç ülkesinde bunlar olabilir.
İlk üç sırayı alan Amerika, Çin, Japonya'dan madalyasını bağışlayanı bırakın, devlet başkanlarının adını anan bir şampiyon çıktıysa duyan söyleyebilir.
Ben duymadım.
Diğerlerinden, madalyamı size sunacağım diyen çıktıysa nasıl karşılandığını da bilmek isterim.
Böyle bir şey olursa, özel bir sebebi olmalıdır ve o haber konusudur.
Yoksa, manasızdır, gereksizdir ve spor ahlakına uyacağı da şüphelidir.
Elbette takımlarımız, sporcularımız Cumhurbaşkanımızca teşvik edilecek, takip edilecek ve görüşülecektir.
Başarılardan sonra davet edilmeleri, kamuoyu önünde tebrik edilmeleri çok önemli ve değerlidir.
Bazı üst yöneticiler, bu ilgiyi daha kuvvetli tutabiliyorlar.
Tayyip Bey onlardan görünüyor.
"Göründüğü kadar kuvvetli ilgi olsa dünyada 35. sırada olmazdık.." diyenlere de hak veririm.
Millet adına yarışanların madalyalarınıherkese olduğu gibi Cumhurbaşkanı'na da bir türlü ithaf etmeleri normal.
Ancak"Size vereceğim" gibi sözler gereksiz olması bir yana yanlıştır.
Her ağzını açanın adını anması büsbütün şaşılacak şeydir.
Hâsılı, Olimpiyat vesilesiyle de bir memleket fotografı ortaya çıktı.
Bu tek kişiye odaklı halimizi gördük.
Sporun önüne geçen bir yaranma psikolojisi sporcularımıza da telkin edilmiş gibi hissettim.
Daha iyi değerlendirmeleri erbabından bekleyeceğiz.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.