YÜREĞİM EGE’YE AİT

AyseGokcenGuven

Firkat sonrası, ayları sayarım önce... Ayların günlere indiği haftalarda, bir annenin evladına kavuşma heyecanına denk bir duygudur hissettiğim şey. Irağı yakın etme zamanı yaklaştıkça; rüyalarımı Ege kaplar, rüyalarıma Ege sahiplenir.

Yola çıkmama bir gün kala, uyku haram olur da saatleri sayarım. Uykusuzluğun sersemliğini yaşamam yolculuk günü. Beni yoran, bıktıran, kahreden her ne varsa, feribotta veda ederim onlara… Her birini salarım gider, Marmara'nın bulanık akıntısına… Dönüp bakmam arkama, el bile sallamam hiç birine... Geride bıraktıklarımı o kadar yok sayarım ki; varlığımı diriltirim bunların yokluklarıyla…

Diril ey ruhum diril. Sür arabanı aheste aheste… Yeşilin her türlü tonuna selam vermek ile başla dirilmeye. Temaşa eyle, bülbülün güle ram olmasını. Seyir halindeyken gözlerimin çabuk yorulup ağrıma kuralı, bu yol güzergahında geçerliliğini kaybeder. Doğanın şifalı iksiri gözlerime damıtılmıştır sanki.

Ahh!..Rüzgarla raksı izlenesi rüzgar türbinleri... Onları gördüğüm an, Ege sınırlarına yani; ruhumun vatanına ayak bastığımı hissederim. Hızımı yavaşlatıp, ''merhaba'' derim etrafa sessizce...

Ve yaklaşırsınız sahil şeridine… Hava asla bunaltmaz sizi. Çok tatlı esen bir meltem, yüzünüze vurur inceden... Güneşle anlaşma yapmış gibidir rüzgâr efendi… Ne üşütür kendisi, ne kavurur güneş hanım sizi… .

Yeşil maviye bu kadar mı yakışır ? Bir uyumdan söz etmek gerekirse Ege'nin kıyıları sizi asla mahcup etmeyecektir. Mavinin, yeşilin kaç tonu vardır? Ben bilemem… Fakat gerçek şu ki; bunların kaç tonu varsa, hepsinden sahil şeridi boyunca gözlemleyebilirsiniz. Eğer ressam olsaydım, yolda arabamı kenara çeker ve tuvalimi elime alıverirdim. Hangi rengi neyle karıştırır da elde etmeye çalışırdım bu doğa harikası tonları, bilemiyorum… Bildiğim tek şey; huzurun adının ''Ege'' olduğudur...

Yolculuk devam ederken, küçük köylerden, kasabalardan geçilir. Geçerken, iklimin insan üzerindeki etkisine iman edersiniz. Ege'nin havası gibi insanları da yumuşak huylu, hoş görülü ve güleç yüzlülerdir. Yapınız nasıl olursa olsun, gardınız düşer bu çehrelere bakınca... Tanımadığınız insanlara çoktan tebessüm etmişsinizdir bile.

Alışkanlığımdır benim... Özellikle köy kahvehanelerinde mola veririm. Amcalarla ve teyzelerle sanki yıllardır tanışıyormuşçasına sohbete dalarım. Çoğu vakit bu sohbetler, birbirimizin telefonlarını alıp yıllarca süren arkadaşlığa dönüşür... Yani ağzı dualı, Egeli amcalarım, teyzelerim vardır her daim.

Artık hangi yöne gitseniz orada kalabilir, aynı hazzı alabilirsiniz. En doğal, küçük, taşı çok, betonu az yerlere mest olurum. Taş evler, Arnavut kaldırımları, her köşede kök salmış, sizi renk cümbüşüne boğan zakkumlar, begonviller, kutsal mabetleri gibidir yörenin… Uzaktan bakarsın önce bu sokaklara. Sonra ne mi olur? Mütemadiyen bir çığlık atar ve koşarsınız taşlı yollarda… Yıllardır karşılaşmadığınız bir arkadaşınızla karşılaşmışçasına kucaklanır o çiçekler … Bir moda tasarımcısı olunsa; çiçeklerin renk tonundan yola çıkılabileceği fikri burada gelişir… Hangi rengin, hangi renk ile uyumlu olduğunun en doğru cevabını yine Ege' de alırsınız.

Aynı yere bağımlı kalmadan gezmeye başlarsınız sonra… ''Sılay-ı rahim ''yaparcasına her koya, sahile, ormana uğrar sohbete dalarsınız.

Denize ilk gireceğiniz yer önemlidir. En bakir, tenha, belki biraz çakıllı olan koyları araştırır ve karar verirsiniz yüzeceğiniz yere.

Sıradan bir denize adım atmadığınızı hissedersiniz ilk etapta… Çoğu zaman dalgası yoktur Ege'nin. Olsa da hiç yormaz ki sizi... Nahif şekilde çarpar ayaklarınıza... Masaj yaparcasına bir dokunuştur dalgaların dokunuşları. O ayağınıza vura dursun göğe bakarsınız bir taraftan. Balıkçıllar, martılar ne de güzel süzülürler gökyüzünde…

Bir iç titremesi yaşarsınız ilk saniyelerde. ''Dalsam mı, dalmasam mı'' düşüncesi gelir gider aklınızdan. Denizde ilerledikçe, vücudunuzda biriken ne kadar kötü enerji varsa karışmıştır maviliğe. Sinirleri alınmış insana dönüşmenize az kalmıştır. Kulaç attıkça bir akvaryum içinde bulursunuz kendinizi. Balıkların kuyruğundaki renklere kadar ayırt edersiniz renkleri. Abarttığım düşünülmesin… Öyle berraktır ki Ege'nin suları … İçinde her ne varsa, cömertçe sizinle paylaşacaktır. Sırt üstü yatarken masmavi bulutları, ilerlerken sizi çevreleyen ağaçları görmek; yüzmeye ayrı zevk katacaktır…

Bir martının kahkahasına şahit oldunuz mu hiç? Ben defalarca dinledim o kahkahaları. Duyduğuma inanamadım önce, lakin doğrudur bu. Martılar bile öyle mutludur ki Ege'de…

Sahildeki balıkçı tekneleri, kıyıların gelinleri gibidir. Öyle güzellik katarlar ki sahile... Beyazı rengi değil de, maviyi duvak yapmışlardır kendilerine... Ne yalan söyleyeyim! Mavi duvak bu kadar mı yakışır bir geline! Tekneler sahiplerini beklerler bıkmadan. Yıllarca çalışırlar beraber, el ele, gönül gönüle...

Özet ile sevgili dostlarım, Ege bende tutkudur… Ege hayatıma anlam, mutluluk katandır. Ege benim ''bir gün mutlaka kavuşacağım'' temennisiyle beklediğim bir sevgilidir… Hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim tek bölgedir Ege'm.

Nerede olursam olayım, yaşarsam yaşayayım, yüreğim Ege'ye ait…

Ben Ege'ye aşığım…

Gökçe Kız…

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

DEMİREL İÇİN
GÜNEY TÜRKİSTAN

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin