Güleriz dalların arasında
ama olamayız ilkbahar
çıtlık ağacına sor
saçaklarından düşen çocukluğum
toy sevinçler sağıyor
Güleriz dalların arasında
ama olamayız ilkbahar
çıtlık ağacına sor
saçaklarından düşen çocukluğum
toy sevinçler sağıyor
Umarsız bakışların canımı çok yaksa da
Yüzüne gülüyordum, sen farkında değildin.
Gözyaşım olur olmaz zamanlarda aksa da
Gizlice siliyordum, sen farkında değildin.
içine akıyor boyası ah maskeler yeni başladı oyun, iyi seyirler sağır ve dilsiz olası isimler çağı kıvranıyor yollar ağır hasta yanlış bahara emanet edilmiş düşler yoksunuz fena yaralı sokaklarda çok kişilik yalnızlıklar tam burada bir alkış tufanı kopuyor taşlar ve suçlar ağır basıyor suya atılmış ağıtlarda gördün mü tersine dönüyor sorular kaç yalanı gösteriyor işaretler soyundu soyun...
sen üzerine alınma sakın
yalın bir ezberden geçer hep
menevişli bahçelerin yitik sedası
yağmurdandır elbet
kesilmiş dermanı
güneşe aşık cumbaların
Tanrı Türk'ü korusunmuş... Niye? Yanlış okumadınız; Evet, evet... Artık Tanrı Türk'ü korumasın! Hiç düşündünüz mü Tanrı Türk'ü niye korusun diye temenni ederiz? Sahi niçin böyle bir yakarış var dilimizde? Biz ne yapıyoruz Türk için Türklük için? İşi neden hemen Tanrı'ya bırakıyoruz? Türk Tanrı'nın gölgesiymiş bir zamanlar. Peki bu gün ne halde Tanrı'nın gölgesi Türk ? Ne...
yaşamın kanat sesleri kesilince
dolup taşar içindeki söylence
bul kendini yeniden
simli gözlerinden öperken kum saatlerce
kızlar oyası al ile yeşil
hepimizi unuttular
ağacın gülü de bizdik külü de
uzayan bir avazla aklımızdan
ağladığımız türküleri çaldılar