Tanımadan sevda olmaz diyorsun,
Bin tanış, bir cânan etmez sevgili…
Geçer bu hevesler, kalmaz diyorsun,
Bu yürek vurdukça bitmez sevgili…
Ben sitem eylerken günbegün sana
Sen gönül sabrınla yaklaştın bana
Kabını taşıran dolun bir yana
Boş'una karıştım, kusura bakma.
Sabah ezanı kulaklarımda Güneş birazdan doğdu doğacak Gözlerimde canlanıyor anıların, terminalde ki o son bakışın Bir gün 'Geri Geleceğim' sözüyle yola koyulmuştun Bir gün iki satır yazarsın belki diye razı olmuştum Ey sevgili Ey en güzel sevgili Sıladan, sıladan hiç dönmemek üzere mi gittin Özlemediğim doğru değil Kan kustuğum yalan değil Yoksun ya yoksulun tekiyim Ne yapacağını şaşırmı...
Bazen sevmeli
Bir ömrü içercesine
Öyle delice...
Kumruların aşkı gibi
Tutmalı gökyüzünü
Ağlamalı bulutlar gibi
Telif Hakkı
© Nazmi Sancar Yıldırım
Zil çaldı, koşar adım açtım kapıyı ve gelenin kim olduğuna bakmadan tekrardan döndüm evimin mutfağına . Çünkü gelenin kim olduğunu biliyordum. Az sonra kapıdan Kayhan'ın sesi duyuldu. - Reis hırsız girse ruhun duymayacak valla. Kayhan sempatik bir gençti. Saçlarının her zaman bir bölümü kalk gidelim der, diğer bölümü otur oturduğun yerde ne b.k işin var derdi. Dağınıktı ama yakışıyordu ...
Umarsız bakışların canımı çok yaksa da
Yüzüne gülüyordum, sen farkında değildin.
Gözyaşım olur olmaz zamanlarda aksa da
Gizlice siliyordum, sen farkında değildin.
O zaman sen yoktun Veronica. Gece eğer sokakta oynamaya izin alabilmişsem sadece ay ışığı aydınlatırdı önümü. Ama şimdi en koyu, katran karası vakitlerde bile gözümün önünden hiç gitmeyen gözlerin, bir fener gibi ışıtıyordu ufku… Bir gece vakti, Veronica… Bilirsin geceyi ne kadar sevdiğimi. Gece boş boş dolaşıyorum, artık Tanrı'dan başka beni görenin kalmadığı sokaklarda… Akasya ve iğde ...
Telif Hakkı
© Nazmi Sancar Yıldırım